Gökyüzünde özgürce uçan bir kuş ve o gökyüzüne ateş eden bir savaşçının hikayesi.
Leyla özgür bir kuş, Ercüment vatanı için dağlara, taşlara gerekirse gökyüzüne ateş edecek bir savaşçcı.
Özgür kuşlar bir kafese hapsolur mu? Savaşçılar silahlarını...
Bölüme başlamadan önce hikayenin gidişini, konusunu, karakterleri nasıl buluyorsunuz? Düşüncelerinizi yazarsanız çok mutlu olurum ❤️
İyi Okumalar Dilerim♡
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Çağan'ın yanından ayrıldıktan sonra revire geldim. Burada en son Ercüment ile konuşmuştuk. İçeriye girince sanki bir yerden Ercüment çıkacak gibi hissetmiştim.
Kendimi biraz daha iyi hissediyordum. Ama ara ara kulağıma silah sesleri geliyordu. Ercümente içimi döktüğüm için rahattım. Ama böyle olunca da özlemeye başlamıştım.
İç çektim.
Neden böyle olmuştu ki. Keşke olmasaydı. Keşke bu kadar kırmasaydı kalbimi de kendi içimde halledip yine bi şey yok gibi davranabilseydim. Evet olanları yok saymakta kötüydü ama böyle olunca canım daha çok yanmıştı.
Acaba karakolda mıydı şimdi? Bu gün görür müydüm?
Hem görmek istiyordum çünkü özlemiştim. Ama aynı zamanda görmek istemiyordum. Çünkü bir yanım aşıkken bir yanım nefret ediyordu. Ve aşık olan yanım her seferinde nefret eden yanıma nefret etmemesi için sebepler sunuyordu.
Kalbimin kırgınlığı içimde bir savaş açılmasına sebep olmuştu. Kazanan kim olursa olsun bu savaştan yaralı çıkan ben olacaktım.
Öğlene kadar revirde oturmuştum. En sonunda pes edip çıktım. Canım sıkılıyordu, yapmaya bir şeyim yoktu. Ve Ercüment'i görmemek için dışarıya da çıkmamıştım. Ama artık görürsemde görecektim.
Hem onu görmeden ne kadar zaman geçirebilirdim ki? Sitede görmesem yolda görürdüm, yolda görmesem karakolda karakolda görmesem burası küçük yerdi. İlla ki bir yerde görürdüm. Onu görmeden geçirebileceğim gün sayısı en fazla iki falandı.
Koridor da yürürken Levent abiyi gördüm. Yanında bir kadın ve kadının yaşlarında bir adam vardı. Levent abi beni görünce yanına çağırmıştı.
"Gel Leyla gel."
"Merhaba."
"Merhaba." Dedi kadın gülümseyerek. Otuzlarında ama oldukça güzel bir kadındı.
"Doktorumuz Leyla." Diyerek tanıttı Levent abi beni. "Öyle mi?" Dedi kadın ve bana döndü. "Kübra bende."
Gülümseyerek uzattığı eli sıktım. "Memnun oldum."
Levent abi birden "Kübra, Ercüment'in ablası." Diyince şok oldum.
Ercüment'in ablası demişti değil mi? Ben yanlış anlamamıştım.
Salak mısın Leyla! Ercüment dedi sanki. Ablası dedi. Evet ablasını gördüğün için heyecanlanmana gerek yok. Herhalde yok.
"Ya." Dedim sadece. Üzerimde ki şoku atmadan bir şeyler söyleyip saçmalamak istemiyordum.