Ellerimi bırakıp yatağın üzerinde hazırlanmış olan geceliklerimi eline aldı. Askılı gece mavisi saten üstümü başımdan geçirip kollarımı da giydirmeye başladı.
"Önce üzerini giyin sonra üşür hasta olursun."
Özenle kendi elleriyle geceliklerimi giyindirdikten sonra ellerimi yeniden tutup yatağa oturttu. Yanıma oturmasını beklerken tam önüme çöküp yere baktı.
"Seneler önce ağabeyimin varlığınu bile bilmezken tabi bir de annem kanser değilken bir akşam yemek masasında evlilikten konu açmıştı."
Sıkıntıyla nefes verip yere bakmaya devam ederek sözlerine devam etti.
"Ben ölmeden önce evlenmeni istiyorum. Gelinimi görmek ve içim rahat bir şekilde seni gelinime, gelinimi de sana emanet etmek istiyorum demişti."
Sesi yavaş yavaş titremeye başladığında bir kez daha gözlerim doldu.
"Ben evlenmem, evlilik hayatı bana göre değil dediğimde küsmüştü. Oğlumun düğününü görmeden öleceğim diye sitem etmişti. Gönlünü zor almıştım, dün mezarına gittim. Anlattım ona, aşık olduğumu ve ondan iki parçam daha olduğunu anlattım. Öncesinde de sen gittikten ve uzun zaman sonra karşılaştığımdan beri içimde bir his vardı. Beni yiyip bitiriyordu, seninle geleceğim olduğunu hissediyordum. O günden beri o hisle boğuşurken boşlupa düştüğümü hissettim. O boşluğu hemen doldurdun. Bütün ilgimi sana verdim ama o herifi gördüğüm günden beri verdiğim savaşın yorgunluk öfkesini bilinçsizce ondan çıkardım."
Ağladığını hissediyordum, Uğur ağlıyor muydu?"
"Sonunda evlendim, annemin istediği oldu. Ama annem göremedi, gelinini tanıyamadı. Beni sana seni bana emanet edemedi. İçimde koca bir acı oluştu, bundandır bütün tavırlarım ve öfkem."
Başını sonunda yerden kaldırdığında odanın karanlığını aydınlatan ay göz yaşlarını parlatmıştı. Yanaklarımdan ardı ardına süzülen yaşlarla gözlerinin içine baktım.
"Senin gibi bir gelini olduğunu bilseydi eğer o kadar huzurlu yatardı ki mezarında Nefes, içimdeki o enkaz şimdi yok olurdu."
Başını karnıma indirdiğinde ellerimi saçlarına daldırdım. Her ne kadar katı ve uzaktan korkutucu bir adam gibi gözükse de içinde annesini özleyen ve annesine düşkün olan bir oğlan çocuğu yaşatıyordu.
"Karnındaki o iki can ve benim dünyam olan seni tanımasını çok isterdim. Kaderi değilmiş ama annem eminim ki seni tanımadan beni sana seni bana emanet etmiştir. Artık sadece sen değil iki yavrum da önce Allah'ın sonra annemin bana en büyük emanetisiniz."
Saçlarının arasından başını öpüp sıkıca sarıldım.
"Anneni tanıyamamış olsam da sende annenin bana emanetisin sevgilim. Artık annen de benim ailen de."
Başını kaldırıp gözyaşları içerisinde çaresizce gözlerime baktı.
"Her ne olursa olsun, ne yaşarsak yaşayalım sakın beni bırakma. Aşağıdaki o yabancı gibi konuşman ve dokunmama izin vermemen içimi yaktı kavurdu. Bir daha sakın yapma yalvarırım."
Hızlıca başımı iki yana salladım.
"Asla, asla yapmayacağım ve seni asla bırakmayacağım."
Başını yeniden karnıma koyup belime sıkıca sarıldı. O aslında koca adam değildi, annesinin onu bıraktığı yaştaki genç oğlandı....
Yaklaşık on dakika öylece karnıma yatmış ve sessiz sessiz ağlamıştı. Uğur'un bu kadar ağladığını ilk defa görmüştüm. İçinde tuttuğu onca şey varken mutlu rolü yapmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FARAZİ- Kırmızı Damlalar (Kırık Hayaller Serisi II)
Literatura KobiecaHayatı iki kelime ile anlatmamı istedi. "Kırmızı damlalar." dedim. Çünkü hayatımda kırmızı damlalardan başka bir şey yoktu. Hayatımı iki kelime ile anlatmamı istedi. "Düş kırıklığı." dedim. Çünkü neyi düşlersem hep bir engel çıkıyordu hayatıma. Uğu...