27-Zihin Saldırısı

543 217 63
                                    


Jeff çalar saatin çılgınlar gibi haykırışını duymamazlıktan geldi. Sabaha kadar gözünü bile kırpmamıştı. Bütün gece 10 dakika bile uyumamıştı. Üstelik haftalardır, sadece günlük 2-3 saatlik uykuyla duruyor, hiç durmadan, dinlenmeden, deli gibi araştırma yapıyordu. Bilim. Ve bilimi kötüye kullanmak.

Bilim öyle bir şeydi ki; sana cennet gibi bir dünya vaat edebilirken, aynı zamanda dünyayı bir cehenneme çevirme imkanı da tanıyabilir. Tamamen senin vicdanına ve insanlığına kalmış bir meseledir bu. İnsanlığı yok edecek bir düzenek hazırlamak için de kullanabilirsin bilimi, insanlığı, hattâ evrendeki bütün canlı hayatını kurtaracak bir düzenek hazırlamak için de. Bu tamamen senin seçimindir. Ve olduğumuz yeri, durduğumuz basamağı, tuttuğumuz ya da ittiğimiz eli, kim olduğumuzu ya da kim olmadığımızı, iyi bir insan mı, kötü bir insan mı olduğumuzu belirleyen şey, kendi seçimlerimizdir. Sadece kendi seçimlerimiz.

Jeff, Sarah ile kafayı bozmuştu. Aklı tamamen O'nda, planları tamamen O'nun üzerine... Günden güne daha da kötüye gidiyordu Jeff'in durumu.

Uzandığı ancak 1 dakika bile uyuyamadığı, son derece rahat, ortopedik yatağından kalktı. Odanın köşesinde son derece düzenli bir çalışma masası vardı. Çalışma masasının üzerinde içerisindeki nescafe buz gibi olmuş, siyah renkli bir kahve kupası duruyordu. Yanında ise sigara izmaritleri ile dolu bir kül tablası. Son günlerde çok fazla sigara içiyordu. Ciğerlerindeki değişimin kendisi bile farkındaydı. Nefes alırken zorluk çekmeye başlamış, yürümek, merdiven çıkmak, hattâ uzun süre konuşmak dahi cehennem azabı gibi gelmeye başlamıştı O'na artık. Ciğerleri onları boğan dumanla savaşmaya çalışmaktan yorulmuştu artık.

Masaya yaklaştı ve yorgun bedenini sandalyeye bıraktı. Bir sigara daha yaktı. Kurumuş dudakları sigarasını sımsıkı kavrarken, başını kaldırdı. Âşık olduğu kadın tam karşısında O'na bakıyordu. Işıl ışıl gözleriyle Sarah, tam karşısında duruyordu. Şaşkınlıktan vücudu kaskatı kesilmişti. Gözlerine inanamayarak, önündeki sigara paketinin üzerindeki yazıya baktı. Doğruymuş dercesine başını salladı ve:

''Sigara içmek size ve sevdiklerinize zarar verir.'' dedi. "Doğruymuş. Bana zarar verdi örneğin. " Tekrar karşısında duran kadına baktı.

''Hoşgeldin.'' dedi ve gülümsedi Jeff. Psikoza girmişti. Sarah O'na yaklaştı ve narin, bembeyaz, pamuksu elleriyle yüzünü okşadı:

''Sana ihtiyacım var Jeff.''

Gözlerini O'ndan alamıyordu. Birden kendine geldi. Etrafına baktı. Ve heyecanla haykırdı:

''Aman Tanrım nasıl olur? Burada ne işin var Sarah?''

Güzel kadın gülümsedi. Gamzeleri gözlerini alamadığı derin bir kuyu gibiydi. Her düşüşünde tekrar tekrar boğulduğu bir kuyu... O gamzelere takılıp düşen gözler, bir daha çıkamıyordu o kuyudan... Çırpındıkça batıyordu. Konuşmaya devam etti Sarah:

'' Gel ve beni al, Jeff. '' Sesi kısıldı. Yüzü bulanıklaşmaya başladı. Bedeni piksellere ayrılırken, yavaş yavaş uzaklaşıyordu Sarah. Son bir cümle duydu Jeff, kısık sesle söylenen:

'' Özledim seni.''

Elleri titriyordu. Etrafına baktı Jeff. Oda. Sadece oda. Duvarlar Sarah'ın fotoğraflarıyla kaplanmıştı. Köşede bir masa. Yanında neredeyse boş bir kitaplık. Kitaplıkta yaklaşık 20 tane kitap var. İlk sırada Lev Nikolayeviç Tolstoy. Savaş ve Barış. İkinci sırada Fyodor Dostoyevski. Suç ve Ceza. Üçüncü sırada Standhal mahlası ile bilinen Fransız realist yazar Marie-Henri Beyle. Kırmızı ve Siyah. Gözleri tekrar üçüncü sıradaki kitaba takıldı. Kırmızı ve Siyah.

Geri SayımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin