Dün gece geç uyuduğum çok geç uyanmıştım. Saatin kaç olduğunu fark eder etmez tüm hızımla hazırlanmış ve bir taksiye binip kendimi Kartal beyin evine atmıştım.
Stajım biter bitmez bir çok iş başvurusunda bulunmuş ve sonunda Karaca holdinge girebilmiştim. Fakat bir sorunum vardı. Aynı okulda okuduğumuz ve sürekli benimle uğraşan kız da aynı şirkete girmişti.
İlk zamanlar iki yabancı gibi normal işimize bakarken sonralardan çalışma arkadaşlarımı bana karşı almış ve benimle uğraşmaya başlamışlardı. Normal şartlarda fazla takmaz ve işime bakardım fakat tüm şirket üzerime gelmeye başladığı için küçük çaplı bir kriz geçirmiştim.
Kartal beyi o süreye kadar hiç görmemiştim. İsmi sürekli geçiyordu ama hiç denk gelmemiştim. Onun odası en üst kattaydı ve ben yeni girdiğim için orta kattaki baş asistanın ayak işlerini yapıyordum.
Sabrımın son damlasını taşırdıklarında kendimden geçerek şirketi ayağa kaldırmıştım. O sırada bir adam beni tutmui ve geri çekmişti. Kendisinin şirketin sahibi Kartal Karaca olduğunu bilmediğim için ona da vurmuş ve bağırmıştım.
Beni sakinleştirmek için odasına götürmek istediğinde etraftaki insanların konuşmalarına şahit olarak asıl patronum olduğunu öğrenmiştim. Kendisinin acımasız, gaddar, soğukkanlı ve korkunç biri olduğunu düşünüyordum. Çünkü herkes o şekilde konuşuyordu.
Başlarda ona vurduğum için beni öldüreceğini düşünmüş ama sonralarda odasına götürüp sakinleşmem için su ikram ederek neden sinirlendiğimi sormuştu. Her şeyi anlattığımda ise o korkunç derecedeki ciddi yüz ifadesi yumuşamış ve bana bir kaç tavsiyede bulunmuştu.
Ardından ise beni kendi asistanı yapacağını söylemişti. İşte o an ne kadar iyi ve göründüğü kadar korkunç olmadığını anlamıştım. Kendisinin asistanlığını yapalı bir seneye yakın olmuştu.
Şimdi ise düğünü için beni çağırmış ve ona yardım etmemi rica etmişti. Geç kaldığım için koşar adımlarla eve girip üst katları dolanırken çalmadan açtığım son kapıda bir adamla karşılaşmıştım.
Esmer uzun boylu ve iri bir adamdı. Nefes nefese davetlilerden biri olduğunu düşünerek özür dilemiştim ama o kadar kaba biriydi ki ilk konuşmada beni terslemiş ve buranın Doğa hanımın odası olmadığını belirtmiş ardından ise yanımdan geçip gitmişti.
Koyu kahve gözlerinden öfkeli bir yapıya sahip olduğu o kadar belli oluyordu ki karşılık vermeye cesaretim olmamıştı. Telefonumdan saate bakıp saatin geçtiğini fark ederek koridorda ilerlemeye devam eden adamın peşine takılmıştım.
Çok geç kalmıştım ve tek şansım bu adamdı. Küçük bir rica ile Doğa hanımun odasını soracak ve konuşmayı hemen bitirecektim. Lâkin bir odanın önünde durmuş ve aralık kapıya başını uzatarak birilerini dinlemeye başlamıştı.
Bir başkasının kapısını dinlemek çok yalnıştı ve kendisi bunu bile bile terbiyesizlik yaparak kapıyı dinliyordu. Başlarda onu uyarmak istesem de sonralardan kendisine yaptığını düşünerek vazgeçmiştim.
O kapıyı dinlerken ben vaktin geçtiğini düşünerek daha fazla geriliyordum.
"Çok özür dileyerek bir şey daha sorabilir miyim?" dedim sonunda. Fakat bana dönüp işaret parmağı ile susmamı işaret etmişti.
Belki de şirkette dillerden düşmeyen kardeşi Uğut bey olabilirdi ve önemli bir şey olduğunu düşünerek dudaklarımı birbirine bastırarak sessiz kalmıştım.
Konuşmaları dinledikçe nefes alış verişi artıyordu. Kapıdan uzak kaldığım için konuşulanları duyamıyordum ama belli ki ne konuşuluyorsa onu sinirlendiriyordu. Geniş ve iri omuzları nefes aldıkça hızlı hızlı hareket ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FARAZİ- Kırmızı Damlalar (Kırık Hayaller Serisi II)
ChickLitHayatı iki kelime ile anlatmamı istedi. "Kırmızı damlalar." dedim. Çünkü hayatımda kırmızı damlalardan başka bir şey yoktu. Hayatımı iki kelime ile anlatmamı istedi. "Düş kırıklığı." dedim. Çünkü neyi düşlersem hep bir engel çıkıyordu hayatıma. Uğu...