"Bartu geç kalıyorum çık artık!"
Bina kapısından içeriye ona sesleniyordum. Bir yandan binadakiler rahatsız olmasın diye sessiz kalmaya çalışırken bir yandan da hem ona bağırıyor hem de kolumdaki saate bakıyordum. Onda söylenilen kamp alanında olmam söylenmişti ve saat dokuz buçuktu. Yarım saate kadar yetişemezsem Emir beyden baya azar yiyecektim.
"Geldim, geldim."
Koşar adımlarla merdivenleri inerek yanımdan geçtiğinde söylenerek arkasından ilerledim.
"Sana sekize alarm kur demiştim nasıl kurmazsın anlamıyorum." diyerek arabaya binmiş ve kapımı kapatmıştım.
"Kurdum yemin ederim kurdum ama çalmamış ne yapayım."
Arabayı çalıştırıp son gazla sürmeye başladığında kemerimi bağlayıp sinirle nefes verdim.
"Dün içtim demiyorsun da..."
"Evet biraz içmiş olabilirim ama sarhoş değildim ondan eminim."
O kadar kızgındım ki eğer böyle yapacağını bilseydim taksi ile erkenden çıkardım. Dün de o kadar kendim giderim dememe rağmen ısrar etmişti. Bartu'ya güvenirsen bu olur işte Nefes.
"Kampta ne yapacaksınız? Ateşin başında toplantı mı?"
"Çok komiksin Bartu ama oraya tatile gidiyoruz. Yani bir nevi kutlama, Emir bey her hafta sonu kampa gidip dinleniyordu bu sefer de yeni ortağı ile gitmek istedi."
"İyi de iki kişi gidemiyorlar mı? Ne diye sizi de peşlerinden sürüklüyorlar? Gerçi o mafya adamla aynı yerde tek başına kalırsa ölüm tehlikesi yüzde bir milyona çıkar ama."
Bakışlarımı yavaşça ona çevirdiğimde kendini silkip gözlerini sıkıca kapatarak açmıştı.
"Allah'ım şu adamı düşündükçe tüylerim diken diken oluyor."
"Kimse kimseyi durduk yere öldürmez Bartu, ayrıca koskoca adamsın ne korkup duruyorsun."
"Korktuğumdan değil ama adalet varken neden birini öldürmek isteyesin ki?"
"Türkiye'deyiz Bartu burada adalet yok unuttun mu?"
"O da doğru, neyse sana şey diyeceğim kaç gün oradasınız?"
"Yarın dönüyoruz işte."
"Şu patronun olan adam ismi neydi?"
"Emir bey ne oldu?"
"O adama fazla yaklaşma."
"Ne? Neden?"
"Senin bu mafya kalkıp bir de patronunun topuğuna sıkarsa görürsün nedeni."
Bartu Uğur'u gerçekten bir katil sanıyordu. Fakat o öyle bir adam değildi, sebepsiz yere kimseye hiç bir şey yapmazdı. Tıpkı Kartal bey gibiydi, dışarıdan korkunç görünse de içeriden çok merhametli bir adamdı. Hiç bir şey söylemeden arkama yaslanıp dışarıya baktım. Geç kaldığım iki iki dörttü bu nedenle saatime bakmaya da gerek yoktu.
"Bu arada..."diyerek bakışlarını bir kaç saniyeliğine bana çevirdi.
"Dün çizdiğin resmi bugün evine bırakırım."
"Hayır istemiyorum at gitsin."
"Öyle güzel bir resmi asla atmam."
"O zaman sende kalsın."
"Neden istemiyorsun?"
"Bir nedeni yok evimin içerisi yeterince tablo ile dolu bir de onu asarak kalabalık etmek istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FARAZİ- Kırmızı Damlalar (Kırık Hayaller Serisi II)
ChickLitHayatı iki kelime ile anlatmamı istedi. "Kırmızı damlalar." dedim. Çünkü hayatımda kırmızı damlalardan başka bir şey yoktu. Hayatımı iki kelime ile anlatmamı istedi. "Düş kırıklığı." dedim. Çünkü neyi düşlersem hep bir engel çıkıyordu hayatıma. Uğu...