Onun kaldığı otelin odasına geldiğimizde geri çekilerek kağıyı açmasını beklemiştim. Kartını okutup kapıyı açtığında girmem için işaret etmiş ama ben istememiştim.
"Hemen alıp gideceğim."
"Nefes kaçmana gerek yok. Sadece sana ait olanı vereceğim. Seni rehin almayacağım."
Bundan hiç bir şüphem yoktu ama sanki biri beni geri itiyor gibi hissediyordum. Eğer girersem bir şey olacak gibi düşüncelere kapılıyordum.
Kısacası korkuyordum.
"Hadi gel."
Derin bir nefes alarak odanın içerisine bir adım atmıştım. Kral dairesi gibiydi, odanın içerisi benim evim kadardı ve her şey vardı. Dışarıya bakan bölümleri full camdan kaplamaydı ve manzarası harika görünüyordu.
Odanın tam ortasına geldiğimde etrafa bakınmayı bırakıp Uğur'a dönmüş ve ne yaptığına bakmıştım. Yatağının yanındaki çekmeceden bir kutu çıkarmıştı.
Küçük kahverengi bir kutuydu ve çok tanıdık geliyordu. Uğur bana yaklaştıkça kutuyu daha net görüyor ve nefes alışverişim hızlanıyordu.
Tam karşıma dikilmiş ve vermek için uzattığında bir adım geri çekilerek bakışlarımı gözlerine çevirmiştim.
"Onu bana verme." dedim donuk sesimle.
Kaşları çatarken elindeki kutuya yeniden bakmıştı. Kalbim deli gibi çarparken bakışlarımı yeniden kutuya çevirmiş ve nefesimi tutmuştum.
"Neden?"
Sağ kulağımın çınladığını hissettiğimde gözlerimi kapatıp zoraki bir şekilde yutkundum. Bir anda terlemeye başlamıştım ve bu hiç normal değildi.
Elimi usulca kalbime götürerek gözlerimi açıp yeniden Uğur'a bakmıştım.
"O-Onu at çöpe lütfen."
"Nefes sen iyi misin?"
"L-Lütfen dediğimi yapar mısın!"
"Öykü bunu sana vermemi istedi ve eğer o kadar çok istiyorsan sen at."
"Neden bir kez olsun dediğimi yapmıyorsun!"
Her bağırdığımda nefesim tükeniyor ve daha kötü oluyordum.
"Ben sizin ayakçınız değilim! Amacım sadece sana bunu verip işime dönmek! İyi niyetimi-"
Kulağımdaki çınlama arttığında karşımdaki adamın karardığını görmüş ve bedenimi serbest bırakmıştım.
....
Bir anlık öfkeme kapılarak bağırırken karşımda ne kadar kötü olduğunu fark edememiştim. Kendini yere bıraktığında refleks olarak elimdeki kutuyu fırlatmış ve hemen yanına çökerek başını dizimin üzerine almıştım.
"Nefes! Nefes beni duyuyor musun?"
Yüzüne hafif vururken anlında oluşan benek benek terleri görmüştüm. Aklıma ilk gelen şey ateşinin çıkmış olmasıydı. Elimin tersiyle alnına dokunmuştum.
Bir anda gözlerim büyümüştü. Bedeni buz gibiydi. Yorgun olduğunu gözlerinden anlamıştım ama bu kadar güçsüz düşeceğini tahmin etmemiştim.
Bedenini kucağıma alarak ayağa kalktım. Yatağa yakın olduğumuz için saniyeler içerisinde onu usulca indirmiş ve koşar adımlarla yatağın diğer tarafını dolanarak otel telefonundan yardım istemiştim.
"Bin üç yüz seksen numaralı odaya acil servis ekibi çağırın ve acele edin!"
'Hemen çağırıyoruz sorun nedir?'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FARAZİ- Kırmızı Damlalar (Kırık Hayaller Serisi II)
Literatura FemininaHayatı iki kelime ile anlatmamı istedi. "Kırmızı damlalar." dedim. Çünkü hayatımda kırmızı damlalardan başka bir şey yoktu. Hayatımı iki kelime ile anlatmamı istedi. "Düş kırıklığı." dedim. Çünkü neyi düşlersem hep bir engel çıkıyordu hayatıma. Uğu...