Hayatta verdiğin onca mücadele, savaş, kaybedişlerin bir hayrı oluyordu. Doğduğun gün sınavın başlıyordu, adım adım tırmandığın o savaşın zirvesinde kpca bir huzur seni bekliyordu. Kimileri çok çabuk pes ediyor ve yarıda bırakıyor kimileri ise benim gibi asla pes etmeden o sınavları geçiyordu.
"Siz Nefes hanım Uğur beyi hiç kimsenin etkisi ve baskısı altına kalmadan eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"
"Evet."
"Peki siz Uğur bey Nefes hanımı hiç kimsenin etkisi ve baskısı altında kalmadan eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"
"Evet."
Kulaklarıma dolan o alkış sesleriyle sevdiğim adama döndüm. Gözlerinin içi gülüyordu. Alnıma bıraktığı o öpücükle birlikte alkışlar çoğalmıştı.
Ben zirvedeydim, o koca huzuru yüreğime sığdırabilmiştim.
Ben artık Nefes Karaca'ydım...
Elime aldığım evlilik cüdanımı havaya kaldırıp gülerek bizi izleyen davetlilere baktım. Kartal ağabey, Doğa, Alev, Batu ve ailemizin yeni üyesi Güneş...
Hayalim sonunda gerçekleşmişti, papatyalar bana umut olduğu kadar huzuruma ortak da olmuştu. Beyaz yaprakların arasında evlenmiştim.
Çok şey kaybetmiştim, bundan seneler öncesinde Doğa'nın odasına bir sekreter olarak girmiştim. Elim ayağım titriyor ve konuşurken kekliyordum. Şimdiyse elti olmuştuk, ilk patronum kayınbiraderim ikinci patronum ise kocam olmuştu.
Danslar, eğlenmeler saatler sonra son bulduğunda yorgunluktan ölüyordum. Artık eskisi kadar dinç değildim çünkü karnımda iki can vardı.
Herkes gittiğinde eve girmiş ve her birimiz bir koltuğa atılmıştık. Uğur hemen yanımda başını geriye atmış dinlenirken Kartal ağabey kızını kucağına almış uyutuyordu. Doğa herkese kutlama için şampanya almaya mutfağa gitmişti.
Batu sanki hiç yorulmamış gibi duvara yaslanmış düşüncelerin içerisinde kaybolmuştu. Alev ona hamile olduğunu söylemiş olmalı ki düğünde bir süre çok mutluydu. Şimdi ki hali saatler öncesi halinden çok daha farklıydı.
Alev kendini tekli koltuğa atmış uyukluyordu. Hamileydi ve halinden en iyi ben anlardım. Sürekli yorgun ve uykusuz hissetmek, özellikle de küçücük bir şey yaptığında deli gibi yorulmak...
"Evet kutlamalar başlasın o zaman." diyerek sessizliği bozan Doğa elinde tepsi ve şampanya bardaklarıyla avluya girdi.
Vakit gelip çatmıştı.
Herkese birer birer uzatırken Uğur başını kaldırıp şampanyayı almıştı. Doğa tepsiyi bana uzattığında Uğur hafif tepsiyi geriye çekmişti.
"Yavaş gel yenge o üç canlı alkol kullanamaz."
Doğa göz devirerek güldü.
"Onu biliyorum Uğur." diyerek yeniden tepsiyi bana uzattı.
"Soldaki elma suyu canım."
Elma suyu şampanyayla aynı renk olduğu için ayırt edememiştik. Uğur elini tepsiden çektiğinde gülümseyerek gösterdiği kadehi aldım.
"Ben Güneş'i şimdilik misafir odasına yatırayım. Zaten fazla kalmayız, malum sizin evliyken ilk geceniz."
"Ağabey..."
Uğur'un imalı seslenmesi Kartal ağabeyi alayla güldürmüştü.
"Sen ona bakma Uğur, o seninle kafa buluyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FARAZİ- Kırmızı Damlalar (Kırık Hayaller Serisi II)
ChickLitHayatı iki kelime ile anlatmamı istedi. "Kırmızı damlalar." dedim. Çünkü hayatımda kırmızı damlalardan başka bir şey yoktu. Hayatımı iki kelime ile anlatmamı istedi. "Düş kırıklığı." dedim. Çünkü neyi düşlersem hep bir engel çıkıyordu hayatıma. Uğu...