Karanlığın içerisinden çıktığımı sanarak gözlerimi aralamıştım. Fakat etrafımın da karanlık olduğunu görünce gözlerimi bulunduğum yerde gezdirmiştim. Nerede olduğumu çözemediğimde kımıldamak istemiştim fakat belimde bir çift el hissettiğimde bakışlarımı usulca karnıma çevirmiştim.
İri iki el belimi sıkıca sarmış görünüyordu. O kadar sıkı sarılmıştı ki yerimden kımıldayıp kim olduğuna bakamıyordum. Fakat kokusundan kim olduğunu tahmin etmek zor değildi. Yavaşça başımı sap tarafıma çevirdiğimde uzun zaman sonra gördüğüm o yüz ile karşı karşıya gelmiştim. Bedenimi de yavaşça ona doğru döndürerek yüzüne bakmıştım. En son neler olduğunu hatırlamaya çalışırken yüzünü inceliyordum.
İlk defa bir adamın bu kadar masum uyuduğuna şahit oluyordum. Üç sene öncesine gittiğimde sürekli kaşları çatık olan bu adamın uyurken o kadar masum olduğunu görmek çok şaşırtıcıydı. Nefesi yüzüme usul usul çarparken yavaşça yutkunarak neden bayıldığımı düşünmeye başlamıştım.
Otele geldiğimizi ve bana bir şey verdiğini görmüştüm. Sonrasında elindeki kutuyu görünce kulağıma sert bir çınlama girmiş ardından ise gözlerim kararmıştı.
"Kutu..." diyerek belimdeki ellerini tutmuştum.
O kutunun nasıl buraya kadar geldiği hakkında hiç bir fikrim yoktu. Fakat bildiğim bir şey varsa o kutuyu kimsenin bulamayacağı bir yere koymuştum. Anahtarını ise her zaman kendimle gezdirirdim. Önceden kolye olarak takardım fakat şimdi bilekliğime takmıştım.
Elimi yavaşça kaldırıp bileğimdeki bilekliğe baktım. O kutuyu kimin çıkardığını bilmesem de Öykü gönderdiğine göre onun bilgisi olmalıydı.
"Uyanmışsın."
Bakışlarımı hızlıca ona çevirmiştim. Gözlerini açmamıştı ama uyanıktı.
"Kutu." dedim hemen konuya geçerek.
Gözlerini yavaşça açtığında onunla ne kadar yakın olduğumuzu fark ederek geri çekilmiştim. Geri çekilmeme izin vererek ellerini belimden çekmişti. Yattığım yerden yavaşça kalkarak etrafa bakınmıştım.
"Kutu nerede?"
"Koltukta." diyerek o da yataktan kalkmıştı.
Bulunduğum yerde koltuğa bakmış ve kutu ile karşılaşmıştım. Gri koltuğun üzerinde öylece duruyordu.
"O kutuda ne var da bu kadar kötü oldun?"
Uğur'un arkamdan konuşmalarını umursamadan kutuya doğru ilerleyip yanına oturdum. Elime almaya bile cesaretim yoktu. Gözlerim yavaş yavaş dolarken titreyen ellerimi kutuya doğru uzatarak avuçlarımın arasına almıştım.
Uğur yatağına oturmuş karşıdan beni izlerken zoraki bir şekilde yutkunarak bileğimdeki bilekliğe bakmıştım. O kutuyu bir daha açmayacağıma yemin ederek oraya koymuşken şimdi açmam gerektiğini söylüyorlardı.
Bakışlarımı bilekliğimden çekerek Uğur'a çevirdim. Çatık kaşlarla beni izliyordu. Titreyen ellerle ne kadar kısa sürede bileklik çıkartılırsa o kadar sürede çıkartarak derin bir nefes almıştım.
"Bu kutu..." diyerek bakışlarımı kutuya çevirmiştim.
"Bu kutuyu nasıl çıkarmış?"
"Bilmiyorum sadece evime gelip bu kutuyu sana iletmemi istedi."
"Yerini nasıl bulmuş anlamıyorum."
"Neredeydi?"
Bakışlarımı ona çevirerek dolu gözlerle ona baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FARAZİ- Kırmızı Damlalar (Kırık Hayaller Serisi II)
ChickLitHayatı iki kelime ile anlatmamı istedi. "Kırmızı damlalar." dedim. Çünkü hayatımda kırmızı damlalardan başka bir şey yoktu. Hayatımı iki kelime ile anlatmamı istedi. "Düş kırıklığı." dedim. Çünkü neyi düşlersem hep bir engel çıkıyordu hayatıma. Uğu...