83- Tüpler

32 2 2
                                    



"Bu tüplere bir an önce ulaşmamız gerekli. Bu gerçekten çok önemli." dedi Sarah heyecanla.

"Ama nasıl? Nasıl ulaşacağız?" diye sordu Yağmur umutsuzluk içinde.

Ash bir süredir son derece sessizdi. Oldukça düşünceli görünüyordu. Aklına bir fikir gelmiş de, ölçüp biçiyor gibi...

Bu durumu fark eden Yağmur, dayanamayıp sordu kuşkuyla:

"Bir şey mi söyleyeceksin Ash? Neyin var senin?"

Ash başını kaldırdı ve onlara baktı.

"Sen Yağmur... Sen ve özel yeteneklerin diyorum... Empati gücün mesela. Zaman bükücülerle iletişim kurmamız konusunda yardımcı olamaz mı?"

Yağmur'un hiç beklemediği bir cevap tokat gibi çarpmıştı yüzüne. Güçlerini kullanmaktan hiç hoşlanmıyordu. Canı yanıyordu. Üstelik bu durum onu güçten de düşürüyordu. Bunu Ash çok iyi biliyordu. Nasıl isterdi böyle bir şeyi? Üstelik güçlerini kontrol etmeyi de tam olarak öğrenememişti hâlâ. Nasıl yapacağını da bilmiyordu. Sesini çıkarmadı. Sarah'ın bakışları Yağmur'a kaydı:

"Hadi ama, en azından deneyebilirsin." diye üsteledi Ash.

"Nasıl yapacağımı bilmiyorum." dedi Yağmur üzgün bir ifadeyle.

Sarah derin bir nefes aldı:

"Gözlerini kapat. Derin bir nefes al. Ve bütün düşüncelerinden arın. Yalnızca Zaman Bükücülerini düşün. Onlara ihtiyacın olduğunu. Odaklan. Onlara seslendiğini ve seni duyduklarını hayal et. Hadi ama empatsın sen!"

Yağmur başıyla onayladı. Yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi. Dişlerini sıktı. Derin bir nefes alıp gözlerini sımsıkı kapattı.

İçinden yavaşça tekrarlamaya başladı sürekli aynı sözleri:

"Yardımınıza ihtiyacım var. Yardımınıza ihtiyacım var."

Ash Yağmur'un omzuna dokundu:

"Hadi ama telepati yap biraz. Daha içten... Odaklan Yağmur, odaklan. Aeron Amca'nın derslerini hatırla."

Yağmur ani bir titremeyle gözlerini açtı. Korkuyla haykırdı:

"Herkes gözlerini kapatsın. Geliyorlar. Kör
olmak istemiyorsanız kapatın gözlerinizi!"

Hepsi gözlerini kapattı. Her yer sessizliğe büründü. Birbirlerinin soluk alıp verişlerini, hattâ kalp atışlarını duyabiliyorlardı. Baştan ayağa gerilmişti hepsinin bütün kasları. Parmak uçlarını hissedemiyorlardı âdeta. Kaslarına yayılan tatlı sıcaklık ateşli hastalığa tutulmuşçasına ürpererek titremelerine sebep oluyor, gözlerini kapamış olmanın verdiği tedirginlik iliklerine kadar işliyor, korkudan dizleri zangır zangır titriyordu hepsinin...

"Merhaba." dedi tuhaf bir ses. Hayatlarında ilk kez böyle bir ses duyuyorlardı. Çok uzaklardan gelen bir seslenişti bu âdeta.

"Gözlerinizi açabilirsiniz." diye ekledi sesin sahibi sakin ve dingin bir tonda.

Ürkek bir edayla titrek göz kapaklarını birer birer araladılar...

Karşılarındaydılar işte. Liderleri diğerlerinden bir adım önde, büyük bir özgüvenle, ellerini önünde bağlamış dimdik duruyor, daha önce hiçbir yerde görmedikleri türden, buz mavisi gözleriyle fırlattığı keskin bakışları hepsinin yüreğini hoplatıyordu.

Liderin üzerindeki inanılması güç bir sakinlik ve özgüven, kahramanlarımızın korku dolu titremeleriyle çarpışıp etrafa yayılıyor, dinginleştirici bir hava yayıyordu ortama.

Geri SayımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin