"Siz şaka mı yapıyorsunuz lan!"
Elimdeki telefonu üzerlerine doğru fırlatıp belimdeki silahı çıkardım. Alev ve Bartu denen adam geri geri giderken öfkeyle soludum.
"Öykü'nün cesedinin başında ne diye bekletiyorsunuz! Özellikle de sen!" diyerek silahımı ona doğru sallamış ve üzerine doğru yürümüştüm.
"Kaç yaşında adamsın! Nefes'i çekip alamadın mı!"
"Uğur şu an öfkeyle hareket ediyorsun. Kızın kardeşi öldü ne yapmanı bekliyordun. Hadi kalk gidelim dememi mi?"
Silahı havaya kaldırıp tersi ile vurmak için harekeylendiğimde Alev önüme geçip beni itmişti.
"Uğur ağabey, Bartu haklı! Kızın kardeşi öldü ve o da başından kaldırmayı denedi. Ama Nefes kendinden geçmişti, zaten..."
Sözünün devamını getirmediğinde havadaki elimi indirip kaşlarımı çattım.
"Zaten ne Alev?"
"Adam onu alırken hiç korkmuyordu." diye mırıldandı.
Öfkeyle gülerek başka tarafa dönmüş ve silahı aynaya fırlatmıştım.
"Normal değil mi! Ailesinden kalan tek kişi de öldü! Bu durumda kendisi de ölmek istiyor!"
Evin içerisinde elim kolum bağlı kalmıştım. Arkalarında ne bir iz bırakmışlardı ne de bir kanıt...
Ellerimi sinirle saçlarımdan geçirip düşünmeye çalıştım. Bu adamlar benim düşmanım olamazlardı. Eğer onlar olsaydı beni daha derinden vurmaya çalışırlardı. Yengem ve ağabeyim gibi...
Bu olay bambaşkaydı, benimle bir ilgisi yoktu.
"Alev sen burada kalıyorsun."
"Nereye?"
"Sana dediğimi yap!" diyerek ona dönmüş ve işaret parmağımı sallamıştım.
"Bende geliyorum."
Kapıya uzattığım elim kapı kulpunda kalırken o adama dönüp gözlerine tüm öfkemle baktım.
"Canına mı susadın?"
"Bak kardeşim kim olduğunu biliyorum ve saygım var. Kaçırılan kişi senin sevdiğin kadınsa benimde öz kardeşimden farkı yok. Bunca zamana kadar yanında ben vardım. Şimdi de olacağım."
Cevap vermek için dudaklarımı araladığımda yere fırlattığım telefonum çalmıştı. Hızlı adımlarla yerdeki telefonumu alıp arayan kişiye baktım.
Bilinmeyen numara...
"Nefes nerede!" diyerek telefonu açmıştım.
'O bizimle ve sana bir şey söylemem gerekiyor.'
"Seni bulduğumda kendi ellerimle geberteceğim!"
'Amacım sadece oradan kaçmaktı. İnan bana eğer onu almasaydım yakalanırdım.'
"Yerini söyle bana! Yerini!"
'Onu istiyor musun?'
"Evet!"
'O zaman akşama doğru istediğim miktar ile mesaj atacağım yere gel.'
"İnan bana seninle karşı karşıya geldiğimde bırak parayı kafanı paramparça edeceğim!"
Telefonu yüzüme kapattığında öfkeyle bağırarak telefonu birnkez daha fırlatmıştım.
"Ne dediler?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FARAZİ- Kırmızı Damlalar (Kırık Hayaller Serisi II)
ChickLitHayatı iki kelime ile anlatmamı istedi. "Kırmızı damlalar." dedim. Çünkü hayatımda kırmızı damlalardan başka bir şey yoktu. Hayatımı iki kelime ile anlatmamı istedi. "Düş kırıklığı." dedim. Çünkü neyi düşlersem hep bir engel çıkıyordu hayatıma. Uğu...