"Buradayım." diyerek diğerlerinin yanına gitmişti.
Parmaklarım dudaklarımın üzerinde onlarak bakarken Emir bey Uğur'un omzuna dokunup gülümsedi.
"Korkuttunuz bizi."
"Uyku tutmadı biraz dolanayım dedim."
Onlar konuşurken bakışlarımı yerdeki fener tutan telefona ve kutuya çevirdim. Telefonunu burada bırakmıştı. Daha fazla oyalanmadan kamp alanının etrafını dolanarak lavabodan dönmüş gibi yapmam gerekiyordu.
Ağacın önüne eğilerek telefonun ışığını kapatarak kutuyu alıp hızlı adımlarla ormanın içerisinden kamp alanını dolanmaya başladım.
Erkek çalışanlar kampın ortasında ateş yakmaya çalışırlarken Efsa çadıra girmişti. Olmadığımı fark eder etmez diğerlerine bildirirdi. Adımlarımı koşula çevirerek lavaboya dolandım.
Oradan çıkıyormuş gibi yaparak kamp alanına doğru ilerlerlemeye başladım. Herkes ellerinde birer çubuk ve yumuşak şeker ile sonunda yanan ateşin etrafına yerleşirken onlara doğru yaklaştım.
Beni hemen fark eden Emier bey gülümseyerek yanıma gelmişti.
"Sonunda uyanmışsın uyuyan güzel."
Bakışlarım çadırın orada oturan Uğur'daydı. Asistanı ile gülerek sohbet ediyorlardı.
"Kusura bakmayın ben nasıl uyanamadım anlamadım."
"Bu aralar fazla dalgınsın Nefes, nedenini bilmiyorum ama merak ediyorum."
Bakışlarımı Emie beye çevirip gülümsedim. Aklımın nerelerde olduğunu bir öğrense kesinlikle işten kovardı.
"Biraz yoruluyorum sanırım ondan oluyor."
"Bu konuları daha sonra konuşacağız. Şimdi üzerine bir şeyler al da yanımıza gel."
Başımı sallayarak yanından geçmek üzereyken yeniden seslenerek beni durdurmuştu.
"Bu arada Nefes, elindekiler ne?"
Elimdekileri fark etmediği için sevinirken son anda kursağımda bırakmıştı.
"Bunlar mı?" dedim gülümseyerek.
"Özel eşyalarım var içerisinde."
Başını salladığında koşar adımlarla çadıra girip kutuyu hızlıca çantama yerleştirip üzerimi değiştirmiştim. Krem rengi eşofman takımlarımı giyinerek aynı hızla çadırdan çıkmış ve diğerlerinin arasına oturmuştum.
Ateşin etrafında büyük bir çember oluşturmuştuk. Herkes birbiriyle sohbet ederken benim bakışlarım yanındaki asistanıyla gülerek konuşan Uğur'daydı. Sanki dakikalar öncesinde benimle konuşan adam o değilmiş gibi davranıyordu.
"İşte geldim."
Üzerime atılan küçük ve ince battaniye ile konuşarak yanıma oturan Emir beye şaşkınlıkla baktım.
"Hiç gerek yoktu."
"Seni en iyi ben bilirim Nefes, her üşüdüğünde burnun kızarır."
"Kızarmış mı?" dedim aynı şaşkım tepkiyle.
Başını salladığında önüme dönerek güldüm. Hava biraz serindi ama üşüdüğümü fark etmemiştim.
"Erimiş şeker ister misin?"
"Evet güzel olur."
"Bence de çünkü akşam yemeğini kaçırdın."
Gülerek onu onayladığımda istemsizce Uğur'a bakmıştım. Yanındaki asistanına hırkasını vermiş tıpkı Emir bey gibi erimiş şeker veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FARAZİ- Kırmızı Damlalar (Kırık Hayaller Serisi II)
ChickLitHayatı iki kelime ile anlatmamı istedi. "Kırmızı damlalar." dedim. Çünkü hayatımda kırmızı damlalardan başka bir şey yoktu. Hayatımı iki kelime ile anlatmamı istedi. "Düş kırıklığı." dedim. Çünkü neyi düşlersem hep bir engel çıkıyordu hayatıma. Uğu...