22-Yeni İş

627 235 15
                                    


Mary, Yağmur ile birlikte çıktığı yolculuğun sonuna gelmişti. Yepyeni bir ülkeye yepyeni bir hayata adım atıyorlardı birlikte. Uçaktan indiler. Onları siyah, pahalı bir araba karşıladı. Şoför kapıyı açtı ve arabaya bindiler. Herşey rüya gibiydi. Yağmur'un hayatı tamamen değişmişti. Mary Yağmur'u bahçesinde şık bir havuz, şirin bir salıncak ve rengarenk çiçekler olan bir köşke götürdü.

"Yeni evine hoş geldin." dedi gülümseyerek.

Yağmur görkemli köşke hayretler içinde bakakaldı.

"Ne? Burası da mı sizin? Gerçekten mi?"

Mary gülümsedi.

"Benim değil, artık bizim prenses."

Yağmur çok şaşkındı. Mary evin kapısına ilerledi. Anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. Eliyle içeri girmesini işaret etti. Yağmur durakladı.

"Ne bekliyorsun, hadi girsene. Burası artık senin evin." dedi ve ciddi bir havaya girerek ekledi:

"Buyrun madam."

Amerikalı kadınlar son derece genç ruhlu oluyordu. 50 yaşındaki kadınları göl kenarında bisiklet sürerken görebilirdiniz. Kişisel bakımlarına ve güzelliklerine de düşkün olur, sportif giyimlerinden ödün vermeyerek olduklarından daha genç görünmeyi başarırlardı.

Yağmur kıkırdadı ve içeri girdi. Kocaman bir evdi. Dekorasyon kusursuzdu. Duvarlarda asılı kocaman pahalı tablolar vardı. Ünlü ressamların ünlü tabloları. Salonun bir köşesinde bir piyano duruyordu. Yağmur koşarak yanına gitti ve

"Mükemmel... Çalabilmeyi çok isterdim."

dedi. Mary piyanoya yaklaştı. Oturdu ve ince parmaklarını piyanonun üzerinde gezdirdi.

"Neden olmasın? Ben sana öğretirim." diyerek göz kırptı.

Yağmur şaşkınlıkla gözlerini kocaman açtı ve

"Gerçekten mi? Biliyor musunuz? Çok sevinirim! İnanamıyorum. Çok teşekkür ederim. Bu benim uzun zamandır istediğim bir şeydi." dedi.

Mary gülümsedi ve piyanoyu çalmaya başladı. İnce parmakları suyun üzerinde dalgalanır gibi kayıyordu tuşlar üzerinde adeta. Kırmızı ojeli tırnakları piyanonun beyaz tuşlarıyla uyum içerisindeydi. Siyah çerçeve görüntüyü daha da güzelleştiriyordu. Mary öyle güzel çalıyordu ki Yağmur âdeta hayran kalmıştı. Bir sessizlik oldu. Kısa bir şaşkınlıktan sonra Yağmur Mary'i alkışladı ve

"Gerçekten tebrik ederim kusursuzdu."

dedi. O'na ışıl ışıl gözlerle bakan Mary derin bir nefes alıp cevap verdi:

"Ben çok gençken mükemmel çalardım bunu. Şimdi biraz formdan düştüm tabii. Parmaklarım titriyor. Bir iş yaparken kusursuz olsun istiyorsan asla titrememelisin. Korkusuz olmalısın. Cesur olmak ve kendine güvenmek en önemli basamak.

Bir konser verdiğini düşün şimdi. Koca bir salon seni izliyor. Ama müziğin ritmine öylesine bırakmalısın ki kendini onları unutmalısın. Sanki onlar yok. Kendin için çalmalısın. Çünkü bir şeyi iyi yapmanın en güzel yolu, onu kendin için yaptığına inanmaktır. Kendin için yaptığın şey doğal olur. Saf olur. Abartıdan uzak. Kasılmadan. Duru bir su gibi. Dalgalanma yok. Sadece ritme bırakmalısın kendini.

İzlediğim bir konser hâlâ aklımdan çıkmaz. Son derece hoş bir kadın düşün sahnede. Sahnenin tam ortasında. Çello çalıyor. Dünyadan kopmuş. Sanki ondan başka kimse yok. Ancak bu kadını izlediğinde bahsettiğim saf duyguları kavrayabilirsin. "

dedi. Son bir parça daha çalarak ayağa kalktı.

"Hadi biraz dinlenelim. İstediğin odayı seçebilirsin. Ben odama çıkıyorum. Tatlı rüyalar."

dedi ve odasına gitmek üzere ahşap merdivene yöneldi. Yağmur kendinden geçmişti. Mary ilginç bir kadındı. Bir o kadar da gizemli. Bu kadında bir şeyler vardı. Farklı bir şeyler...

Saat geç olmuştu. Köşkü keşfetmek üzere dolaşmaya başladı. Okuma odası bile vardı bu köşkte. Tamamen kitaplardan oluşan, okuma koltuğu, kitaplık, binlerce kitap, minik bir kahve sehpası ve çalışma masası dışında hiçbir şey olmayan bir odaydı bu. Diğer odaların aksine en ufak bir süs eşya yoktu bu odada. Oda tamamen çalışmak ve okumak üzerine dizayn edilmişti. Dikkat dağıtacak en ufak bir şey bulunmuyordu. Dekorasyon özenle düşünülmüş, okuma koltukları pencerenin yakınına odanın en iyi güneş alan yerine konulmuştu. Ve yanlarındaki kahve sehpalarına şık abajurlar konulmuştu.

Mary fazlasıyla zengin bir kadın olmalıydı. Ayrıca fazlasıyla zevkli. Köşkün her yeri en ince detayına kadar düşünülmüştü sanki. Dekorasyon tek kelimeyle kusursuzdu. İçeri girdiğinde insan huzurla doluyordu.

Yağmur arka bahçeye çıktı. Bahçede kocaman bir havuz vardı. Pantolonunun paçalarını kıvırdı. Ayakkabılarını çıkardı. Havuzun kenarına oturdu ve ayaklarını suya sarkıttı. Buz gibiydi. Titredi ama direndi. Biraz sonra suya alışacak sıcaklık normal gelecekti, biliyordu. Ayaklarını salladı. Alışmıştı. Düşüncelere daldı.

Hayatının bir anda değişmesi. Başından geçenler. Başından geçenlerin O'nu getirdiği nokta. Bambaşka bir istasyonda durmuştu tren. Rotada olmayan bir istasyonda. Garip geliyordu. Sanki burada, bu büyüleyici köşkün havuz başında oturan O değildi. Daha ne kadar olmuştu ki sokaklarda gece vaktine kadar amaçsızca yürüdüğü zamanlardan bu zamanlara... Hayatının bu denli değişmesini hayal bile etmemişti. Dahası hayatının bu denli değişmesi O'nu ürkütüyordu. Sırtına bırakılan şal ile ürktü ve titredi. Mary şefkatli ses tonuyla

"Hava buz gibi. Bu saatte burada daha fazla durursan hastalanacaksın. Ve yarın işe gidemeyeceksin."

Yağmur şaşkınlıkla Mary'e baktı.

"İş mi? Ne işi?"

Mary gülümsedi.

"Ah çılgın kız. Aklın nerede senin? Ben seni buraya iş için getirmedim mi? Çalıştığım laboratuvara seni aldıracağım demiştim ya, ne çabuk unuttun."

Yağmur içinin mutlulukla dolduğunu hissetti.

"Bu kadar çabuk mu gerçekten?"

dedi ve içtenlikle gülümsedi.

"Elbette."

dedi Mary.

"Geç bile kaldık. Bahsettiğim deneyi yürüten profesörün asistanı psikopat çıktı. Çok kötü olaylar yaşandı. Ve laboratuvardan ayrıldı. Daha doğrusu kaçtı. Kırmızı bültenle aranıyor şimdi. Girmediği iş, işlemediği suç kalmamış adamın resmen. Haliyle kadın kolay kolay güvenemiyor da kimseye. Şimdi iyi ve güvenilir bir asistana ihtiyacı var. Okulunu başarıyla bitirdiğine göre, kimya ve tıp alanlarında da daha genç yaşında büyük başarılara imza attığına göre, bence sen bu işi yapabilirsin. Bir denersin en azından ha? Nasıl fikir? Seni O'na önereceğim asistan olarak. Prof. Dr. Sarah Nelson'ın şu meşhur projesi bizi bekler. Bu proje çok ses getirecek inan bana."

Yağmur'un kafası karman çormandı. Daha fazla düşünmek istemiyordu. Tek istediği kendisini bırakmak... Kendisini hayatın akışına bırakmak... Hayatın kollarına teslim olmak...

Geri SayımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin