18.BÖLÜM

6.5K 402 99
                                    

18. BÖLÜM

Arkadaşımın oradaki varlığını hiçe sayarak Alkın'ın yanında kahvaltı etmek için gideceğimiz yere doğru yürümeye başladım. Artık korktuğum şeyden emin olmuştum...

Turan için bir kardeş değildim.

Bu ne kadar ağır bir cümleydi. Doğru olduğuna inanmak istemiyordum. Artık ona nasıl sarılabilir, onunla nasıl dertleşebilirdim? Peki neden kuzenimle sevgili olmuştu? Huzur benim için neden bu kadar zordu? Hem bunları düşünüyor hem de Alkın'ın yanında yürüyordum. Sokağın başına geldiğimizde Alkın bir arabanın yanında durdu. Bende ona uyarak durduğumda yüzüne bakarak ne olduğunu anlamaya çalıştım. Oda merakımı farketmiş olacak ki açıklama yapmaya başladı:

"Sabah sen teklifimi kabul edince bende kafede değilde açık havada kahvaltı etmek istedim" dedi ve devam etti,

"Temiz hava almak senin için iyi olacak."

"Ayrıca iyiki seni almaya gelmişim seni öyle görmek çok canımı sıktı," dedi.

Ben şu an sadece kafamdaki düşüncelerden kurtulmak istiyordum. Bu yüzden de Alkın'ın teklifini geri çevirmeden açtığı kapıdan arabaya girerek oturdum. Kapımı kapatıktan sonra o da diğer tarafa geçerek oturdu ve arabayı çalıştırarak kafasındaki yere doğru harekete geçti. Bir süre konuşmadan yol aldıktan sonra kısık bir sesle:

"İyi misin?" dedi.

Bakışlarımı ona çevirmeden camdan bakmaya devam ederek sorusunu cevapladım:

"İyi olmak istiyorum. Bugün olanlar hiç yaşanmamış olsun istiyorum," dedim.

Cevap vermedi. Sadece derin bir iç çekti. Bir süre daha gittikten sonra tüm Marmaris'i gözlerimizin önüne sunan bir restorana geldik. Arabadan inerek hızla manzarayı seyredebileceğim bir yer seçtim ve masaya oturdum. O an sanki orada yalnızmışım gibi hissettim ya da öyle olmak istedim. Ya Alkın bugün olanları sorarsa diye düşününce olmayan keyfim daha da kaçmıştı.

Ama düşündüğüm gibi olmadı. O yanıma gelerek sandalyeyi çekti ve sessizce karşıma oturdu. Kafamı ona çevirdiğimde mavi gözleri gülümseyerek bakıyordu bana. O an bir şey sormayacağını anladım. Rahatlamıştım. Bir süre daha manzarayı seyretmeyi sürdürdüm. Bu arada Alkın kahvaltı için sipariş vermişti. Garsonlar masayı donatırken o hiç konuşmadan oturuyordu. Herşey hazır olunca dönerek tam karşısında ki yerimi aldım. Hala bana bakıyor ve hala konuşmuyordu. Yüzündeki gülümseme benim de gülümsememi sağlamış ve konuşmaya karar vermiştim:

"Teşekkür ederim."

Kaşlarını kaldırarak "neden" der gibi yüzüme baktı. Tekrar konuştum:

"İyiki beni almaya geldin, iyiki buraya getirdin," dedim bakışlarına cevap vermek adına.

"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?"dedi sesinden anlaşılan bir heyecanla.

Kafamı "evet" anlamında sallarken gülümsediğimi farkettim. Bu çocuk bana iyi gelmişti. Beni bugün yaşadığım sıkıntıdan arındırmıştı. Elime çatalımı alarak masadaki kahvaltılıklara göz gezdirmeye başladım.

"Ben çok açım hemen başlayalım mı?" diye sorduğumda oda hemen çatalını eline alarak benim gibi masayı incelemeye başladı.

"En çok ne seversin?" dediğinde hiç düşünmeden küçük bir çocuk gibi nazlanarak "Kızarmış ekmek, tereyağı ve ahududu reçeli," dedim.

BİR PARÇA AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin