Bölüm 5

627 29 3
                                    

...Tak...tak..tak!

''Kim...o''?

                                    Kaba bir ses

''Açın beyefendi, beni ev sahibi gönderdi''.

                                 Telaşlı bir cevap

''Hemen açıyorum efendim''...

                                 Kapı açılır açılmaz bir kahkaha

''Hah ha ha''...

''Yapma bunu Mete neden beni korkutuyorsun, kira borcu yüzünden ev sahibi kapıya birini gönderdi sandım... hem o sesini nasıl öyle çıkardın ki? unutma bu evde yapılan tüm borçlar ikimizin... sen hala işin gırgırın dasın''...

                              Gülmeyi bir türlü bitiremeyen Mete...

''Boş ver Ferit bu bodrum katta yaşan iki fakir öğrenciyiz, ev sahibi gelse neyimizi alacak ki bir kuru canımız var o da beş para etmez zaten''...

''Çok rahat insansın keşke senin gibi olabilsem ,ev sahibimiz iyi bir insan ama yine de kira borcumuz yüzünden korkularım var''.

''Burnuma yemek kokuları geliyor kurt gibi acıktım''.

''Mete burası annenin  evi değil.. o burnuna gelen koku dört gündür ısıtıp yediğimiz makarna, kendime bir tabak alıp ısıttım yiyeceğim şimdi... makarna tencerede kayış gibi olmuş ısıtırken yanmaya başlıyor... neyse ben makarna mı alıyorum, istersen sende kendine bir tabak al''.

''Çok sağ olasın burada temiz tabak kalmamış yine''...

                            iç odadan seslenen Ferit...

''Sen kafanı bir yere mi çarptın? san ki evde misafirsin iki buçuk yıldır bu evdeyiz o mutfak tezgahının üzerinde hiç temiz tabak gördün mü''?

''Evet haklısın bazen buranın öğrenci evi olduğunu unutuyorum neyse şu tezgahın altına bakayım...burada benim özel bir tabağım olacaktı. hah işte buradaymış... aaa bir dakika bu ne ya aman Allah'ım onu buldum... Feriit... Feriit... gel bak ne buldum? bugün muhtemelen bir sevap işledim''.

                                    Şaşkın bakışlarla Mete'ye yaklaşan Ferit...

''Ne buldun''...? 

''Bak iki gün önce aradığım  portakal burada. Bulaşık yıkıyordum demek ne olduysa tezgahın altına düşmüş neyse ki çürümemiş yemekten sonra onu yemeyi düşünüyorum''.

                                  Yüzünde küçük tebessüm oluşan Ferit...

''İyi o zaman üzerinden iki gün geçmiş rutubetli bir yerden çıkardığın portakalın tadına bende bakmak isterim... ikram edersin herhalde''.

''Etmez miyim benim can dostum''.

                                  İçten bir kahkaha sonrası kapı camının yarısı olmayan oturma odasına geçtiler...

             Oda da bulunan halının rengi kirden pek ayırt edilemiyordu. Oturdukları koltukların ise yan kol dayamaları koptu kopacak gibi duruyordu. Bu bodrum katı kiralarken, Mete ve Ferit denkleştirdikleri paralarla, eskiciden uygun bir fiyata almışlardı bu eşyaları.

''Evet seni dinliyorum Mete''...

                            Ferit'e umursamaz bir cevap veren Mete...

''Hangi konudan bahsediyorsun anlamadım''...

''Anlamamazlıktan gelme Mete, dün gece eve gelmedin üniversitede de girmediğin derslerin sayısı çoğaldı bu gidişle okulu on yıla bitiremeyecek sin... Bırak kızlarla vakit geçirmeyi... Gözlerini aç Mete, ne senin maddi durumun iyi ne benim unutma ki bize bizden başka kimsenin faydası yok. cebinde meteliğin yok bunu 'da biliyorum olanı da gidip ipe sapa gelmez kızlarla yiyorsun. Eğer böyle devam edersen şuan bu durduğumuz rutubetli bodrum katı hayatında gördüğün en lüks ev olacak, senin ailen de benim ailem de kıt kanaatle geçinen insanlar... dişlerinden biriktirdiklerini bize gönderiyorlar. ikimizin de ailesi çiftçilikle geçiniyor, benim ailem tütün tarlasından aldığı parayla geçimini sağlayıp kalan bir kısmıyla da beni okutuyor. aynı şey senin içinde geçerli. Baban pamuk tarlalarında üç kuruş kazanacağım diye anasından emdiği süt burnundan gelmiyor mu''?

                               Makarnasını yiyen Mete Ferit'in bu sözlerini başını kaldırmadan dinliyordu. Aslında dinlemiş gibi görünmeye çalışıyordu. Mete'nin söz dinlemez halini gören Ferit, yarım bıraktığı makarnasını bitirerek ders çalışmaktan ara bulduğu  vakitlerde okuduğu romanını eline aldı henüz başlayalı iki sayfa olmuştu ki heyecanlı bir şekilde Mete'ye dönüp

''Mete saat kaç''?

''İki ye yarım var''

''Hay Allah''

''Dur Ferit ne oldu.. Ne bu telaşın''?

''Bugün Aymira'nın fakültede konuşması vardı nasıl unuttum''?

''Kaç da başlayacaktı''?

''Yanlış hatırlamıyorsam iki de''..

''Evet şimdi hatırladım, bana da söylemişti''.

''Neyse hemen kalkalım, fazla vaktimiz kalmadı''

''Hemen gidelim, eğer onu dinlemeye gitmediğimizi öğrenirse bir daha yüzümüze bakmaz''...

''Beni bilmem ama senin yüzüne bakmayacağı kesin''.

''Neden sadece benim yüzüme bakmıyormuş''?

''Yapma Ferit! Aymira'nın sana karşı ilgisi olduğunu bilmeyen mi var? Hem senin de ona karşı içinde muhakkak gizlediğin bir şeyler vardır , bunu saklamana gerek yok neden ,sakladığını da anlamış değilim. Aymira mükemmel bir kız hukuk öğrencisi ileride avukat hatta hakim olacak belki de... Geleceği parlak, daha da açık konuşmak gerekirse bu kız seni seviyor Ferit''...

''Tamam Mete, şimdi bunların sırası değil hadi konuşmayı kaçıracağız bir an önce çıkalım''...

''Tabi tabi hemen konuyu geçiştir''...

FERİDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin