BÖLÜM 9

484 34 2
                                    

Gündüz vakti insanların önünde katilin biri beni alıkoymuş ve insanlar da bunu izlemişti. Kimse yardım etmemiş ve beni onun elinden kurtarmamıştı. İnsanlık öylesine ölmüştü ki artık herkesten umudumu kesmiştim.

Çok geç kafama dank eden bu hata yüzünden kendime kızıyordum. En başında Kartal bey hakkında duyduklarımdan sonra şirketten ayrılmalıydım. Böylece ne o cinayete tanıklık etmiş olurdum ne de bir psikopatın elinde olmuş olurdum.

Üzerimdeki battaniyeyi hızla kenara atıp etrafa bakındım. Bayılmadan önce eşyalarımın da alınacağına dair bağırdığını duymuştum. Eğer telefonumu bulabilirsem Uraz'ı arar ve polislere haber vermesini söyleyebilirdim.

Yataktan inip odanın içerisine bakmaya devam ederken çorapımı ıslatan o şeyin üzerinde durmuştum. Bedenime ağırlık yapan başımı usulca yere eğerek neye bastığıma bakmıştım.

Gördüğüm manzara karşısında adeta dilim tutulmuş ve bedenim buz kesilmişti. Yerde büyük damlalardan oluşan kan lekeleri vardı. Elimi hızla ağzıma koyarak geri geri giderken nefesimi tutarak beynimde çakan şimşeklerin seslerini dinlemiştim.

"Nefes hanım?"

Kapının arkasından gelen sese hızla dönüp baktım. Yabancı bir adam bana sesleniyordu. Bakışlarımı bulunduğum odadaki camlara çevirmiştim.

Adımlarımı hızla cama yönelterek tuttuğum nefesimi bırakarak aşağıya baktım. Fazla yüksek değildi fakat atlarsam bir yerimi incitebilirdim. Ayrıca hemen de yakalanırdım çünkü bahçenin etrafında bir ton adam vardı.

"Nefes hanım iyi misiniz?"

"İ-İyiyim!" diye bağırarak yatağın kenarındaki çantama doğru koştum. Buz tutmuş ellerim titriyordu ve fermuarı açmam zorlaşıyordu.

"Hadi, hadi..." dedim kendi kendime. Sonunda fermuarı açabilmiştim. Çantanın içerisindeki malzemeleri öylece halıya dökerek içinden telefonumu aramaya başlamıştım.

"Neredesin!"

Kısık sesle kendi kendime bağırırken çöktüğüm yerden kalkarak üzerime bakınmaya başladım. Otobüste en son müzik dinliyordum ve Uğur beyin yolu kestiğini görünce acele ile yere çökmüştüm.

Yere düşürmüş olamazdım çünkü o anda elimde sıkıca tuttuğumu hatırlıyordum. Üzerimi iyice aradıktan sonra sinirle nefes vererek yüzüme düşen saçları geriye attım.

Tabi ki de işini garantiye almak için telefonumu almış olmalıydı. Sinirden dolan gözlerimle birlikte yatağa oturarak başımı eğdim.

"Ben çıkıyorum yarım saate gelirim o zamana kadar ona göz kulak olun ve kaçmasına izin vermeyin."

Kapının ardından gelen sesle birlikte ayağa kalkarak hızlı adımlarla odanın kapısını açmıştım. Kazık gibi iki adam kapının iki yanında dikiliyordu.

"Yemeğiniz aşağı katta."

Hiç bir şey söylemeden hızlı adımlarla merdivene doğru ilerlemeye başlamıştım.

Aklımda sadece tek bir şey vardı. Bir telefon bulup kimsenin haberi olmadan Kartal beyi aramaktı. Merdivenleri üçer beşer inerek arkamdan beni takip eden adamlara döndüm.

"Mutfak nerede?"

Adamlardan biri önümden ilerlerken evin içine bakınıyordum. Geniş bir içeriği vardı ve iç karartıcı gri döşemelerden oluşuyordu.

"Biz avludayız bir şey olursa çağırmanız yeterli."

Öfkeli bakışlarımı adamdan çekmeden mutfağa girmiştim. Masada üç tabak ve üç çeşit yemek vardı. Haricinde siyah takımdan oluşan mutfağın içerisine ilerleyerek arka bahçeye açılan kapıya bakmıştım.

FARAZİ- Kırmızı Damlalar (Kırık Hayaller Serisi II)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin