BÖLÜM 46

369 32 3
                                    

Şaşkınlık ile öfke arasınsa gidip geliyordum. Gözlerimin içine derin derin bakarken yüzüme öfkeyle soluyordu.

"Benimle dalga mı geçiyorsun?" dedim titreyen sesimle.

"Dalga geçiyor gibi mi görünüyorum!"

Tepkisi o kadar öfke doluydu ki gerçekten ciddi olduğunu anlamıştım. Elimdeki çantayı hızla tutup yere fırlattığında şok içerisine yere attığı çantama bakmıştım.

Boşta kalan elimi sıkıca tutup kalbinin üzerine koyduğunda bakışlarımı çantadan çekip elime baktım. Kalbi sanki avucumun içerisinde atıyormuş gibiydi.

Bakışlarımı yavaşça ona çevirdiğimde onda daha önce hiç görmediğim yüz ifadesi ile karşılaşmıştım. Kaşlarını çaresizce indirmiş bir şeyler söylememi bekliyor gibiydi.

"Ben kimseyle dalga geçmem Nefes, özellikle de bu konuda. Hayatımda ilk defa böyle hissediyorum. Çok tuhaf bir his ama insanı savunmasız bırakacak kadar güçlü."

"Ben aynı acıyla iki sene süründüm Uğur. Şimdi yeni yeni hayatıma düzen kurmuşken bunu bana yapma."

"Biliyorum ama..." diyerek başını boynıma doğru eğmişti.

Nefesimi tutarak gözlerimi kapattığımda yutkunduğunu duymuştum.

"Papatya kokan kadına sanırım bağlı kaldım."

"Papatyalar koparıldıktan sonra kokmaya başlarmış." dedim sessizce.

Hiç bir tepki vermeden bir kaç saniye boynumda durmuş ardından başını kaldırarak gözlerime bakmıştı.

"Bu hissin anlamı ne bilmiyorum ama kalbinin kırıklarından öpmek istiyorum. Dudaklarım paramparça olana kadar o kırıkları öperek yeniden sarmak istiyorum."

"Ben papatyalara olan inancımı bitirdim Uğur. Artık papatya kadını değilim."

Bir adım geri giderek yerdeki çantamı alıp odadan çıkmıştım. Benden umut beslememesini söylemeye çalışmıştım. Umarım anlar ve benden uzak dururdu.

Çıplak ayaklarla asansörün önünde durup düğmeye basmış ve gelmesini beklemeye başlamıştım. O ilk öptüğü an ve bir saat öncesi kollarında uyanmam...

İlk defa birine karşı hisler beslediği gözlerinden o kadar belliydi ki kırmaktan korkmuştum. 

Usulca başımı arkama çevirip onun odasının kapısına bakmıştım. Orada değildi ve belli ki sözlerimden anlam çıkarmaya çalışıyordu.

Asansör kapısı açıldığında hızlıca binerek en alt kata basmıştım. Kapı kapanırken başımı arkama yaslayarak gözlerimi kapatmıştım. Nereye gidersem gideyim geçmişim sürekli arkamdan geliyordu.

....

Kahvaltılıkları yavaş yavaş balkona taşırken kapı çalmıştı. Dün Bartu'ya beni almasını söylemiştim. Hiç bir şey açıklamadığım için meraktan çatlamış olmalıydı ki hemen kapıma damlamıştı.

Elimde reçel ve tabakla kapıya giderek dirseğimle kapıyı açmıştım. Yüzünde şebek bir gülümsemeyle "Günaydın!" diyerek içeri girmişti.

"Sana da günaydın." diyerek kapıyı ardından kapatıp balkona doğru ilerlemeye başlamıştım.

"Var mı başka götürülecek?"

"Çaydanlığı getirebilirsin."

Masayı yerleştirirken ona cevap verip oturmuştum. Geleceğini çok iyi bildiğim için ona da bir tabak ayarlamıştım. Elindeki çaydanlığı küçük sehpaya indirerek ellerini birbirine vurup masaya bakmıştı.

FARAZİ- Kırmızı Damlalar (Kırık Hayaller Serisi II)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin