BÖLÜM 76

271 22 25
                                    

Saatlerdir elim kolum bağlı boş yeri izliyordum. Buradan nasık sağlam çıkacağımızı ve polislerin bizi nasıl bulacağını düşünüp duruyordum.

Sağımda ağzı bantlı Alev hiç pes etmeden ağlamaya devam ederken diğer odadan Uğur'un bana bağırış sesleri gelmeye devam ediyordu.

Ne Alev ağlamaktam vazgeçmişti ne de Uğur bana seslenmekten...

Donuk bakışlarım sadece bir yere odaklanmış kafamın içerisindeki soruları cevaplamaya çalışırken adamlardan biri odaya girmişti. Bakışlarımı direk ona çevirdiğimde pis bir sırıtma ile Alev'in önüne geçip ağzındaki bantı sertçe çıkarmıştı.

"Üç saatin kaldı güzel hanım, patron belki arkadaşın sana destek verir diye çözmemi istedi."

Yeniden arkasını dönüp gitmeye başladığında Alev "Hayvan herif!" diye arkasından bağırmıştı.

Kapı sertçe kapandığında bakışlarımı yeniden yere çevirmiştim. Alev nefesini toparlamaya çalışırken ben ne yapacağımı düşünüyordum.

"Duydun mu? Tam olarak üç saatimiz kaldı Nefes. Üç saat sonra birimizden biri ölecek."

"Biliyorum." dedim soğul tınıyla.

"Neyi biliyorsun, artık inat etmeyi bırak. Çek şikayetini geri lütfen."

"Çekeyim mi?" diyerek ona baktım.

Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu.

"O adam benim kız kardeşimi acımadan öldürdü Alev."

"Şimdi de amcasının oğlu bizi öldürecek! Bulunduğumuz durumun farkında değil misin sen? Öleceğiz diyorum Nefes duyuyor musun!"

"Duyuyorum!"

İlk kez ona sesimi yükseltmiştim. İnanamayarak gözlerimin içine bakmıştı.

"Beni de düşün Alev, nasıl bir ikilem içerisinde olduğumu düşün ve lütfen üzerime gelme."

"Tamam gelmiyorum." dedi ve arkasına yaslanıp güldü.

"Senin bencilliğin yüzünden dört kişinin hayatı bir adamın eline bağlı ve üzerine gelinmemesini istiyorsun,  tamam."

"Bencillik mi? Ne bencilliğimi gördün?"

"Şu an Nefes! İçeride Doğa da var ve hastanede bebeği yatıyor! Annesinin kokusunu duyamadan ölecek ve sen hala konuşuyorsun! Seni gram sevmeyen kardeşin öldü ve sen şikayetini geri çeksen de çekmesen de geri dönmeyecek anlıyor musun! Şu an düşünmen bile bize yaptığın bir bencillik!"

"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?"

"Evet! Hatta Uğur ağabeyin sende ne bulduğunu da düşünüyorum. Başı beladan kurtulmayan ve sürekli pohpohlanması gereken bir kadında ne bulduğuna anlam veremiyorum!"

İnanamamıştım, öfke ile söylediğinin farkındaydım ama sinirle söylenen her söz aslında insanın içinden geçen sözlerdi.

"Geldiğinden beri hiç birimizin başı beladan kurtulmuyor! Ya biz senin bir halta yaramayan kardeşinin başımıza açtığı belayı temizlemek zorunda mıyız!"

Adeta gözlerinden alev fışkırıyordu. Bana karşı o kadar dolmuş görünüyordu ki sanki uzun zamandır biriktiriyormul gibiydi.

"Ben...." dedim ve söyleyeceklerimi yeniden düşündüm.

O öfkeyle konuşuyordu ve ben de ona onun gibi cevap verirsem asla son bulmazdı. Aksine birbirimizi incitmekten başka hiç bir şey yapmazdık.

FARAZİ- Kırmızı Damlalar (Kırık Hayaller Serisi II)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin