14-Karar

758 397 64
                                    


Yağmur bir süredir Mary'nin evinde kalıyordu. Mary O'na sanki kendi kızıymış gibi davranıyordu. O ev sanki kendi eviydi. İlk başlarda yadırgasa da, sonradan öylesine alışmış, öylesine sevmişti ki evi ayrılmak istemez olmuştu. Yemyeşil bahçede gezer, çiçekleri koklar, sitenin parkında oturur, bazen de sitenin havuzuna ve spor salonuna giderdi. Mary ile birlikte spora gittikleri de olurdu ve çok eğlenirlerdi. Mary sık sık yaşlılığından dem vurar, yarış yaptıkları zaman kazanamazsa hep bu bahanenin arkasına saklanırdı. Yağmur ile Mary gayet iyi anlaşıyorlar ve birlikte çok güzel vakit geçiriyorlardı. Güzel sohbetler ediyor, yürüyüşlere çıkıyor, alışverişe gidiyor, hatta birlikte kitap okuyorlardı. Birbirlerini daha iyi tanımak adına çaba sarfediyor, birbirlerine anlayışla yaklaşıyor ve her geçen gün daha yakın iki arkadaş oluyorlardı.

Bu süreçte Yağmur, Mary'nin teklifini düşünmüş, O'nu tanımaya ve güvenilir olup olmadığına emin olmaya çalışmıştı. Bu şekilde günler günleri, aylar ayları kovalamıştı. Mary'nin tatili bitmiş, ülkesine dönme vakti gelmişti. Bu sabah kahvaltıda bu konuyu Yağmur'a açacak, gelip gelmeyeceğini soracak ve planlarını netleştirecekti.

Mary yardımcısına bu sabah özel bir kahvaltı hazırlamasını söyledi. Bugün çok özel bir gündü. Ya bir başına gidecekti bu ülkeden, ya da Yağmur'u da birlikte götürecekti. Bu tamamen O'nun kararına bağlıydı.

Yağmur uyandı, saatine baktı ve aceleyle giyindi. Kahvaltı saatiydi. Muhtemelen Mary O'nun uyanmasını bekliyordu. İçeri girdi. Bugün bir telaş vardı, bu belliydi. Masa her zaman özenle hazırlanırdı ama bugün başka bir özen vardı. Farklı bir özen. Yağmur kahvaltı masasını hazırlatıp, başlamak için O'nu bekleyen Mary'e seslendi:

"Günaydın."

Selamlaşma ve hal hatır sorma faslından sonra Yağmur, Mary'e bu telaşın sebebini sordu. Mary cevapladı:

"Yağmur, seninle daha önce bu konuyu konuşmuştuk. Yurt dışındaki çalıştığım hastaneye seni aldırmak istiyorum. Hem güzel bir işin olacak hem de ben seni çok sevdim, ayrılmamış olacağız. Seninle beraber çalışmayı gerçekten çok isterim.

Büyük bir proje için kaliteli doktorlar gerekiyor. Ben senin bu işin altından kalkacağına eminim. Benimle birlikte gelip, orada bizim ekibe katılmanı teklif ediyorum. Dahası, teklif etmekle kalmıyor ısrar ediyorum.

Yarın sabah ben ve birkaç çalışanım birlikte uçağa bineceğiz. Pasaportunu daha önceden çıkartmıştık. Eğer istersen seni de benimle beraber götürebilirim. Ne dersin?"

Yağmur bir ara bu teklife sıcak bakmışsa da ülkesini terk etmek O'na zor geliyordu. Bir yanı gitmek istiyor, böyle bir fırsat kaçmaz diyor ama diğer yanı buraya ait olduğunu, ailesinin mezarını, anılarını hatırlatıyor, bu ülkeden kopmasına engel oluyordu. Yağmur, boynunu büktü. Derin bir nefes aldı ve Mary'e cevap verdi:

"Teklifiniz için çok teşekkür ederim. Ben çok düşündüm. Sizi çok sevdim. Ancak benim hayatım burası. Sevdiklerimle olan anılarım, çocukluğum, hayatım bu ülkeye ait. Herşeyi geride bırakıp sizinle birlikte gelemem."

Mary, Yağmur'un kararına saygı duymak zorunda kalmıştı. Birlikte güzel bir gün geçirdiler. Bu birlikte geçirdikleri son gündü sözde, ayrılacaklardı. Ama kader, çizgisinden şaşmazdı. Bu hiç görülmemiş bir şeydi.Olacağı varsa olacaktı. Çünkü hep olurdu. Kaçış yoktu.

Mary sabah erkenden yola çıkacaktı. O son hazırlıklarını tamamlarken, Yağmur henüz uyuyordu. Bir an annesini gördü. Sonra babasını. Ve küçük kardeşini. Ona el sallıyorlardı uzaktan. Burası Amerika'ydı.

"Aman Allah'ım!" dedi Yağmur.

"Yaşıyorlar! Hem de Amerika'da. Bunca zamandır orada mı yaşıyorlardı?"

Sonra annesi, babası ve kardeşi ortadan kayboldular. Yan yana 3 mezar geldi önüne bir anda. İkisi büyük, biri son derece küçük. Yaklaştı ve isimlere baktı. Annesi, babası ve kız kardeşinin isimleri yazıyordu mezar taşlarında. Sonra uyandı.

"Bu da neydi böyle? Ne garip bir rüya."

Silkelendi ve kendine geldi. Uzun zamandır ailesini rüyasında görmemişti. Tam Amerika olayı, gitmekten vazgeçmesi ve ailesinin mezarını Amerika'da görmesi. Ne tuhaf...

Aceleyle kalktı ve giyindi. Dolabın kenarında duran büyük bavulu aldı. Bir rüya nedeniyle fikrini değiştirdiğine inanamıyordu. Ama geçmiş tecrübeleri O'na haklı olduğunu söylüyordu. Nadiren rüyâ görürdü ve rüyâlarını önemserdi. Ve önemsemekte de haklıydı.

Mary'nin ona aldığı eşyaları aceleyle bavula atmaya başladı. Bavulu kapattı ve çabucak merdivenlerden indi.

Mary valizlerini hazırlamış, vedalaşmak için Yağmur'un uyanmasını bekliyordu. Yağmur'u elinde bavuluyla görünce şaşkınlıkla gülümsedi:

"Yoksa fikrini mi değiştirdin?"

Yağmur cevapladı:

"Evet. Ben de geliyorum. Bu son kararım. Bir daha kararımdan dönmek yok."

Mary başıyla onayladı ve

"O zaman hadi önce güzel bir kahvaltı yapalım. Sonra yola çıkarız." dedi.

Yağmur aceleyle bavulunu aldı ve kapıya doğru yürüdü.

"Yolda yeriz bir şeyler. Şuan istemiyorum. Hadi gidelim!"

Mary, Yağmur'un bu ani kararına hem çok şaşırmış hem de çok sevinmişti. Birlikte yola çıktılar. Araba ile havaalanına ulaştılar. Uçak havalandığında Yağmur yeryüzünü seyrederken ailesini düşünüyordu. Geçmişini düşünüyordu. Mary'nin planları ise Yağmurinkilerden çok farklıydı. Yağmur geçmişini düşlüyordu, Mary ise tam tersini... Geleceği... Hayatlarını değiştirecek o geleceği...

Geri SayımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin