Gökyüzünde özgürce uçan bir kuş ve o gökyüzüne ateş eden bir savaşçının hikayesi.
Leyla özgür bir kuş, Ercüment vatanı için dağlara, taşlara gerekirse gökyüzüne ateş edecek bir savaşçcı.
Özgür kuşlar bir kafese hapsolur mu? Savaşçılar silahlarını...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bölüm Şarkısı : İyi Uykular Peder - Rota
1 Gün Önce / 22 Ocak 2021
Havaalanının kapısından çıktıktan sonra derin bir nefes aldı genç adam. Ciğerlerine Ankara'nın bütün kasveti dolmuş gibi hissetti. Ankaralıydı ve 29 yaşındaydı. Ama Ankara'nın bu kasvetli havasından nefret ediyordu. Ankara'yı da çok sevdiği söylenemezdi. Sanki bu şehirde aldığı her nefes ona acı veriyordu. Esen rüzgar geçmişten gelen bir anıydı sanki.
Ayakları ne zaman bu şehrin kaldırımına bassa gençliğini ezip geçiyor gibi hissediyordu. Bu şehirde, bu sokaklarda ne güzel anıları vardı oysa. Ama o sadece en kötülerini hatırlıyordu. Ankara diyince çocukluk kahkahaları değil de gençliğinin göz yaşları geliyordu.
Ne olacaktı güzel olan her şey olduğu gibi kalsaydı? Beyaza siyah bulaşmasa olmuyor muydu? Kötü olan şeyler güzel olan her şeyin önüne geçmek zorunda mıydı?
İç çekti adam.
Hiç bir şey yoktu yanında. Ne bir kıyafet, ne bir eşya. Sadece kendi gelmişti. Başka bir şey getirmemişti çünkü hayatında olan hiç kimseye ve hiç bir şeye bu şehrin kasveti bulaşsın istemiyordu.
O yüzden tek gelmişti. Çünkü o zaten yeterince bulanmıştı bu kasvete. Alışkındı nefes aldığında ciğerlerin de bir acı hissetmeye.
Kaç kere göreve gitmişti, kaç dağa çıkmıştı, soğuklarda koşmuştu, gecenin bir vakti dağın başında uyumuştu ama hiç biri Ankarada aldığı nefesler kadar soğuk değildi. Çünkü bu nefesler de nefreti vardı, kendi göz yaşı vardı, babası vardı.
Elini kaldırıp durdurduğu taksiye bindi ve gideceği adresi söyledi.
Aklında Leyla'nın söylediği şeyler dolaşıp duruyordu. İlk defa Ankaraya gelmeden böyle kötü hissetmişti. Normal de Ankaraya adım atınca bu kadar kötü hissederdi. Ama geçen gün Leyla tarafından yüzüne vurulan gerçekler ona aynı buradaymış gibi hissettirmişti.
Taksi durunca etrafına bakındı Ercüment. Ne ara geldiklerini anlamayacak kadar dalgındı bu gün.
Taksiciye parayı verip arabadan indi. Taksi gitti ve yalnız kaldı. Aslında yalnız değildi. Her yerde yalnız olabilirdi ama burada değildi.
Babasına gelmişti...
Babası vardı burada. Nasıl yalnız olabilirdi ki?
Şu hayatta en güvende hissettiği yerin mezarlık olması bir kez daha yaktı canını. Babası olmadan geçen yıllar babasızlığın acısını hafifletmemiş aksine içinde ki yangını daha da büyütmüştü.
Mezarlığın girişinde her zaman olan küçük çocuk yoktu. Ercüment biraz etrafına bakındıktan sonra içeriye girdi. Saat daha erkendi belki de çocuk gelmemişti.