34-İkilem

476 195 65
                                    


Sandalyeye bağlanmış şekilde gözlerini açtı Yağmur. Kulaklarındaki çınlama inanılmazdı. Zihni çevreyi olduğundan farklı algılıyordu. Eşyaları, insanları, sesleri algılayışı bugüne kadar hissettiklerinden çok daha farklıydı. Zaman kavramını unutmuştu sanki. Ne zamandır bu haldeydi. Şu anki zamandan dahi haberdar değildi.

'' Saat kaç? Bugün günlerden ne? Uyandıktan sonra kaç dakika geçti? Kaç saniyedir bunları düşünüyorum? ''

Gözlerini kırpıştırdı. Hissettikleri çok garipti. Normalden farklıydı vücudu. Daha hissiz. Sanki O'na ait değildi bu vücut. Öylesine boşlukta hissediyordu. Üzerine sıkıca sarılıp bağlanmış zincirlere şöyle bir baktı. Bir kilit vardı zincirin üzerinde. Anahtarı kim bilir nerede...

'' Kahretsin!''

dedi dişlerini sıkarak.

Bağırmanın, haykırmanın, çırpınmanın bir faydası olmayacağını içten içe fark ediyordu. Üzerindeki soğukkanlılık tüylerinin ürpermesine sebep oldu. Hiç korkmuyor ya da endişelenmiyordu sanki. Ama neden? Neden zerre kadar korku yoktu içinde? Fazlasıyla korkmasını ve endişelenmesini gerektiren bu korkunç olay onda neden hiçbir etki uyandırmıyordu?

'' Bana ne yaptı bu şerefsiz herif? ''

Düşünmeye başladı. Sinir ve nefret beynini çalışmaktan ve fikir üretmekten alıkoyan en temel etmenlerdi. Bunun farkındaydı Yağmur. Bu nedenle sakin olmalı, yüreğindeki nefreti süzmeli ve bir çözüm arayışına girmeliydi. Hem de acilen.

Gözlerini kapattı.

'' Sakinleş...''

Derin derin nefes alarak 1'den 10'a kadar saymaya başladı. Nefesini verdi ve gözlerini açtı. Kalp atışlarını normale döndürebilmişti sonunda. Vücudunda artan adrenalin seviyesi hayatta kalma güdüsünü harekete geçirmek dışında hiçbir etki uyandırmıyordu artık O'nda. Korku yok. Duygusallık yok. His yok. Mantıklı ve akıllıca fikirler üretmeli sadece.

Başını kaldırdığında karşısında O'na kötü kötü bakan bir çift gözle karşılaştı. Ancak hiçbir tepki yoktu yine. Kalp atışları aynı. Stres, korku yok.

Adam yaklaştı. Yağmur'un saçlarından tuttu ve sertçe çekti. Yağmur'un gözlerine baktı. Yüzünü yüzüne yaklaştırdı. Yağmur adamın viski kokan nefesini suratında hissediyordu. Normalde midesi bulanırdı ancak yine hiçbir tepki yoktu.

Adam bir eliyle Yağmur'un bacağını yakaladı ve bağlı olduğu sandalyeyle birlikte kendine doğru çekti. Yağmur'un midesi kalktı.

Adam gülerek gözlerine baktı ve:

'' Sence de denek olmak için fazla tatlı değil misin?''

diyerek iğrenç bir kahkaha attı.

Yağmur gözlerini adamın gözlerine dikti. Delici bakışları adamın kaşlarını çatmasına neden olmuştu. Bacaklarının üzerindeki iri ellere baktı. İki bacağını sert bir hamleyle birleştirdi. Adamın ellerini bacaklarının arasında sıkıştırdı. Adam acıyla bağırdı. Adamı kendine doğru çekerek kulağına fısıldadı:

'' Sence de doktor olmak için fazla piç değil misin? ''

Adam şaşkınlık içindeyken Yağmur ani bir hamle yaptı. Kendini sert bir şekilde yere attı ve tahta sandalye parçalara ayrıldı. Sandalye kırılınca zincir gevşedi ve Yağmur çabucak zincirden kurtuldu. Adamın kravatının bir ucunu yakaladı ve çekti. Elindeki zinciri adamın boynuna doladı ve zinciri sıktı. Adamın yüzü kıpkırmızı oldu ve adam elleriyle zincirden kurtulmak için çırpınırken Yağmur adamın gömlek cebindeki bıçağa uzandı ve yakaladı. Bıçağı adamın boğazına dayadı. Gözleriyle kilitli kapıyı işaret etti. Bakışlarından verdiği mesaj gayet açıktı:

Geri SayımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin