47-Hatırlıyorum

396 148 64
                                    


Yağmur yine Ash ile buluşmaya gidecekti. Son derece rahat giyindi. Spor buz mavisi tişörtünün altına, vücudunu tamamen saran dar ve koyu renk bir kot giydi. Saçlarını at kuyruğu şeklinde topladı ve rahat spor ayakkabılarını çabucak ayaklarına geçirdi. Aceleyle evden çıktı ve buluşma yerine doğru yola çıktı.

Bu kez Yağmur erkenden buluşma yerine gelmişti ancak Ash ortalarda görünmüyordu. Oturmak için köşedeki kuytuda kalmış masayı seçti ve tedirgin adımlarla o masaya doğru ilerledi. Sakince masaya oturup Ash'i beklemeye koyuldu. Bugün bu masada konuşulacak şeyler hayatı boyunca hatırlamayı asla istemeyeceği şeyleri hatırlamasına neden olacaktı...

~~~

Ash siyah bir takım elbise giymişti. O'nu son derece ürkütücü gösteren güneş gözlükleri kimliğini bir nebze de olsa gizlemesine yardımcı oluyordu. Sakal tarzını değiştirmiş, imaj değişikliği yapmıştı.

Yağmur ilk görüşte Ash'i tanıyamadı ancak dikkatli bakınca O olduğunu anladı. Ash ağır ve tedirgin adımlarla Yağmur'a doğru ilerledi ve elini Yağmur'a uzattı. Yağmur ayağa kalktı, Ash'in elini sıktı ve kısa bir selamlaşmanın ardından tekrar yerine oturdu.

Garsona seslendi. 2 kola istedi.

Sessizlik...

Garson siparişi getirdi.

Yine sessizlik...

Ash son derece sessiz ve tedirgin görünüyor, sürekli etrafına bakıyordu. Sessizliği bozan Yağmur oldu:

"Ash..."

Cevap yok.

"Ash konuşmayacak mısın? Neyin var?"

Yine cevap yok. Ash hâlâ tedirgin bir şekilde etrafına bakıyordu.

Yağmur masaya sert bir yumruk indirdi. Bardaktaki kolanın bir kısmı masaya döküldü. Ash yerinde sıçradı. Yağmur Ash'in çenesini sertçe tuttu ve yüzünü kendine çevirdi. Gözlerini gözlerine kilitledi:

"Ash! Bana bak! Neyin var senin?"

Ash başını iki yana salladı. Gözleri doldu. Dolu dolu gözleriyle Yağmur'a baktı. Boğazı düğümlenmişti. Güçlükle konuştu:

"Ben... Yağmur ben... Ha-hatırlıyorum."

Yağmur'un gözleri kocaman açılmış merakla Ash'e bakıyordu.

"Neyi? Neyi hatırlıyorsun Ash?"

"Her şeyi. Bölük pörçük ama neredeyse her şeyi. Buna sen de dahilsin."

~~~

Dosya. Şu meşhur kırmızı dosya. Sarah Yağmur'un kendisine teslim ettiği dosyayı detaylı bir şekilde inceliyordu. Hiç bir detayı kaçırmamaya özen gösteriyor, her cümleyi her kelimeyi son derece dikkatli bir şekilde okuyordu.

"Yok yok bu dosyada! Sen nasıl bir şeysin Yağmur?"

Yağmur'un verdiği dosya içerisinde Yağmur'un araştırmaları sırasında bulduğu yeni bilgilerden, ilginç deneylere dair belgelere ve paralel evrenler ile ilgili makalelere kadar bir çok bilgi bulunuyordu. Sarah son dosyaya ulaştığında kalbi sıkıştı. Gözleri korkuyla büyüdü ve dizleri O'nu taşıyamayacak hâle geldi.

Elindeki dosyanın üzerinde "Denekler" yazıyordu. "Bilgiler" başlığı altındaki cümlelere korkuyla baktı. Deneyleri yürüten doktor, asistanı ve onlara ait raporlar düzenli bir şekilde sıralanmıştı. Dosyadaki bir çok belge bir ismi işaret ediyordu. "Doktor Mehmet." Kimdi bu Doktor Mehmet? Sorular aklını kurcalarken bir sayfa daha çevirdi Sarah. Üzerindeki kağıtta bir not vardı. Kağıdın üzerine kırmızı kalemle ve büyük harflerle iki kelime yazılmıştı:

" ÖZEL IRK "

Açıklamaya göz gezdirdi. Özel yeteneklere sahip insanlardan bahseden tuhaf bir yazıydı bu. Sayfayı çevirdi ve karşısına üzeri kırmızı kalemle çizilmiş bir dosya çıktı. Üzerine yine kırmızı kalemle ürkütücü bir not yazılmıştı:

"EX"

Notu kaldırdı ve altında duran bir düzine fotoğrafa ulaştı.

Karşısında duran şey Sarah'ı olduğu yere çiviledi. Nefesi kesildi. Göğsü sıkıştı. Korkudan kocaman açılmış gözleriyle dosyayı incelerken titrek sesiyle konuşmaya çalıştı:

"B-bu... Bu canilik!"

Midesinin bulandığını hissetmişti. Gözlerinin beynine ilettiği görüntüler midesini kaldırmıştı. Parçalanmış insan cesetleri. Gözleri korkuyla açılmış bir kadın. Ve kanlar içindeki zavallı bedeni.

Sonraki sayfa. Bir dosya çıktı karşısına. Üzerinde "Denek 5" yazıyordu. Ve sonradan dosyanın üzerine kırmızı büyük harflerle "EX OLDU." yazan bir post-it yapıştırılmıştı. Sayfayı çevirdi. Denek 5'e ait resimler geldi önüne. Her resim birbirinin aynısı gibiydi. Ancak aslında gerçek böyle değildi.

Bir kaç sayfa sonra gerçekler tokat gibi çarptı suratına. Her yeni resimde adamın bir parmağı eksiliyordu. Ve sonraki resimde ise adamın tek kolu yoktu... Acı içinde bakıyordu objektife. Böyle bir vahşetin ne amaçla yapıldığını mide bulantısı ve küfürler eşliğinde sorguladı Sarah.

Sayfayı çevirdi elleri titreyerek. Gözleri yuvalarından fırlamış bir kadın. Sonraki sayfa, kafası yana doğru uzamış bir kurban. Altındaki notta kişinin beyninin şişerek büyüyüp patlaması sonucu öldüğü yazıyor.

"Kahretsin bunu nasıl becermiş bu pislik herif?"

Sonraki dosya. Göğsü kanlar içindeki bir adamın ölü bedeni. Acıdan, eline geçen neşteri kalbine saplayarak intihar etmiş. Bir not düşülmüş dosyaya:

"Neşter bulunamadı. Cesede otopsi yapılacak."

Sonraki dosya. Bir başka şanssız insan. Kafasında bir alet takılı. Gözleri bomboş bakıyor. Resme daha yakından baktı.

"Aman Allah'ım!"

Adamın beynine doğru giden uzun vidalar vardı. Ya da çiviler. Ve kafatasına monte edilmiş, demirden yapılma tuhaf bir düzenek vardı. Adamın gözleri kanlanmıştı.
Sarah dehşet içinde resimlere bakakaldı.

Bir sayfa daha çevirdi korkarak. Bir dosya çıktı karşısına. "Denek 7" yazıyordu üzerinde. Sandalyeye bağlı bir adam daha. Resim bulanıktı. Daha dikkatli baktı. Adamı tanımıyordu Sarah. Ama bu zavallı adamı çok yakından tanıyan birini tanıyordu. Hem de çok iyi tanıyordu. Ancak Sarah'ın bundan haberi bile yoktu... Ne bundan, ne bu fotoğraftaki zavallı adamın Yağmur'un babası olduğundan, ne Yağmur'un belgeleri nereden bulduğundan, ne bu gördüğü dosyadaki olayların sorumlularından ne de asistanı Jeff'in bu dosyanın en büyük sorumlusu olan doktorla iş birliği içinde olduğundan... Zavallı Sarah'ın hiçbir şeyden haberi yoktu.

Bilgi bazen güç demekti. Bazense sadece tehlike. Ne yazık ki bu bilgilerin eksikliği Sarah'ı daha güçsüz bir açık hedef haline getirmişti bunca zaman. Şimdi ise çok daha güçlü bi hale getirecekti ve çok daha tehlikeli...

BİLGİ GÜÇ DEMEKTİ VE TEHLİKE!

Geri SayımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin