9| 'Kıskançlık'

4.8K 148 8
                                    

•Arhan Oğuz Güneri - Bölüm 9•

Yavuz'a, İzem'in evde tek başına olduğunu söyleyince durumu anlayıp beni idare edebileceğini söylemişti. Ben de İzem'i arayıp taksiye binerek AVM'ye gelmesini söyledim. Lojmanların hemen önünde taksi durağı vardı. Güvenmeseydim kendim gidip alırdım.

Yiyeceklerin olduğu kata çıkıp İzem'i beklerken yorgunluk kahvesi içmeye karar verdim. Sipariş verip cam kenarında bir yere oturup etrafa göz gezdirdim ki gezdirmez olaydım.

Kol kola girmiş karşıdan gelen ikiliyi gördüm. Tabi ki o kız çocuğu ve hastanede gördüğüm arkadaşından başkası değildi. Anında sinir hücrelerim şaha kalktı adeta. Hemen önümdeki masaya oturmuşlardı. Kız çocuğunun benden taraftı. Neyse ki beni görmemişti.

O çocuk siparişler için kalkarken kız çocuğu tek başına kalmıştı. Bir süre etrafa bakınıp telefonunu çıkardı. Bir süre bakınıp tekrardan çantasına bıraktı. Bu esnada da o çocuk gelmişti. Konuşmalarını net bir şekilde duyabiliyordum. Kız çocuğunun adı Melekmiş öyle seslenmişti çünkü o çocuk.

Adı gibiydi tam da. Benim Meleğimdi. O Oğuz'un Melek'iydi.

Yemeğini yerken gülüyordu Melek'im. Bu hali bir hayli tatlıydı. Küçük bir çocuk gibi mızmızlanıyordu. O çocuğa gülünce istem dışı kaşlarım çatılmıştı. Bu esnada Melek'im beni görmüştü.

Telefonum çalınca unuttuğum bir baş belasını hatırladım. Açsam iki saat tantana yapar en iyisi mesaj ile yerimi bildirmek. Kısa bir mesaj çekip bakışlarımı Melek'imin oturduğu masaya yönelttiğimde orada olmadığını görünce omuzlarım düştü.

Başımın belası İzem aç kurt gibi yemeğini yedikten sonra kozmetikçi de indirim olduğunu söyleyip oraya doğru çekelemişti. Bayan bir elemanı peşine takıp beni olduğum yerde bırakırken mağaza içinde gözden kayboldu. Kadınları anlayamıyordum bazen cidden.

Krem ürünlerine bakarken yan tarafımda hissettiğim hareketlilik ile bakışlarımı o yöne çevirdiğimde saçları yüzünü örtmüş bileğine parfüm sıkmakla meşgul olan Melek'i görmeyi elbette ki beklemiyordum.

Yanına usul adımlarla yaklaşıp derince kokusunu içime soludum. Varlığımı fark ettiğinde "İyi bir seçim" diye fısıldadım beni duymamazlıktan gelip gidecekti ki "Almayacak mısın yani? Oysa ki tam senin gibi kokuyordu" kokladığı parfüm çilek kokuluydu ve onun saçları ile aynı kokudaydı. Kokusunu ne ara duydun diyenleri duyar gibiyim. Onu ilk gördüğüm an kokusu beni etkisi altına almıştı.

"Beyefendi benim ne alıp almayacağım sizi zerre ilgilendirmez!" Ne kadar da asiydi Melek'im

"Ben sadece fikrimi söyledim" zeytinyağı gibi üste de çıkıyordum. Alırım bir alkış.

"Melek'im seçtin mi birini" Ferhat denen çocuk bize ters yönden gelip lafa karıştı

"Yok canım seçmedim. Gidelim başka yerden bakarız" yüzünü asmıştı Melek

"Olur güzelim gidelim" ona böyle seslenmesi sinir hücrelerimi ayaklandırmıştı. İstem dışı kaşlarım çatılmıştı.

Melek bana aldırmadan mağazadan çıktı. Az önce kokladığı parfümü elime alıp mağazanın içinde Feris İzem'i arayacaktım ki o beni bulmuştu bile.

"Abi kimle konuşuyordun? Ve o elindeki bayan parfümü değil mi?" Bakışlarını elimdeki şişeye kitlemişti

Elimdeki şişeye bakarak "Bu mu? bir arkadaşıma almıştım ve kimseyle konuşmuyordum sana öyle gelmiş. Sen alacaklarını aldıysan çıkalım"

Beni onaylayarak kasaya doğru ilerledik. Ödemeleri yaptıktan sonra Feris İzemle birkaç yere daha gittikten sonra eve döndük. Geç olduğundan başka bir yere gidememiştik.

Ertesi gün Yavuz'la anlaştığımız gibi hastaneye gittik şu arkadaşını görmek için. Dün ben Melek'in adını öğrenince akşam Yavuz konuşmuştu kadınla.

Şansıma Leyla'nın Melek' le nöbeti varmış ve benim sandığımın aksine Melek hastanede staj değilde hemşirelik yapıyormuş. Leyla ile ayda birkaç defa dışında pek rastlamazmış nöbetleri. Şu yanındaki çocuk Ferhat ile de neredeyse bütün nöbetleri berabermiş.

Leylanın dediğine göre Ferhatla çok yakınlarmış hatta hastanedekilerden aldığı duyuma göre aralarında bir şey varmış. Ama Melek'e sevgilin var mı diye sorduğunda Leyla'ya yok demiş. Bu haber içimi bir nebze de olsa rahatlatmıştı ama yine de emin olamıyordum.

Leyla'yı ziyaret adı altında Melek'imi görecektim şimdi de. Yavuz ile hemşire odasına çıkarken kalp atışlarımın sesi kulaklarıma kadar ulaşıyordu. Göğsüme delecek gibiydi.

Yavuz kapıdan başını içeri doğru sokarak "Girmeye müsaade var mı?"

Leyla sanki haberi yokmuş gibi "Aa tabiki gelin. Bu ne hoş sürpriz böyle hoşgeldiniz"

"Hoşbulduk Leyla' cım"

Yerinde ayaklanan Melek "Abla ben kantine iniyorum. Bir şey olursa ararsın"

"Olur mu hiç öyle otur sende" Leyla itiraz istemeyen ses tonu ile

"Sağol abla rahatsızlık vermeyeyim" Leyla tüm oyunculuğunu konuşturarak

"Lütfen otur canım. Ne rahatsızlığı. Kardeşim gibidirler" bizi tanıtarak "Yavuz ve Oğuz" Arhan ismimin değeri benim için çok olduğundan ailem dışında pek kullanılmasını istemezdim.

Sessizce bir şeyler mırıldandı ama ne dediğini duyamadım. Başını sallayıp tek kişilik koltuklara geçip büzüştü.

Havadan sudan konuşurken konu nihayet istediğim yere gelmişti.

"Ee Oğuz yok mu bir şeyler"

"Pas vermiyor diyelim ablacım"

Melek'in fikrini de sorarcasına "Melek sence de yakışıklı çocuk değil mi?"

"Allah sahibine bağışlasın ne diyeyim" dedi ilgisizce. Doğrusu bozulmuştum.

Ben bakışlarımı ondan ayırmaz iken o ise yerden ayırmıyordu. Halı deseni inceliyor desem yerde halı denebilecek bir şey de yoktu ki. Leyla bir şeyler istetmek için ayaklanırken Yavuz, Melek ile konuşmaya başladı.

"Stajyer misiniz?" Bakışlarını yerden ayırıp

"Ah! Hayır hemşireyim"

Şaşkınlığını ifade eden bir ses tonuyla "Baya gençsiniz de ondan şaşırdım"

"İltifatınız için teşekkür ederim" kısaca konuşmayı kısa keselim demek istemişti.

"Leyla abla ben bir hastalara bakayım belki sonra uğrarım" diyerek kaçarcasına odadan çıktı.

Leyla siparişleri verdikten

sonra yanımıza oturdu.

"Gördün işte tanımadığı insanlarla pek muhattap olmayı sevmez. İşin oldukça zor olsada iyi seçim yapmışsın. İyi kızdır Melek onu sakın üzmeyesin"

Yavuz "Oğuz böyle zoru sever Leyla ablam"

Leyla abla pası Yavuz'a atıp "Ee Yavuz efendi senin ne zaman başını bağlıyoruz?"

"Yok abla ben böyle iyiyim dokunmayın bana!? Bekarlık sultanlık"

Birkaç saat daha oturduk ama bir türlü gelmeyince ve İzem'in evde tek başına olması dolayısıyla kalkmak zorunda kaldık. Leylanın dediği gibi tanımadığı kişiler ile muhattap olmadığına bizzat şahit olmuş oldum böylelikle. Ne yapıp edip ona ulaşmalıydım.

KALBİN EKSENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin