"NEFES!"
Bütün evi inleten o ses yerimden sıçramama neden olmuştu. Bu Uğur beydi ve çok öfkeliydi.
"Bu sefer ne bahanen olacak bakalım!"
Sesi gittikçe yaklaşırken uzandığım yataktan hızla kalkıp pencerenin önüne geçtim.
"Sizinle ayrı hesaplaşacağız! Siktirin gidin lan!"
Kapınım ağzında duran adamlara öfkeyle kükredikten hemen sonra kapıyı açmak için kulpu çevirmişti.
"Aç şu kapıyı!"
Ses çıkarmadan zorladığı kulpa bakarken bir anda kapıya sert bir tekme atmıştı.
"Sana aç şu kapıyı dedim lan!"
"Açayım da öldür beni değil mi!"
Bir cesaret ile ağzımdan çıkan sözcüklerin hemen ardından kapıyı zorlamayı bırakmıştı. Bedenim korkudan tir tir titrerken Kartal beyin Uğur beye her şeyi anlattığını anlamıştım.
Peki şimdi ne yapacaktım? O kadar öfkeliydi ki bu siniri ile beni de öldürebilirdi. Resmen nefesimi tutmuş korkak bakışlarla kapıyı izliyordum.
Göğsümde sızlayan telefon ile bakışlarımı oradan çekip hızla telefonu çıkardım. Gelen mesaj Kartal beydendi.
'Seni neden zorla alıkoyuyor bilmiyorum ama ben halledeceğim Nefes.'
Mesajı okurken kapının tam ortasını parçalayan o sesle dudaklarımdan küçük bir çığlık dökülmüştü. Elinde nereden alındığı belirsiz koca bir balta ile kapıyı parçalara ayırmaya devam ediyordu.
Öldürecekti beni, bu manzaranın başka bir açıklaması olamazdı. Yere düşürdüğüm telefonu aldığım gibi odanın içerisinde bulunan banyoya doğru koşmaya başladım.
Kendimi içine atıp kapıyı arkamdan kapattım. Kilitlemek için elimi kapının kilidine götürdüğümde anahtarın olmadığını fark etmiş ve içimde lanetler okumuştum.
Kapıya tüm gücümle yaslanırken banyonun etrafına bakındım. Burada sadece bir duşakabin ve kirli sepetinden başka hiç bir şey yoktu.
"Canına mı susadın lan sen! Hangi cesaretle Kartal'ı aradın!"
Odanın kapısından geçmiş banyoya doğru gelirken güçsüz bedenimle kapıyı sıkıca tutmaya çalışıyordum. Biliyordum açacaktı ve beni yakaladığı gibi öldürecekti.
Tam da tahmin ettiğim gibi banyonun kapısını zorlamaya başlamıştı. Elimdeki telefonu t-shirt içine atarken kapşonlumun cebinden düşen şeye doğru döndüm.
Tam yarım saat önce mutfaktan arakladığım bıçaktı. Kapıyı tek hamlesinde açarken yere eğilip bıçağı aldığım gibi kendimi geriye attım.
Gözleri öfkeden kıpkırmızı olmuş her soluduğunda omuzları hareket ediyordu. Elimdeki bıçağı üzerine doğru tutarken duşakabinin camına yaslandım.
"Sen hangi cüretle beni şikayet edebilirsin lan!"
"Ben seni şikayet etmedim! Sen beni zorla kaçırdın bende kurtulmak istedim!"
Elimdeki bıçağı umursamadan üzerime doğru yürürken bıçağı üzerime doğru sallayarak geri çekilmesini sağladım fakat benden bir adım önde olarak bileğimden yakalayıp elimdeki bıçağı kenara fırlatmıştı.
"O elindeki bıçakla beni korkutabileceğini mi düşünüyorsun!" diyerek bileğimi yaslandığım duş kabinin camına kilitlemişti.
"Amacım seni öldürmek ya da korkutmak değil! Sadece kendimi savunmaya çalışıyorum!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FARAZİ- Kırmızı Damlalar (Kırık Hayaller Serisi II)
Literatura FemininaHayatı iki kelime ile anlatmamı istedi. "Kırmızı damlalar." dedim. Çünkü hayatımda kırmızı damlalardan başka bir şey yoktu. Hayatımı iki kelime ile anlatmamı istedi. "Düş kırıklığı." dedim. Çünkü neyi düşlersem hep bir engel çıkıyordu hayatıma. Uğu...