Zhou Weiqing'in yüzünde bir panik belirdi. Tabii ki esas düşüncelerini Shen Bu'ya belli edecek değildi. Bu yüzden sakin bir şekilde sordu: "İkinci seçeneğim nedir?"
Shen Bu, Zhou Weiqing'in yüzündeki ifadeden oldukça memnundu. Kimsenin bile isteye Külhanbeyi Taburuna gidebileceğine ihtimal vermiyordu. Şahsen 6-Cevherli haliyle Külhanbeyi Taburundaki düzenbazlara komuta edebileceğini sanmıyordu. "İkinci seçeneğin çok daha basit. Bugün kardeşimi aşağıladın ve onun saygınlığını geri kazanmasının tek yolu evlenmeniz."
"Ne?!" Zhou Weiqing kızın kendisini bir şeye zorlayacağını tahmin ediyor ama böyle bir talebi hiç beklemiyordu. Aslında bu istek bir bakıma onun yararınaydı... ama böyle bir şeyi kabul etmesi mümkün müydü ki?
Zhou Weiqing'in şaşkın ve hafiften mutsuz suratını gören Shen Bu sinirlenmişti. "Zhou Küçük Şişman! Kardeşimi kendine layık bulmuyor musun?! Seninle uzlaşabilmek için fazlasıyla taviz verdim; buna rağmen şu tipinle kardeşimi beğenmedin mi? Eğer onu aşağılamış olmasaydın ve yeteneğini iyi bulmasaydım böyle bir konuyu açar mıydım hiç? Onunla evlenmeyi kolay iş zannetme, bu yalnızca bir nişan. Onunla gerçekten evlenebilmen için seni iyice gözlemlemem ve başka bir sorun çıkmayacağından emin olmam gerekiyor."
Shen Bu'nun ifadesini ve bağış yaparmış gibi bir havaya büründüğünü gören Zhou Weiqing, sakinleşti ve geleneksel dürüst gülümseyişini takındı. "Alay Komutanım, bu kadar derde girmenize gerek yok. Kardeşinizle evlenmeyeceğim, benim kendimi adadığım başka biri var. Madem iki seçenek sundunuz, ben ilkini tercih ediyorum."
"Ne dedin sen?!" Shen Bu'nun suratından şaşkınlık akıyordu. Zhou Weiqing'in bu seçimine akıl sır erdiremiyordu. Külhanbeyi Taburunu tüm şartlarıyla anlatmış olmasına rağmen kardeşiyle evlenmek yerine oraya gitmeyi seçmişti. Shen Bu'nun ifadesi iyice çirkinleşti.
"Zhou Küçük Şişman, Külhanbeyi Taburunun şartlarını abarttığımı mı sanıyorsun? Sana şöyle söyleyeyim, aslında az bile anlatmıştım. Orada başına her şey gelebilir, görüp görebileceğin en kötü ortam. Buna rağmen kardeşim yerine o taburu mu seçeceksin?"
Zhou Weiqing, iç çekerek cevapladı: "Bu teklifi beğenmemiş değilim ama kardeşinizle evlenemem. Çok sevdiğim bir karım var zaten, ona ihanet edemem." Bu sözleri çok barışçıl ve ifadesiz bir şekilde dile getirmesine rağmen gözlerindeki kararlılık açıkça görülebiliyordu.
"Yalnızca 17 yaşındasın ve çoktan evlendin mi? Bana bahaneler uydurmaya mı çalışıyorsun?" diye bağırdı Shen Bu.
Zhou Weiqing kafasını sallayarak anlattı: "Onunla 13 yaşımdayken tanıştım. Bana yetişim yapmayı o öğretti, beni Cennetsel Cevher Ustaları dünyasına o soktu. Cevherimi Uyandırmamı sağlayan onun bedeniydi. Bana duygunun, aşkın ne olduğunu o gösterdi. Onunla geçirdiğim her dakikaya, her saate, her güne hazine gözüyle bakıyorum ve bana gerçek bir erkeğin nasıl olması gerektiğini aşılayan da onun hassaslığıydı."
Shen Bu kaşlarını kaldırarak sordu: "Madem öyle neden şu an yanında değil?"
Zhou Weiqing cevap verdi: "Evet, şu an beraber değiliz... çünkü o benden çok daha yüksek, asil bir aileye ait ve bense dağılmış bir ailenin çocuğuyum. Nasıl onunla evlenebilirim ki? Kuzeye gelme sebebim de bu; adımı duyuracak ve onunla evlenecek güce sahip olduğumu kanıtlayacağım."
Shen Bu bir müddet soğuk bakışlar attıktan sonra konuşmaya devam etti: "İstediğin kadar masal anlatabilirsin, cidden sana inanacağımı mı sanıyorsun? Bazen çok asil ve mütevazisin, bazense dobra ve hakkaniyetli; oyunculuk yeteneklerinin mükemmel olduğunu sanıyorsun herhalde? Ne yazık ki bana sökmez. İyi, Külhanbeyi Taburu olsun o zaman. Raporunu ver ve orada hayatta kalmaya çalış bakalım. Hmph, bize yaşattığın utancın öcünü almazsam bana da On Altıncı Alay Komutanı demesinler. Kararından pişman olsan bile artık çok geç... Korumalar!"