......''Güzel söylüyorsun Mustafa ağabey, Müslümanın uzattığı el sağlam olmalı ,olmalı ki insanlığa örnek teşkil etsin.''
''Esasen Müslüman bir ülke derken ,pek samimi değildim''.
''Neden ağabey ,ülkemizin % 99 Müslüman değil mi..? resmi rakamlar böyle diyor..''
''Resmi rakamların canı cehenneme, sana bu durumu özetleyen bir durum anlatayım. Adamın biri Cuma namazından çıktıktan sonra ,evine doğru giderken, bir yan dan da tespih çekmeye devam ediyor, bir süre sonra vardığı üç katlı evinin giriş kapısının önünde ,daha önceden koyduğu sandalyeye oturup, beklemeye başlıyor. Beklediği kişi kim, henüz bir kaç ay önce evlenmiş bir çift, kiralamış olduğu dairenin kira parasını ,düğün masraflarından ötürü ödeyemeyince, hali ile kirada gecikiyor tabi. Bu sırada imanlı amcamız, apartman girişinde delikanlıyı yakalar, ''ya akşama kadar parayı getir, yada pılını pırtını toparlayıp def ol ''der...Kime diyor bunu ,henüz bir kaç aylık evli olan çiçeği burnunda bir çifte , sonra aynı tespih elinde, çekmeye devam ederek bankaya gider. Gavur diye yerden yere vurduğu millete, hizmet etmenin bedelini ,bankadan yine gavur parası olarak alır, daha sonra dua ederken kendi dininin dışındakileri beddua etmeyi unutmaz. Âmâ düşünmediği bir şey vardır ki ,beddua ettiği kendi dininden olmayan insanlara, yıllarca hizmet etmiş ,onları kalkındırmış, şimdi her ay aldığı maaşla dininin gereği olan kutsal topraklara gitmiş, bunu gavur dediği ve beddua ettiği milletin parası ile yaptı, bu bedduayı ederken kıldığı seccade giydiği kıyafet ,taki başındaki fese kadar ,gavur parası ile alındı.
Erene biraz daha yaklaşan Mustafa..
''Şimdi söyle bakalım Eren, bu dindar amcamız % 99'luk Müslüman kategorisinin içindemi..
''Böyle Müslümanlık olmaz ağabey..''
''Olmaz ya Eren olmaz. Âmâ şuna inan ki bu ve bu zihniyet içinde olan ve kendine Müslüman diyen kişilerin sayısı hiçte az değil. Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir diye bir hadis vardır bilir misin.''
''Bilmez miyim ,ne güzel bir hadistir.''
''Peki komşusunun aç mı tok mu olduğunu bilen kaç kişi tanıyorsun...bu söz bundan 1400 küsur yıl önce söylenmiş ,o zamanlarda hem insan vardı, hem de insana benzeyen canlılar, peki ya şimdi, şimdi ise ,geriye kalan tek şey ,insana benzeyen canlılar .Ne kadar acı bir durum değil mi, üniversite yıllarında iken hafızam beni yanıltmıyorsa, tarih hocam bizlere birkaç yüz yıl önce ye dair bir durum anlatmıştı zamanlar şimdinin mumla arandığı Osmanlı dönemi vardı tabi. Euzü besmele çekerek iş yerini açan esnaf kendine gelen ikinci veya üçüncü müşterisini karşısındaki komşu esnafa gönderirdi, sebebi belki de henüz siftah yapmamıştır diye,komşu esnafını kollardı. Bu gün buna dair bir söz bir eylem duyma ihtimalin % 0 evet koca bir sıfır. Daha da ileri gidiyorum komşu esnafına bir müşteriye gitmesin ,ve gelen kişinin tüm parası bana aksın diye akşamı edenler var. Şimdi bu düşünce içinde olan bir Müslüman, sonra duvarda asılı duran hasır seccadesini kıbleye çevirip yere serer, kıldığı namaz sonrası yaptığı duada ''Allah'ım sana dua edenleri darda ve zorda bırakma'' diye de dua ederler. İslam dini satılan bir ürünü % 20 den fazla kar ile satılmayacağını söyler. Âmâ bu gün ise % 50 esnaf tarafından test edilmeye çalışılıyor sonrada yaptığı duada ''Allah'ım bizleri haramlardan uzak eyle'', diye de bolca dua etmeden, kendini geri alamıyor.''
''Seni biraz öfkeli gördüm ağabey..''
''Değilim esasen ama ,böyle durumlara girince kızmıyor değilim. Her hangi yanlış bir sözüm varsa düzelt.''
''Ben takipte zorlandım biraz ,ama yanlışın olacağını zannetmiyorum.''
''İnsan sevmediği her kişinin doğrusunda bir yanlış ,sevdiği kişinin ise her yanlışında bir doğru ararmış. Doğrusu böyle olmamalı sen yanlışı da doğruyu da söyle tamam mı.''
''Tamam ağabey.''.
''Güzel ...Şimdi ne yemek istersin çorbalarımız bitti.''
''Özel bir isteğim yok ağabey ,sen ne yersen bende aynısını yerim''
''Peki öyle olsun bakalım. Birer karışık yemek ile yanında komposto isteyelim.''
''Sen nasıl istersen ağabey''.
''Kayısı komposto sunun bende her zaman ayrı bir yeri vardır. Hatta beni duygusallaştırır. Geçmişte köyde kaldığımız yıllarda özellikle ramazan aylarında bolca yapılırdı. Ben o zamanlar küçüktüm ,8-10 yaşlarında vardım, dedemler amcamlar ve bizler bir evde dururduk. Ramazanlarda sahura kalkınca evde bir hazırlık başlardı, gece insanların kalkıp yemek yemleri çok tuhafıma giderdi. Annem genelde bizleri yataktan çıkarmazdı, kış ayları idi ev soğuktu gece her kes sahuru yaptıktan sonra ,evdeki diğer amcamın oğlu ile kalkıp kayısı hoşafının olduğu tencereyi bulur, içindeki kayısıları gizli gizli yerdik. Bizim için ne büyük bir mutluluktu bilemezsin. Çocukluğumu çok özlüyorum Eren, pek bir mal varlığım yok. Olsa da hepsini feda eder çocukluğumu geri isterdim. Bir kış gecesi sahurdan sonra gizlice hoşaf içindeki kayısıları yiyecek olduğum bir gece bile bana yeter. Sadece bir gece, bunun için neleri feda edeceğimi hayal bile edemezsin...''
''Haklısın ağabey, keşke hepimiz çocuk olarak kalabilsek. Dünya ne güzel bir hal alırdı.''
''Keşke dünyanın güzel kalabilmesi için, tek çare çocuk olma gereksinimi, düşüncemizde kabul görmeseydi, çocuk deyince hem güzellik hem tertemiz bir kalp geliyor insanın aklına, günahı olmayan pırıl pırıl bir yavrucak, peki biz yetişkinler neden bir çocuk gibi günahsız ve masum olamıyoruz...Bu kez dünya daha yaşanılabilir bir hale gelmez mi..? Bunu biz yönetenler de ,yönetilenlerde iyi biliyor. Çocuk olmak önce insan olmayı gerektirir. Dünyamızda kaybolan insanlık belki bir çocuğa benzemeye çalışırken, bakarsın birden ortaya çıkar. Görüyorsun değil mi Eren, bir çocuk dünyanın en masum ve günahsız insanı oluyor. Eğer yetişkin iken bir çocuk gibi olmaya özenir isen, bu kez de belki içinde kaybettiğin insanlık, sen istemeden de olsa ortaya çıkıyor.''
''Anlattığın şeyler acı veren gerçekler esasen ağabey .Nasıl oldu da dinini yaşamayı bilmek bizlere bu kadar uzak oldu bence dinin den kapan kişi insanlığından da oluyor. Evinde beslediği kuşu ölen çocuğa baş sağlığına giden bir peygamberin ümmeti böyle olmalı, varsın Müslüman olmayan ülkeler bunun yokluğu ile uğraşsın.''
''Hayır Eren dediğin gibi değil, ben senin gibi dini bütün bir insan değilim, âmâ insan olma gereksinimin yokluğu hiçbir insan çekmemeli ,ilahi kudretin varlığını kabul edende, etmeyen de bunun yokluğunu görmemeli. Dünyamızın uzak doğusu semavi dinden ayrı büyümüş, bunu pek benimsemediler veya bu konuda belki de yeteri kadar din aşılanamadı. Şimdi onlar yeri ve göğü yaratan Allah'a inanmadıkları için, ne halleri varsa görsünler demek ,bir insanlık suçudur. Onları önce yaratılan bir insan olarak ele almak gerek .Ne demişti Mevlana Celal-ettin Rumi'' Yaratılanı yaratan dan ötürü seveceksin' 'Ne kadar güzel söylemiş değil mi''. İşin temelinde yatan ilk husus bu olmalı bence, itilen insan ve alçaltılan insanın yine dönüp dolaşıp zarar verecek olduğu yer, unutma ki insanlık olacaktır ,o yüzden yaratılana ,yaratan dan ötürü ayrım yapılmadan yaklaşılmalı ,insanlığın refahı ve huzuru bu ilahi anlayışın altında yatıyor.''