Levazım subayı aniden arkasını dönerek bağırdı: “Göreviniz tamamlandı. Malzemeleri bırakın ve kampa geri dönün.”
Askerler hızlıca arabaları bıraktı ve gruplar halinde birleşerek kampa doğru koşturmaya başladı.
Emsalsiz Tabur askerleri ise tamamen donakalmıştı. Hiç kimse Zhou Weiqing’in bunu nasıl başardığını anlayamıyordu.
Emsalsiz Tabur, orada sessizce oturarak levazım subayının ve askerlerinin uzaklaşmasını izledi ve Zhou Weiqing, sonunda ayağa kalktı. İçten bir kahkaha atarak şöyle dedi: “Kardeşlerim, ne bekliyorsunuz! Hepsi bizimdir, hadi arabalarımızı alalım ve dönelim. Sizin Babanız, Ben, size et sözü verdim ve sözümü tuttum. Tüm gece boşu boşuna dondurucu rüzgar altında oturmadınız, değil mi?”
Emsalsiz Tabur askerlerinden tezahüratlar yükselmeye başladı. Beş yüz adam, arı sürüsü edasıyla malzemelere hücum etmişti.
Zhou Weiqing, aynı şekilde ilerlemeye kalkışan Wei Feng’i tuttu. İki arabayı işaret ederek kısık bir sesle talimatlarını sıraladı. Wei Feng de onaylayarak oraya yöneldi.
Tüm bu el arabalarının çekilmesi, ilerleyişi oldukça yavaşlatıyordu. Zhou Weiqing ve beş yüz askerin kampa dönebilmesi de şafak saatlerini buldu.
Ancak tüm gece araba çekmiş olan askerlerde yorgunluktan eser yoktu, hepsinin enerjisi son derece yüksekti. Artık soğuğu bile hissetmiyorlardı çünkü her biri kalın kışlık kıyafetler ve yepyeni üniformalarla donatılmıştı.
Daha da önemlisi, yanlarında getirdikleri yiyecek ve içecekler, tüm Emsalsiz Taburu üç aydan fazla idare edecek bolluktaydı.
Malzemelerin kampa girişi, 1200 küsür askerin aynı anda keyif nidaları atmasına yol açmıştı. Bu kez Zhou Weiqing’ten operasyon parasını isteyen tek bir kişi bile olmamıştı. Zhou Weiqing de çadırına dönerek derin bir uykuya daldı.
Zhou Weiqing, levazım subayı meselesini basit bir yöntemle halletmişti. Zaten tüm depo dört alayı desteklemek için kullanılıyordu ve aldıkları gıda miktarı çok görünüyor olsa da aslında buzdağının görünen kısmından ibaretti. Levazım subayı, astlarına bu geceki görevin çok gizli olduğunu ve bu konuda konuşanın askeri yasa gereği idam edileceğini söylemişti. Böylece işler sorunsuzca ilerlemişti ve bir denetim yapılmadığı müddetçe endişelenmeye gerek yoktu.
Kamptaki işleri halletmekse Wei Feng’e düşmüştü. Zhou Weiqing, bir lider olarak her şeyi kendisi halledemezdi, aksi takdirde hiçbir zaman dinlenmesi mümkün olmayacaktı.
Zhou Weiqing, öğlene kadar uyuduktan sonra dışarıdan gelen et kokularıyla uyandı. Günlerdir iyi bir yemek yememişti ve ilk işi çadırdan çıkarak kokuyu takip etmek oldu.
Kampın ortasına büyük bir kazan yerleştirilmiş ve altına bir ateş yakılmıştı. Kazanın içerisinde de etli yahni görünüyor ve soğuk rüzgarlara hoş bir koku eşlik ediyordu.
Bu arada Emsalsiz Tabur askerleri dayak yeme konusunda fena çıkmamıştı. Shangguan Fei’er’den yedikleri dayağa rağmen dışarıda oturuyorlardı.