Gökyüzünde özgürce uçan bir kuş ve o gökyüzüne ateş eden bir savaşçının hikayesi.
Leyla özgür bir kuş, Ercüment vatanı için dağlara, taşlara gerekirse gökyüzüne ateş edecek bir savaşçcı.
Özgür kuşlar bir kafese hapsolur mu? Savaşçılar silahlarını...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Ertesi sabah Ercüment'i normal odaya almışlardı. Ama henüz kendinde olmadığı için yanına girmemiştik.
Ercüment odaya alındıktan sonra Çağan bizi zorla kafeteryaya getirip kahvaltı ettirmişti. Bir şeyler yedikten sonra Erdem işi olduğu için gitmek zorunda kalmıştı. Zaten dünden beri buradaydı. Bir dakika bile ayrılmamıştı. Şimdi de istemeye istemeye gitmişti işi olduğu için. Ama uyanırsa haber vermemiz için sıkı sıkı tembihlemişti.
Aralarında ki bağın çok kuvvetli olduğunu bir kez daha anladım. Kan bağları yoktu ama kardeşlerdi. Ercüment'in sözde ailesinden daha çok yanında olmuştu Erdem. Birlikte geliştirdikleri uzun yıllar dostluklarının ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu. Aynı şekilde Erdem iki günde harap olmuştu. Arkadaşı gibi değildi, kardeşi gibiydi...
Çayım bittikten sonra ayağa kalktım. "Gidiyor musun?"
"Evet."
"Otursana biraz daha."
"Oturamam Çağan." Dedim hemen. "Ercüment her an uyabilir yanında olmam lazım."
Derin bir nefes alıp ayağa kalktı. "Öyle olsun madem."
Birlikte kafetaryadan çıkıp Ercüment'in odasının önüne geldik. Koridordaki koltuğa oturacakken odanın kapısı açıldı ve doktor çıktı. Gülümseyerek bize döndü.
"Gözünüz aydın doktor hanım." Deyince hızla ayağa kalktım. "Ercüment bey uyandı."
Gözlerim bu sefer mutluluktan doldu. Allahım çok şükür.
"Çok teşekkürler."
"Ne demek görevimiz. Artık sizi de aramızda görmeyi bekliyoruz." Deyince gülümsedim. "Bende, bende. Şu durumlar biraz düzelsin hemen başlayacağım işe."
Gülümseyerek başını salladı. "Geçmiş olsun tekrardan."
"Sağolun. Görebiliriz değil mi?"
"Evet ama pek yormayın henüz tamamen kendine gelmiş değil."
Başımı hızla salladım. Doktor ve yanında hemşire gittikten sonra Çağan'a döndüm. "Gözün aydın yavrum." Diyerek kollarını açınca sarıldım. Ağlamamak için kendim tutuyordum. Artık ağlamamam gerekiyordu. İyiydi işte Ercüment. Uyanmıştı, kendine gelmişti. Beni bırakmamıştı.
"Hadi hadi kimse yokken gir yanına, bende Erdem'e haber vereyim." Dedi ve benden ayrıldı.
"Gireyim." Deyip kapıya döndüm. Sanki Ercüment'i ilk defa görecekmişim gibi heyecanlanmıştım.
Derin bir nefes aldım ve kapıyı yavaşça açıp içeriye girdim. Ercüment'in gözleri kapalıydı. Kapının kapanma sesini duymuş olacak ki gözlerini araladı ve başını hafifçe kaldırdı.