2.BÖLÜM

23.9K 1.2K 145
                                    

2.BÖLÜM

Arkamdan aynı ifadesiz yüzle bakan cam mavisi gözleri görmek beni kısa bir süre şaşkınlığa uğratsa da belime dolanan o sıcacık kolların sahibi can dostumun sesiyle ona doğru döndüm.

"Ne oldu ay parçam? Bir sorun mu var?" diye endişeli bir sesle sorunca içine düştüğüm şaşkınlıktan sıyrılmıştım. Endişeli yüzüne bakarak en sevimli halimle konuşmaya başladım.

"Hayır tabiki bir sorun yok endişelenme,sadece görüntüyü hafızama kaydetmek için bir kere daha bakmak istedim," dedikten sonra annemi daha fazla endişelendirmemek için eve doğru yürümeye başladık. Eve vardığımızda annemi bahçede beni endişe ile beklerken bulmak sürpriz olmamıştı. Hemen koşarak boynuna sarıldım.

"Ben geldim."

Sadece yüzüme baktı ve konuşmaya devam etti.

"Neden bu kadar çok kaldın, ne kadar endişelendim biliyor musun?" diye sitem etti ve arkamda duran Turan'a çevirdi bakışlarını. Zavallı Turan hiçbir şey söylemeden anneme ve bana bakıyordu. Bir anda annemin bakışları yumuşadı ve Turan'ın yanına giderek omzuna dokunarak konuşmaya başladı.

"Hoşgeldin oğlum," dedi. Bunu o kadar içten söylemişti ki sanırım az da olsa kıskanmıştım.

"İçeri girin yemek yiyelim," dediğinde cümlesini ikiletmeden içeriye girip masaya bile oturmuştuk. Annem yine en sevdiklerimle donatmıştı masayı. Bir kere daha annem için ne anlam ifade ettiğimi anladım ve onu bir daha asla endişelendirmemek için kendime söz verdim.

Yemekten sonra isteğimi dile getirmek adına Turan'a dönerek cümleme başladım.

"Bu akşam burada kalsana. Birlikte film izler biraz da dedikodu yaparız."

Abimin odası onun gidişinden sonra bozulmamış, arada geldiğinde Turan'ın kalması için açılıyordu. Her zaman ki gibi beni kırmayarak başını onaylar anlamda aşağı yukarı salladı. Çok mutlu olmuştum. Aslında film seyretmekten çok bugün göl kıyısında gördüğüm çocuğu anlatmak istiyordum ona.

Annemle sohbet ettikten sonra saate baktığımda epey geçmiş olduğunu gördüm.

"Artık film izleyelim mi? " dedim can dostuma. Anlamıştı bir şeyler konuşmak için onu kalmaya ikna ettiğimi.

"Hadi seyredelim bakalım çok merak ettim ısrarla izlemek istediğin şu filmi,"dedi munzurca gülümseyerek.

Annemden izin isteyerek odama çıktığımızda Turan bana dönerek "Hadi bakalım neymiş şu film?" dedi. Ne kadar da zormuş sizi sizden iyi tanıyan biriyle konuşmak.

"Tamam sana anlatmak istediğim bir şey var,"dedikten sonra bugün öğlen göl kıyısında etrafı seyrederken gördüğüm bana bakan cam mavisi gözlere sahip çocuğu anlattım. Sadece birbirimize uzun uzun ve ifadesizce bakışımızdan bahsettim.

"E ne var bunda? Sen oldukça güzel ve dikkat çekici bir kızsın, ben bakmasını yadırgamadım. Her zaman sana bakan erkekler vardı. Peki bu çocukta seni rahatsız eden ne?" diye sorduğunda afallamıştım.

Bunu dile getirmek için sordum.

"Rahatsız eden mi?"

"Evet," dedi kafasını sallayarak ve devam etti.

"Rahatsız eden." Ona verecek bir cevap bulamadığımı farkettiğinde konuyu değiştirmek için yaptığı hamleye sevinmiştim.

"Hadi bakalım ay parçası bugün ne çizdin göster," dediğinde hızlı bir hamle yaparak resim çantamı elime aldım ve resim defterimi açarak çizdiğim huzur dolu göl resmini mutlulukla ona gösterdim. Aslında beni mutlu eden çizdiğim resmi göstermek değil, cevabını veremediğim sorudan kurtulmuş olmaktı. Yine her zaman yaptığımız gibi albümleri çıkararak beraber çekilmiş resimlerimizle alay etmiş, kahkahalar atmıştık. Bunu yapmak o günlere geri dönmek gibiydi bizim için. O kadar kendimizi kaptırmıştık ki aniden açılan kapıyla yerimizden sıçradık. Bu halimizi gören annem de kendini tutamadı ve ufak bir kahkaha attı.

"Bu gecelik bu kadar yeter, senin dinlenmen lazım.Ayrıca ilaçlarını al yatmadan önce."

"İlaçlarım," diyerek sustum.

Maalesef ömrüm boyunca herşeyi unutsam da unutamayacağım tek şey onlardı. Hastalığımın tedavisi yoktu. Sadece ilaçlarımı düzenli alarak, doktorun söylediklerini yaparak kontrol altında tutabilirdik. O çok sevdiğim güneş benim için çok tehlikeli idi ama bir o kadar da vazgeçilmezdi. Asla üzülmemeli, çok fazla yorulmamalı ve stresi hayatıma sokmamalıydım. Yoksa bütün vücudum da kelebek şeklinde kırmızı döküntüler oluşmaya başlayacaktı. Bu en son 9 yaşında başıma gelmişti ki çok şükür en başında yakaladık ve doktorumun insan üstü çabasıyla engellendi.Ben bütün bunları düşünürken, iki kaşımın arasından işaret parmağı ile beni dürten Turan'a baktım.

"Hey yatağında uyu ayakta değil,"dedi.

Kaşlarımı çatarak ona baktığımda elinde ilaçlarım öylece bekliyordu. O an ne kadar şanslı olduğumu düşündüm. Şu an bu ilaçları içmek bile bana eğlenceli geliyordu. Tabii bunun sebebi dostumdu.

Turan ilaçlarımı içirdikten sonra iyi geceler diyerek abimin odasına doğru gitti. Bende o gittikten sonra yorulduğumun farkına vararak yatağıma sırt üstü uzandım. Bugün gördüğüm genç gelmişti tekrar aklıma.

Kimdi ve neden o insanın aklını başından alabilecek gözleriyle bana uzun uzun bakmıştı?

Ve en çok aklımı bulandıran kaybolduktan sonra arkamda olduğunu ve bana baktığını nasıl hissetmiştim? Bir daha görmeyeceğim biri için çok fazla düşünmüyor muydum? Gözlerimi kapatarak kendimi huzurlu bir uykunun kollarına bıraktım, ya da ben öyle düşünüyordum.

Sıçrayarak uyandığımda panikle odamın içinde gezdirdim bakışlarımı. Çok şükür kendi odamda, kendi yatağımdaydım. Sanırım uyuyalı çok fazla olmamıştı. Hala hava karanlıktı. Cep telefonumun ışığını açarak saate baktığımda daha da şaşırdım uyuyalı ancak yarım saat olmuştu. Neydi beni bu kadar korkutan? Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım ve aynı hızla tekrar gözlerimi açtım.

Cam mavisi bir çift gözden korkmuştum.

Ama neden? Neden bu kadar korkmuştum? Neydi beni bu kadar etkileyip bu kadar korkutan. İnsan ilk defa gördüğü birinden nasıl korkabilirdi? Bunları düşünürken tekrar uykuya dalmıştım.

"Hey uyan artık sabah oldu. Acıktım kahvaltı edelim annen bizi bekliyor," diyen Turan'ın sesiyle gözlerimi açtığımda hava aydınlanmıştı. Ona baktığım da bütün sevgisi yüzüne yansımış bir halde gülümseyerek bana bakıyordu. Tembelce yatağımda gerindikten sonra

"Tamam yüzümü yıkayıp hemen geliyorum" dedim.

Sil baştan yeni bir gün başlamıştı. Hastalığımdan dolayı her günümü son günüm gibi düşünüyorum ve öyle yaşıyordum. Yüzümü yıkayıp saçlarımı topladıktan sonra hızlıca beni masada bekleyen annemin ve Turan'ın yanına indim. Afiyetle kahvaltımı yaptıktan sonra annemin,

"Bugün planın ne peki? Nereye gitmeyi düşünüyorsun?"sorusuyla duraksadım.

Nereye gidebilirdim? İlk defa gece plan yapmadan uyumuştum. Anneme döndüm ve ,

"Biryere gitmeyeceğim bugün, bahçede kitap okumak ve yarım kalan resmimi tamamlamak istiyorum," dedim.

Sanırım bu cevap annemi çok mutlu etmişti. Aslında spor yapmak her zaman özendiğim bir aktiviteydi. Ama ne mümkün.Yorulmak yapacağım en büyük hatalardan biriydi.

Turan bizim konuşmalarımızın arasına girmeyerek bitmesini beklemiş ve anneme teşekkür ederek gitmek için izin istemişti. Annem en kısa zaman da tekrar gelme sözü alarak izin verdi ve ona sarılarak yolcu ettik. Kendimi çok fazla yormayarak anneme ev işlerinde yardım ettikten sonra resim çantamı , en sevdiğim kitabımı ve müzik çalarımla kulaklıklarımı alarak bahçeye çıkmıştım. Tabiiki olmazsa olmazım hasır şapkamı da.

Önce biraz kitap okudum. Daha sonra kulaklıklarımı takarak gözlerimi kapattım ve yarım kalan resmim için gölün hayalimde kalan görüntüsünü canlandırmaya çalıştım.

Kulaklıklarımı çıkarmadan resim çantamı açtım ve içinden gölün resmini çizdiğim kağıdı çıkardım. Ne kadar huzur verici bir görüntüydü, ta ki kafamı kaldırıp yolun karşısında aynı ifadesiz yüzle bana bakan cam mavisi gözlerin sahibini görene kadar...


BİR PARÇA AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin