Gökyüzünde özgürce uçan bir kuş ve o gökyüzüne ateş eden bir savaşçının hikayesi.
Leyla özgür bir kuş, Ercüment vatanı için dağlara, taşlara gerekirse gökyüzüne ateş edecek bir savaşçcı.
Özgür kuşlar bir kafese hapsolur mu? Savaşçılar silahlarını...
Bölüme başlamadan önce önemli bir şey söyleyeceğim lütfen okumadan geçmeyin.
Biliyorsunuz ki Leyla'nın ilk bölümlerde okuldan uzaklaştırma aldığı yazıyor. Ama bazı şeyler sebebiyle orada küçük bir değişiklik yaptım. Leyla okuldan uzaklaştırma almıyor, Leyla diplomalı bir doktor ve atama beklerken çalıştığı özel hastanede ona asılan hastayı cam dolaba ittiği için kovuluyor.
İlk 3 bölümü düzenledim. Ama eğer tekrardan okumak istemezseniz bundan sonrasını öyle düşünerek okuyun, kafanız karışmasın diye bölümün başında söylemek istedim.
İyi Okumalar Dilerim♡
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"İsmim diyorum, Yıldırım değil Ercüment."
Kısa bir an duraksadım. Ercüment demişti değil mi? Ben yanlış anlamamıştım.
Hani şu Çağan'ın komutanı olan, benim yanlışlıkla sövdüğüm Ercüment.
Arabanın gitmesini beklerken kapı açıldı ve arabadan indi.
"Ne oldu?" Diye sordum gerildiğimi belli etmemeye çalışarak. "Neden indiniz arabadan?"
Kısa bir an güldü. Bana mı güldü? Komik bir şey mi var komutan bey söyleyin bizde gülelim demek istesem de bir şey demedim.
Arabanın önünden dönüp karşıma geldi ve durdu.
Boyu uzun olduğu için başımı hafifçe kaldırıp yüzüne baktım.
Gözlerini hafif kısmış bana bakıyordu.
Kıvrık kirpikleri, bal rengi gözleri, kaşları, dudakları, burnu... Biraz yakışıklıydı. Tamam kabul oldukça yakışıklıydı.
Özellikle kirpikleri çok güzeldi. Acaba kaşlarını alıyor muydu?
Ben tabiri caizse öküzün trene baktığı gibi adama bakarken yanımdan geçip arkaya geçti ve arabanın bagajını açıp bavulumu çıkarttı.
Allahım nerelere atayım kendimi? Şurada yer yarılsa içine girsem mesela ne güzel olur.
Az önce rezil olmuş muydum bilmiyorum ama şimdi feci derecede rezil olmuştum. Adam bırakıp gitse bavul aklıma bile gelmeyecekti.
Ama ne yapayım öyle birden Ercüment diyince şaşırmış ve utanmıştım. Sonuçta bir hafta önce adama açık açık sövmüştüm, hakaret etmiştim. Tamam ona değildi ama o yemişti lafları.
"Ay." Diye saçma bir kelime çıktı ağzımdan. "Ben unutmuşum onu."