Gökyüzünde özgürce uçan bir kuş ve o gökyüzüne ateş eden bir savaşçının hikayesi.
Leyla özgür bir kuş, Ercüment vatanı için dağlara, taşlara gerekirse gökyüzüne ateş edecek bir savaşçcı.
Özgür kuşlar bir kafese hapsolur mu? Savaşçılar silahlarını...
Hiç yorum gelmiyor, bölümü okurken, satır arası yorum atmayı unutmayın lütfen 💓 Şimdiden teşekkürler.
İyi Okumalar Dilerim♡
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hayatımın son günlerde neler olup bittiğini o kadar anlayamıyordum ki. Gözlerimi bir olaya kapatıyordum, tekrar açtığımda başka bir olayla karşılaşıyordum.
Çağan'ın askere gitmesi, işten atılmak falan derken kendimi birden bire bir askeriye de doktor olarak bulmuştum.
Oysa ki böyle bir şey ne aklıma gelirdi ne de olmasına ihtimal verirdim.
Ama hayat biz planlar yaparken kendi planlarını gerçekleştiriyordu. Ve biz oradan oraya savrulup bir şekilde kurulan bu düzene ayak uydurmaya çalışıyorduk.
İki günde yeni evime alışmaya başlamama bakılırsa ben benim için kurulan düzene oldukça çabuk alışmıştım.
İki gün önce Bingöl'e gelmiştim. Ama bu diğer sefer ki gibi bir bavulla değildi. Bir sürü eşya getirmiştim yanımda. Kıyafetlerim dışında da bile iki bavul eşyam vardı.
Gelince ilk olarak karakola uğramıştım. Çünkü iş hakkında konuşmamız gerekiyordu.
Çağan'ın da daha önce benim hakkımda konuştuğu Levent komutan ile tanışmış, uzun uzun konuşmuştuk.
En başından benimle Çağan değil Levent bey konuşsa sanırım hiç itiraz etmeden, koşa koşa gelirdim. Adamın ağzı çok iyi laf yapıyordu. O konuşmuştu ben tamam demiştim.
Her şeyi konuşup kararlaştırdıktan sonra benim için ayarlanan lojmana gelmiştik.
Karakola çok uzak değildi hatta çok rahat bir şekilde yürüyerek gidip gelinirdi. Ama beni eve getiren Asker lojmanın önünden geçip karakola giden bir dolmuş olduğunu söylemişti.
Eğer soğukta ya da başka bir sebeple 5 dakikalık bir yolu yürümek istemezsem dolmuş ile de gidip gelirdim.
Ama bu gün yürüyerek gidecektim. Çünkü bu gün ilk iş günümdü.
Geldiğimden beri Çağan'ı da görmemiştim. Bu gün görürüm diye düşünüyordum.
Evden çıkmadan son olarak girişte ki boy aynasına baktım. Elbise giyip giymemek arasında çok kalmıştım ama riske atmayıp yüksek bel siyah bir pantolon, üzerine de bordo yakası açık bir kazak giymiştim.
Ayağıma giydiğim bordo stiletto ayakkabılarım ile de kombinin tamamlanmıştı.
Siyah ceketimi de üzerime geçirip, çantamı aldım ve evden çıktım.
Geldiğimden beri pek dışarıya çıkmamıştım çünkü yerleşmeye çalışıyordum. Ev eşyalıydı ama getirdiğim eşyaları yerleştirmek bile oldukça uzun sürmüştü.
Şimdilik karakola gidip gelecek kadar yolu biliyordum. Devamını da zamanla öğrenirdim.
Yol biraz sıkıntılı geçmişti çünkü pek topuklu ayakkabı giyilecek bir yol değildi. Ama yanımda o kadar getirmiştim topuklu ayakkabılarımı. Tabii ki giyecektim.