68- Eve Dönüş

80 34 20
                                    


Günler sonra telefonuna gelen çağrı ile gözleri büyüdü Ash'in. Sarah ile koltukta öyle komik bir halde uyuyorlardı ki uyanıp kendilerini o halde görünce gülmeden edemedi Ash. Sarah ayaklarını havaya dikmiş, yanında laptop, boynu kanepeden sarkıp aşağı kaymış, ağzı açık bir şekilde uyuyordu. Horlaması kulakları tırmalıyordu.

"Vay be!" dedi Ash.

"Yılların çekicilik abidesi kadını Sarah Nelson bile horluyorsa, bizim horlamamıza kimse laf etmesin."

dedi ve kahkaha attı.

"Ben horlamam."

dedi Sarah tek gözünü açıp bakarken.

Güldü Ash.

"Doğru. Duyduğum da Mozart'ın 40. Senfonisiydi zaten, öyle değil mi?"

Sarah bir kahkaha patlattı. Ash neşeli bir ses tonuyla konuşmaya devam etti:

"Tanrı aşkına dostum! İnişleri çıkışları bile tutturdun be! Ben daha önce böylesini görmedim."

Sarah dudaklarını büzdü:

"Geleceğin bir Mozart'ı, Beethoven'ı olabilecekken, böyle Doktor Mehmet ve Jeff gibi ucubelerin arkasını topluyorum işte. Lânet olsun dostum, bu dünyanın adaletine. Yok yok. Bu haksızlık. Eylem mi yapsam? Pankart mı açsam napsam?"

Anahtar sesini duymamışlardı bile muhabbete daldıkları için.

İçeriye doğru sessizce süzülen Yağmur'un sesiyle irkildi ikisi de.

"Donunu toplamakla başlayabilirsin olaya bence."

dedi Yağmur sırıtarak.

Sarah şaşkınlığını üzerinden atamamıştı. Gözleriyle işaret etti Yağmur.

"Asrın frikiğini veriyorsun diyorum, sevgili Profesör. Günlerdir sizi görmüyorum, özlemişim de, seni böyle görmek aklıma en son gelecek şeydi be. Yapılır mı bu bana?"

Sarah sarsıldı ve kendine geldi. Hemen toparlandı ve üzerini düzeltmeye çalıştı. Öyle ters bir yatışı vardı ki koltukta, düzelteceğim derken dengesini kaybedip yere yuvarlandı. Ash O'nu tutmak adına denemede bulunduğunda eline yapışıp çeken Sarah O'nun da düşmesine sebep oldu. Yağmur ikisine de baktı ve sırıttı. Neden olduğunu anlayamadığı bir şekilde Türkçe konuşmaya başladı.

"İkiniz de bensiz bir hiçsiniz. Şaşkolozlar." dedi.

Başını iki yana salladı:

"Dengesiz ergenuslar."

Sarah ve Ash birbirine baktı:

"Şaşkalaslar?" dedi Sarah.

"Dengesoz ergonoslar?" dedi Ash.

Sonra ikisi aynı anda:

"Neden Türkçe konuşuyorsun?" diye sordu.

"Hakkaten ya. Adamlar haklı. Yeminle dengem şaştı."

dedi Yağmur.

Derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı:

"Hadi bakalım. TDK moduna gir Yağmur. Dengesizlik. Duygu ve coşkularla amaç ve davranışlarda sık sık beklenmedik değişmeler olması durumu. Evet biliyorum anlamadınız. Sizdeki unstable, unbalanced kelimeleri gibi mesela."

Gülümsedi Yağmur.

"Peki şaşkoloz?" dedi Ash.

Yağmur iyi bir İngiliz aksanıyla konuşuyordu. Düşündü uzun bir süre.

"Peki ya şaşkoloz? Hımm güzel soru. Tebrik ediyorum."

Durakladı. Yine farkında olmadan Türkçe konuştu.

"Açıklayamacağım sanırım ancak bilin ki üzerinize cuk diye oturuyor."

Boş bakışlarla karşılaşınca cümleyi ingilizceye çevirmeye çalıştı. Ancak çeviremedi. Bir iki denemede bulundu. En sonunda bütün cümleyi çevirdi ve "cuk diye oturmak" deyimini cümlenin sonuna Türkçe olarak ekledi.

Sarah boş boş baktı:

"Tamam az buçuk Türkçe biliyoruz sayende ama, o ne demek?"

Yağmur açıklamak için derin bir nefes aldı:

"Yani demem o ki... Şey... Hımm... Nasıl anlatsam? Aman of! Boşverin ya salla gitsin. Anlatsam da anlamayacaksınız."

Yine boş bakışlarla karşılaşan Yağmur söylendi kendi kendine:

"Hata bende ulan. Bir daha sizinle Türkçe konuşmayacağım. Size yaklaşık on yıl özel Türkçe dersi verdikten sonra belki. Kendi dilimi sorgulatıyorsunuz bana resmen."

dedi. Bir şeyi daha içinden geçirdi ama dile getirmedi:

"Dedem olaydı gavurun dölleri kelimesini de eklerdi. En yakın arkadaşımın onlar olduğunu ve ne kadar iyi insanlar olduklarını görse insanları milletine ve kültürüne göre yargılamanın doğru olmadığını anlardı belki de. Vay dedem vay..."

İç çekti. Derin düşüncelere dalmıştı ki Ash ile Sarah'ın O'na bakıp fısıltı ile konuştuklarını gördü.

"Hiç iyi görünmüyor." dedi Sarah.

"Kesinlikle." diye cevapladı Ash.

"Bir muayene mi etsen? Kaç gündür ortada yok açıklama dahi yapmadı. Hiç normal görünmüyor."

Başıyla onayladı Sarah.

"İyi de kabul eder mi?

Bilmem dercesine dudaklarını büzdü Profesör.

"Çok yorgun hissediyorum kendimi be!"

dedi Yağmur kendini dinlenme koltuğuna atıp kumandayı eline alırken.

"10 gün boyunca pijama terlik televizyon ve kuruyemiş dörtlüsü ile takılmak istiyorum. Sizle fazla takıldım sanırım. Beynim yanıyor."

Sarah ile Ash birbirine baktı:

"Fazla mı takıldın? Yağmur günlerdir eve uğramıyorsun. Telefonlarımızı açmıyorsun ve yüzünü bile göremiyoruz. Ne fazla takılmasından bahsediyorsun."

dedi.

"Öyle mi?"

dedi Yağmur elini sallarken.

"Eğer öyle bir şey yaptıysam eminim hak etmişsinizdir."

"Bu da ne demek böyle? Ne demek istiyorsun?"

diye sordu Ash. Ancak söylediklerine cevap alamadı. Yağmur'a doğru yürüyüp baktığında Yağmur çoktan sızıp kalmıştı. Gözlerini kocaman açarak Sarah'a baktı:

"Bence içmiş bu kız."

Tekrar Yağmur'a baktı. Gözleri daha da büyüdü.

"Yok yok. İçmek az kalır. Çekmiş bu. Haplanmış. Aman Tanrım!"

dedi. Sarah şaşkınlıkla fırladı yerinden. Yağmur'a yaklaştı.

"Nereden anladın?"

dedi tek kaşını kaldırıp Ash'e bakarken.

"Dengesizliğinden." dedi Ash.

Sarah'ın içine kurt düsmüştü. O'nu muayene etmek istedi. Usulca nefesini dinledi Yağmur'un. Göz kapaklarına baktı. Bir parmağı ile göz kapağını kaldırıp açtı Yağmur'un. Gördükleri şey karşısında ikisi de donakaldı. Yağmur'un irisi, göz akı ve göz bebeği tamamen simsiyahtı...

Geri SayımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin