.......Odasında günlük işleri ile uğraşan Ender, Şirketin başına geçtikten sonra, hiçbir şeyi değiştirmediği babasının odasında ,dosyaları inceliyordu. Geçmişe dair her ne kadar ticari bağlantılar olsun, gerek şirket ödemeleri , her birini tek tek inceliyordu. Öyle ki, tüm bu eski dosyalar için, odasına bol raflı bir dolap yaptırmıştı. Geçmişte ki tüm ticari bağlantıların bilgileri masa üzerinde ki bilgisayarda olsa bile , o yine de bu dosyalarda ki önemli bilgileri bilgisayar ile denkleştirip ,her hangi bir fark olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Düşüncesinde ki temel amaçlardan biride, şirketin kemik yapısını ve hali hazırda ki işleyişini fazla bozmadan ,onu daha modern ve gelişmiş bir düze çıkartmaktı. Babasının kurduğu bu temelleri daha da sağlamlaştırıp devamlı ileriye gitmekti tek amacı. Kafasında ki bu düşüncede, sağlam adımlarla ilerleyebilmesi için, İlk öncelik, yapılan tüm işleri avucunun içi gibi bilmekten geçiyordu. Hangi firmalar ile kaç yıllık bağlantılar var.? Bu firmaların kendi şirketlerine bakış açısı nasıldı. Bunun gibi manevi sorunları da ,yıllardır babasının yanında olan müdürü Süleyman bey den zaman, zaman detaylıca dinliyordu. Fabrika içinde ki departman sorumlularını da, yanına çağırıyor onlarla da detaylı görüşüyordu. Hatta imalathaneye kadar inip ,işçilerle yemek yediği bile oluyordu. Usta başından, imalatta ki işleyiş ile ilgili bilgileri ,baş başa değil işçilerin gözü önünde soruyordu. Fabrikada bulunan dilek ve şikayet kutusuna çalışanların her ay düşüncelerini yazıp atmasını rica ediyordu. Onların fikir ve düşünceleri kendisi için çok önemli olduğunu her defasında belirtiyordu.
Birden odasının kapısı çalındı ,içeri gelen kişi Annesiydi. Masa üzerinde ki dosyaları bırakan Ender, ayağa kalkıp odasına giren Annesine sarıldı.
''Hoş geldin anne.''
''Hoş bulduk oğlum, eğer çalışıyorsan ben sonrada gelebilirim.''
''Lütfen anne, dosyaları inceliyordum sadece, geçmişe dair her ne varsa.''
''Rahmetli baban her şeyi yazıya döküp, saklamayı severdi.''
''Bundan hiç şüphe yok anne... Buyur gel otur... Arşivde bulunan dosyaları gördükten sonra şaşırmamak elde değil. Geçmişte kendisi ile her ne kadar uyum sağlamasam da ticari anlamda taktir ettiğim yönleri azımsanmayacak kadar çoktur. Ne de olsa eski toprak.''
''O çalışmayı severdi, tıpkı senin gibi, ama sadece çalışmayı severdi, herkesin de kendi gibi düşünmesini dilerdi.''
''Sıkıntı burada başlıyor işte anne, onu gibi düşünmediğim için her zaman tartışırdık. Ondan yıllar önce ayrılmam da bu yüzdendi. Ben giderken ''sen ticari başarıya asla erişemeyecek ve aç kalacaksın derdi '' Ama başardım anne ,babamdan ayrıldıktan sonra ,gerek burada yani İstanbul'da olsun, gerek on yıl kaldığım Avrupa'da olsun, her zaman başarılı oldum ve hep kazandım. Babam ticarette yıllarca para kazandı ,sağlam dostluklar edindi. Bunda hiç şüphe yok. Ama benimde kendi gibi yaşamamı istedi hep ,sosyal yaşantıya hep karşı oldu, bu konuda. Ondan çok baskı gördüm. Onun bir ticari dünyası vardı bunun dışına hiç çıkmak istemedi. Ama unuttuğu bir şey vardı ki ,dünya döndükçe değişimde hızla ilerliyordu. Eğer ticaret ile uğraşacak ise insan bu değişime ayak uydurmalıydı. Değişen ve gelişen her şeye ayak uydurmalıydı insan. Bu değişime uyum sağlamayan, ayaklar altına da eğilmeye mahkumdur. Başını ağrıtmadım inşallah anne.''
''Ya... Şimdi bırakalım bunları, ben sana güveniyorum. Bu şirket senin elinde çok daha iyi yerlere geleceğine hiç şüphem yok. En büyük artılarından biride, iyi bir eşin ve dünya tatlısı bir oğlun var. Feride gerçekten mükemmel bir insan ,bana göre ticaret ile uğraşan bir insanın eşi, sıradan olmamalı ,çünkü sıradan biri ile evli değil. Bir şirketin patronu, gerek onlarca, gerek yüzlerce olsun ,bu kadar insana ekmek veren bir liderden bahsediyoruz. Akşama kadar onlarca insana cevap vermek ve aynı zamanda bu dev gemiyi, boyunu aşan dalgalarda yüzdürmek, bunlar hiç kolay şeyler değil. Böyle bir insanın kesinlikle huzur duyacağı bir ailesi olmalı, onu iyi anlayan bir eş çok önemli. Ben rahmetli babandan yeri geldiğinde tokat bile yerdim. Ona göre haklı bana göre ise haksız tokatlardı bunlar. Ama şunu biliyorum ki ,bu o anlık öfkeden değil, gün içinde biriken zor saatlerin verdiği bir bunalımdı. Kavga sudan sebeplerden başlardı. Bunun farkına varır hemen susar, hiç cevap vermezdim. Öfkesinin dinmesini beklerdim. Yoksa verecek olduğum her hayır cevabı , bir karşılık olarak algılar onu öfkelendirir ve iş içinden çıkılmaz bir hal alır o zaman. O yüzden böyle insanların eşi olmak kolay şey değil. Bu konuda şanslısın ,Feride gerçek anlamda sevgi dolu bir insan, geçmişte sık sık Avrupa'ya gidip gelmelerinde seni hep bekledi. Bu anlamda hataların oldu Ender.''
''Kabul ediyorum hatalarım oldu ,ama ben en fazla üç beş gün kalıp geri döndüm, onu uzun süreli yalnız bırakmadım.''
''Ruhun yalnız kalması ,bedenin yalnız kalmasından çok daha kötü bir durumdur. Bunlar benim gözümden kaçtı zannetme Ender. Feride'nin ruhuna gerçek manada sahip değilsin. Ruha sahip olmakla, bedene sahip olmayı sakın aynı kefeye koyup ''ben ona aitim deme.''
Annesinin bu sözlerine bir süre sessiz kalan Ender...
''Ben elimden geldiğinin fazlasını yapmaya çalışıyorum hep, kayda değer bir eksikliğimin olduğunu düşünmüyorum.''
''İşte burada hata yapıyorsun Ender. Hiç kimse tam değildir, kendini her zaman eksik gör, gör ki tamamlanma yolunda, mesafeler kat et, asla tam olduğunu düşünme.''
''Tamam anne bu nasihatlarını asla unutmam.''
''Ben kalkıyorum, uğramam gereken birkaç yer var, gün içinde Ferideyi arayacağım eğer müsait ise bir uğrayıp kahvesini içeceğim ,hem Ömer'imi de görmüş olurum, sana kolay gelsin oğlum.''
Annesinin bu sözleri Enderi biraz germişti. Bir süre dosyaları bırakıp odasının camından dışarıyı izledi. Ama izlerken de kafası rahat değildi. Annesinin sözleri beyninde çalkalanıyordu, çünkü gerçeklik payı çok yüksekti ,Ender bunu çok iyi biliyordu. Ama annesinin evliliğini bu denli analiz ettiğinin hiç farkında değildi ,oysa Feride ile hep uyumlu bir çift edasını sergiliyorlar dışarıya karşı. Feride de, bunu annesine söylemiş olabilirdi diye geçirdi aklından bir süre. Ama Feride bu tür şeyleri pek söylemezdi ,dışarı karşı ne olup biterse bunu hep içinde yaşardı.
Dışarıyı izlemeyi bırakan Ender, bürosunda ki bar dolabına yaklaşarak kendine bir viski döktü tam masasına otururken birden kapı çaldı. İçeri girmesini söyleyen Ender gelen kişiyi görünce yüzünde bir gülücük oluştu. Gelen dostu Nubardı. Her zaman ki rahat tavrıyla içeri giren Nubar...
