23-Projede Devrim

624 228 28
                                    


Sarah yaşadıklarından sonra resmen hayatla bağlarını koparmış, kendini tamamen işine vermiş ve laboratuvarına hapsolmuştu. Durup dinlenmeden çalışıyor, sürekli araştırma ve deney yapıyor, projesini daha da geliştirmek amacıyla üstün çaba sarf ediyordu.

Hırslı bir kadındı. Son yaşadıkları O'nu işine odaklanması konusunda tetiklemiş, acı çeken kalbini susturmak için beynini harekete geçirmişti. Hayatının odak noktasını tekrar değiştirmişti. Aklındaki tek şey projesiydi artık. Büyük planlar vardı kafasında. Bu proje patlamalıydı. Projesini son derece ileriye taşımalı, herkes bunu konuşmalı, bütün dünya bu projenin ismiyle yankılanmalıydı. Sarah ismini bütün dünyaya duyurmaya ve dünyadaki her bir kara parçasına imzasını atmaya kararlıydı.

Ortadan kaybolan deney dosyaları başına bela açacaktı neredeyse. Neyseki bulunmuşlardı. Her ne kadar denekler uyandıktan sonra deney için başından beri gönüllü olduklarını belirtseler de, deneyin yürütülüşüne dair belgeler ve yasal izinler ortada yokken bu hiçbir şey ifade etmezdi. Eğer dosyalar bir süre daha bulunmasaydı, Sarah'ın "İnsanları kaçırıp onlar üzerinde deney yapan psikopat profesör" damgası yemesi an meselesiydi.

Cep telefonu çaldı. Önündeki ileri teknoloji mikroskopla bir deneğin kanındaki değişimleri inceliyordu. Dosyasına baktı. Deneği hatırladı. Çöl deneyimi yaşattığı denekti bu. Bilinç yönlendirmelerden sonra, ruhu yönlendirmeyi ilk kez başarabildiği, bir ruhu gerçekten bir bedenden başka bir bedene ilk kez transfer edebildiği denek. Son derece başarılı ve kolay bir şekilde başka bir bedene yönlendirebildiği denek. Bu denek hiç direnmemişti. Bulgulara ve deney raporlarına baktı. Denekte inanılmaz değişimler gözlemlemişti. Radyodermatit. Işına maruz kalmış ciltte meydana gelen dermatit. Evet, bu denek gerçekten bir çöle düşmüşçesine cilt problemleri yaşıyordu.

Telefon ısrarla çalmaya devam etti. Mikroskobu bıraktı. Maskesini ve eldivenlerini sakince çıkardı. Telefonu eline aldı. Beyninde virüs gibi çoğalan düşünceler nedeniyle kanı çekildi. Jeff henüz yakalanmamıştı. Yani kaçıp gitmişti. Her an dönüp tekrar başına bela olabilirdi. Ürperdi. Kalbi korkuyla çarpmaya başladı.

"Yoksa?"

Telefon ısrarla çalmaya devam ediyordu. Cesaretini topladı ve cevaplama tuşuna bastı.

"Alo?"

Genç bir kadın sesi. İçinde sıkı sıkıya tuttuğu derin nefesi rahatlamış bir şekilde serbest bıraktı. Bu rahatlama tarif edilemezdi. Sanki içine hapsolup onu yakıp kavuran bir alev topu bedeninden dışarı fırlamıştı. Kendini çabucak toparladı ve konuşmaya başladı:

"Profesör Dr. Sarah Nelson'ın telefonu. Kim aramıştı?"

Titrek ve ince sesiyle konuşmaya başladı karşı taraf:

"Merhaba efendim. İsmim Yağmur. Yağmur Öztürk. Mary Johnson'ın yönlendirmesi üzerine size ulaştım. Türküm ve Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birini dereceyle bitirdim. Bilim alanında birçok araştırmam var ve bazı ünlü projelerim var.

Mary Johnson, sizin dünyayı ayağa kaldıracak nitelikte bir projeniz olduğundan bahsetti. Ve asistanınızın da sizi yarı yolda bıraktığından. Eğer sizin için de uygunsa, projenizde sizinle birlikte çalışmak istiyorum.

Hacettepe Üniversitesi'nden derece ile mezun oldum. Kimya ve tıp alanlarında da büyük çalışmalarım var. Yüz yüze daha detaylı konuşabiliriz. Tabii, eğer siz uygun görürseniz." dedi.

Sarah genç kadını hayranlıkla dinledi ve

"Elbette. Sizinle yüzyüze görüşmeyi ben de isterim. " dedi.

Telefonu kapattıktan sonra kendi kendine gülümsedi.

"Mary Johnson birini öneriyorsa eğer, O'nda mutlaka bir cevher vardır." diye düşündü.

"Kadın dayanışması her zaman için kurtarıcıdır." dedi. Ve sonra başını iki yana sallayıp bir kahkaha atarak ekledi:

"Son olaylardan sonra iyice feminist oldum ben."

Ve tekrar ilgisini deneye çevirdi. Projesi işe yarıyordu. Zihni başka bir bedene yönlendirilip, bu farklı deneyimi yaşayan bütün deneklerde gözle görülür bir değişim vardı. Daha ilk aşamada her biri hayata farklı bir pencereden bakmaya başlamıştı bile.

Sadece iki sorun vardı. Birincisi bu deneyi dünyadaki bütün insanlara tek tek uygulamak vakit kaybıydı ve neredeyse imkânsızdı. İnsanları bir araya toplayıp, ruhlarında eksikliğini hissettikleri şeyleri belirleyecek ve bu ruhların hepsini eş zamanlı olarak gerekli bedenlere sağlıklı bir şekilde iletip, istenildiğinde geri getirebilecek bir teknoloji lâzımdı. Bir oda, bir cihaz, ve dikkatli, başarılı bir şekilde kullanılacak bir elektromanyetik dalga sistemi.

Evet, bu proje geliştirilmeliydi mutlaka. Çünkü şu haliyle deneklerin ruhları tam anlamıyla başka bedenlere gönderilemediği için ve deneklerin uykuya dalıp bir başka dünyaya gönderilmesi sadece bir zihin oyunu olduğu için hissettikleri yavan kalıyordu.

Deneğin bedeni sedyede sabit duruyor, yönlendirilen zihni ruhunda eksikliğini hissettiği şeyleri yaşayabileceği bir beden buluyor ve deneğin zihnini ve ruhunu bu bedene yönlendiriyordu.

Zihin yönlendirme kısmında hiçbir sorun yoktu. Ancak Sarah'ın asıl niyeti zihni değil, ruhu bir başka bedene yönlendirmekti. Ruhun bir başka bedene yollanması noktasında Sarah büyük zorluklarla karşılaşıyordu. Deneklerin bir çoğunun zihni yönlendirilebiliyordu ancak söz konusu ruhların transferi olduğunda büyük bir direnç gösteriyorlardı. O bedende olduklarını sanıyorlar ama ruhları o bedene geçmemek için direniyordu. Bunun için Sarah'ın ek çaba sarfetmesi gerekliydi. Bilinç yönlendirme yeterli değildi. Çünkü denekler tam anlamıyla orada, o bedende değillerdi sanki. Yaşadıkları bir rüyâdan ibaretti onlar için. His yok. O duyguları gerçekten hissedebilecekleri bir ortam yok.

Sarah bunu değiştirmeliydi. Bu evren deneklere öylesine gerçek gelmeliydi ki, yaşadıklarını iliklerine kadar hissetmeliydiler ki, birebir yaşıyormuş gibi olmalıydılar ki, bir şeyler değişebilsin. İnsanlar gerçekten empati kurmayı, başkalarının acılarını anlamayı başarabilsin ve bizzat yaşamak istemedikleri şeyleri başkalarına yaşatmaya hakları olmadığını anlayabilsin.

"Çünkü bir acıyı gerçekten anlamak için o acıyı bizzat yaşamak gerekir. Çünkü insanoğlu yaratılıştan beri bencildir.

Aç bir bebek dahi, annesinin memesinden süt içerken, bir başka bebeğin gelip annesinin sütünü içmesine izin vermez. Küçük elleriyle iter belki. Veya kıskanır, ağlar belki. Ama mutlaka kendi çapında bir savaş verir.

Evet. Küçücük masum bir bebeğin bile kendince bencil bir yapısı vardır. Bencillik insanın doğasında vardır. Bunu büyütmek ya da yok etmek tamamen insanın kendi iradesine bırakılmıştır.

Dünyadaki insanların bir çoğu -ne yazık ki-
"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın." felsefesi ile yaşamaktadır. Ancak bir gün o yılanın başkalarının kanını eme eme büyüyüp, karşısına daha güçlü bir şekilde çıkacağını idrâk edemez insanoğlu."

Zihin oyunları artık yetmiyordu Sarah'a. Aklında bambaşka projeler vardı. Ne yapıp edip, bu lanet dünyayı, saplanıp kaldığı bu lanet bataklıktan kurtaracaktı. Kararlıydı. Zihin oyunu, yanılsama ve hissiz rüyâlardan ibaret kalmamalıydı bu deney. İstisnâsız bütün deneklerin ruhları başka bedenlere "gerçekten" gitmeliydi. Başka bedene yolculuğa karşı direnen ruhların direncini kıracak bir yol bulmalıydı. Eğer bunu başarırsa, zihin yönlendirme kategorisinden tamamen dışarı çıkıp bambaşka bir boyuta geçmiş olacaktı. Sarah eğer aklındakileri başarıyla tamamlayabilirse bir ilke imza atacaktı.

Bilgisayarı eline aldı. Arama motoruna tıkladı ve geniş bilgi almak ve bu konudaki benzer deneyleri araşırmak üzere iki kelime girdi arama motoruna. Parmakları klavyenin üzerinde ahenkle dans ederken, bilgiye aç zümrüt yeşili gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Arama motoruna girdiği iki kelimeye merakla baktı. Onay tuşuna bastı ve bu iki sihirli kelimeyi içeren her türlü döküman önüne sıralanmaya başladı:

"Astral Seyahat"

Geri SayımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin