BÖLÜM 26

389 32 4
                                    

O kadar dil dökmeme rağmen Alev'i eve döndürememiştim. Yarın akşam geleceğini belirterek gitmişti. Yüzüme dökülem saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırarak çıktığım eve yeniden dönmüştüm.

Evin içerisi ölüm sessizliğine boğulmuştu. Uğur bey avluda koltuğa oturmuş öylece yere bakıyordu. Üzerimdeki kıyafetler neredeyse kokuyordu ve bu halde durmak beni rahatsız ediyordu.

Odaya çıkıp duş alana kadar Uğur beyi yalnız bırakacaktım. Kafasındaki düşünceleri boşaltıp sakinleşene kadar yalnız kalmaya ihtiyacı vardı. Ses yapmadan merdivenleri usul usul çıkıyordum.

Odaya girip kapıya baktım. Yeni kapı takılmış görünüyordu. Derin bir nefes alarak yatağın kenarındaki valizime doğru ilerledim. O adi pislik bana dokunduğundan beri kendimi kirli hissediyordum.

Valizimin içerisinden iç çamaşırlarımı ve gecelik altı ile bir bluz çıkardım. Hava kararmak üzereydi duşumu alıp kendime gelmek istiyordum.

O olaydan sonra kesinlikle uyuyamazdım. Rüyalarıma girer ve psikolojim iyice bozulurdu. Kıyafetlerimi yatağıma bırakıp odanın içerisindeki banyoya girdim.

Buraya geldiğim günden beri neredeyse hiç üzerimi değiştirmemiştim. Üzerimdeki kokuyu bir oda öteden alabilirlerdi. Banyonun kapısını kapatıp üzerimdeki kıyafetleri bir kenara attım.

Kendimi ılık suyun altına bırakarak bedenimin rahatlaması için gözlerimi kapatmıştım.

"Dokunma bana!"

"Rahat dur!"

Gözlerimin önüne yine aynı manzara geldiğinde hızla gözlerimi açıp ellerimi bedenime sardım. Kendimi savunabilmiştim ama yine de o pis dudakları bedenime değmişti. Tırnaklarımla kazıyana kadar bedenimi keselemeye çalışmıştım.

Derimi söküp atasım vardı, hayatımdaki en büyük korkuyu o an yaşamıştım. En büyük ikinci travmayı da...

....

Duştan çıkıp bedenimi bir havluya sarmıştım. Sıcak sudan buharlanan aynayı elimle silerek kendime bakmıştım. Gözlerim kızarmış kollarım tırnak izlerimle doluydu.

Telefonumu aldığım zaman Uraz'ın mesajlarına baktıktan hemen sonra arama kaydında Öykü'ye bakmıştım. Fakat son konuşmamızdan sonra merak edip de bir kez bile aramamıştı. Belki de Uğur bey haklıydı. Değer vermeyen birinin arkasında değer dilenmek gibi bir şeydi benimkisi.

Gecelik altımı ve bluzumu giyinip ıslak saçlarıma havlu sarmıştım. Sırt çantamın içerisindeki nemlendiricim ile yüzümü nemlendirdikten sonra odadan çıkmıştım.

Saat akşam yedi olmuştu ve neredeyse iki saattir duştaydım. Bu süreç boyunca öfkesini dindirmiştir diye düşünüyordum. Merdivenleri usul usul inerken bir yandan da etrafa bakınıyordum.

Ev yine aynı ölüm sessizliği ile boğuluyordu. Bakışlarımı avluya çevirdiğimde Uğur beyin hala aynı yerde oturduğunu ve hala aynı yere baktığını görmüştüm.

Belli ki Alev'in bu yaptığı çok zoruna gitmişti. Özellikle de en zor zamanında bunu yapması onu baya büyük hayal kırıklığına uğratmıştı. Sessizce son basamağı da inerek mutfağa yönelmiştim.

En son kırılan bardağın kırıntıları ve viski öylece yerde duruyordu. Orayı toplamadan önce kahve makinasına yönelmiştim. Belli ki bugün ona da bana da uyku yoktu.

Makinaya kahveyi ve bardakları koyup çalıştırdıktan sonra yerdeki cam kırıntılarını tek tek toplamaya başlamıştım. Elimi kesmemek için dikkat ederek topladıktan sonra hepsini çöpe döküp yerdeki viskiyi de peçetelerle silmiştim.

FARAZİ- Kırmızı Damlalar (Kırık Hayaller Serisi II)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin