BÖLÜM-51

1.8K 70 0
                                    

KUZEY

Denizin tuzlu kokusu genzimi yakıyordu. Ne kadar uzun zamandır bunu yapmadığımı fark ettim. Eskiden ne zaman fırsat bulsak soluğu deniz kenarında alırdık Aksel'le. Kimsenin bilmediği tenha yerleri keşfeder saatlerce denizi izlerdik. Bunun ne kadar romantik olduğunu söylediğim her seferinde enseme sağlam bir tokat yesem de o günleri özlüyordum. Eğer zamanı elimle tutabilseydim asla büyümemeyi tercih ederdim. Yalana dolana bulaşmamış o çocuklar olarak kalmayı seçerdim.

Kollarımı göğsümde birleştirip geriye yaslanırken gözlerimi kapattım ve işte yine ordaydı. Benim güzel sevgilim.

Sanki yüzü gözkapaklarıma çizilmişti. Ne zaman gözlerimi kapatsam o güzel yosun gözlerini görüyordum. Gece uykuya dalarken, sabahın ilk ışıklarında ve kalan günün her dakikasında aklımdaydı. Son zamanlarda onunla yeterince ilgilenmediğimin farkındaydım. Nasıl da özlemiştim kokusunu. İçten içe onu kırdığımı düşünmek kalbimi bin parçaya bölüyordu. Onu asla bilerek incitmezdim. Ama elimde değildi. Bu sırla yaşamak denizin altında oksijensiz kalmak gibiydi benim için.

Aslında en çok ona anlatmak istiyordum. Aramızda sır olması canımı sıkıyordu.  Gözlerimi açıp derin bir nefes verirken dirseklerimi dizlerime dayayıp alnımı ovaladım. Aslında baştan beri tek yapmam gereken ona her şeyi anlatmaktı. Yanımda olmasına izin vermekti. Tüm karanlıkları aydınlatacak kadar parlaktı onun ışığı. Yolumu ancak onunla bulacağımı biliyordum.

Kahretsin ki ona en başından anlatmamıştım. Bu gece ona her şeyi anlatacaktım. Elim hızla sevdiğim kadını aramak için cebimdeki telefona giderken yanımda hissettiğim karartıyla bakışlarımı yana çevirdim. Şuan görmeyi istediğim son kişi karşımdaydı.

"Senin burda ne işin var?" dedim yarı şaşkın yarı öfkeli sesimle. Artık ona karşı içimdeki öfkeyi nasıl bastımam gerektiğini bilmiyordum.

"Unuttun mu, sizi kuytu köşelerden her seferinde ben bulur çıkarırdım." dedi.

"Neden burdasın?"

"Sence de konuşmamız gerekmiyor mu?"

"Daha ne anlatabilirsin ki artık." dedim kafamı sallayarak. Artık söyleyeceği hiçbir şey beni şaşırtmazdı. Makyajsız temiz yüzünü yüzüme çevirdi. Denizden esen hafif rüzgar saçlarını dağıtırken ürperdi. Kumaş pantolonunun üzerine giydiği ince bluz bedenini korumaya yetmiyordu. Üzerimdeki hırkanın fermuarını açarken parmakları ellerimin üzerinden fermuarı tuttu.

"Hiç gerek yok." dedi. Sözleriyle gözlerimi devirirken hırkayı çıkarıp omuzlarının üzerine bıraktım.

"Sana o kadar kızgınım ki, Elif Teyze." dedim kafamı iki yana sallayarak. "Tahmin bile edemezsin."

"O yüzden mi benden kaçıyorsun?"

"İçimdeki öfke o kadar büyük ki kalbini kırmama engel olamamaktan korkuyorum." dedim.

Her ne kadar ona kızgın olsamda en az Aksel kadar benim için değerliydi. Onu asla öz teyzemden farklı görmemiştim. Onun yanında her zaman çocuktuk. Onun yanında her zaman kendimiz, her zaman mutluduk. Ama şimdi her şey o kadar yabancıydı ki. Karşımdaki kadın o kadar yabancıydı ki.

"Zaten paramparçayım Kuzey. İstesen de daha fazla kıramazsın kalbimi. O yüzden öfkeni içinde tutma, bırak için soğusun." dedi. Avucunu dizime hafifçe vurup bakışlarını denize çevirdi.

Solgun görmeye alışık olmadığım yüzüne baktım. Pişmanlığını görebiliyordum. Ne kadar da bencildim! İşte oradaydı. O her zaman bildiğim, tanıdığım kadındı. Aksel için canını bile vereceğini biliyordum. Yalan söylemişti, bunu asla yok sayamazdım ama elinde olsa bunu asla yapmayacağını biliyordum. Onu bile bile üzmeyeceğini biliyordum. Pişmanlıkla dizlerinin üzerinde yumruk yaptığı elini tuttum. Bakışları tuttuğum eline inerken yutkundu.

GECE GÜNEŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin