44| 'Kına'

1.2K 52 11
                                    

•Arhan Oğuz Güneri & Melek Erden - Bölüm 44•

(Düzenledi)

Melek'ten

Kına günü annemin başımızda dikilmesiyle sabah saat 6da uyanmıştık. Uyandırma çabalarına 5te başlamış olsa da anca sonuç verebilmişti. Görende şafak baskınına gidiyoruz sanar.

"Kuzum bir uyanamadınız! Hadi kalkın daha çok iş var. Misafirler gelecek yemekler yapılacak" annemin bizleri sürüyerek yataktan kaldırması ileri de bir travma olabilirdi çünkü başımı sert bir şeye çarptığımı hatırlamıyorum ama başımdaki dayanılmaz ağrı bunu söylüyordu.

"Senin annenin branşını doktorluk diye biliyorum ama kadın komutan gibi mübarek" diye söylenen Rengin'di ve diğer odadan Ceren'in sesi duyuldu "Anne ablam evleniyor beni kaldırıyorsun. Bırak da tatilimin son günlerini uyuyarak geçireyim! Beni bir sal ya!" Garibim birkaç hafta sonra üniversite için başka şehire gidecekti.

Kızlarda uyanınca kalkıp yataklarımızı toparlamıştık. Annem kahvaltı için hazırlıklara girişse de karşıdaki börekçiden börek almış ve çay hazırlayarak kahvaltımızı etmiştik. Bu kadar insanın çıkaracağı kahvaltı tabaklarını düşünmek dahi istemiyorum.

Annem Kübra'nın ellerine bez vermiş camları silmesini istemişti daha sonra Berra'yı hedefi yapmış mutfaktaki bulaşıkları devretmişti. Rengin'e ütülenecek elbiseler ve bana da evi süpürme görevini vermişti. Anneme hitaben "Acaba ev temizliğini yaptırmak için bugünü mü bahane ediyorsun" diye sorunca popomda sert ve keskin bir acı hissettim. Terliğini yemeyeli uzun zaman olmuştu hatırlattığı çok iyi oldu.

Saat 8'e doğru Oğuz aramış. Annem arkadan telefonu kapatmam için tehditler yağdırırken Oğuz'a saydırarak telefonu kapatmıştım. Saat 9'da kapımız çalmıştı inanılmaz bir şekilde. Hayır yani akli dengesi yerinde olan biri nasıl 9'da kalkabilirdi ki?

Kapının iğrenç zil sesini duymamak için koştur koştur kapıyı açtım. Muğla'dan gelen annemin klonu olan teyzemi görünce birkaç saniyelik baygınlık yaşasamda hala ayaktayım. 1 di 2 oldular. Allah'ım dayanma gücü ver.

Neyse ki işler bitince Ceren yorgunluk kahvesi yapmıştı. Onun bu insani yanını ilk defa görüyorum.

Öğlene doğru müstakbel kaynanam ve görümcelerim bize gelmişti. Ah Oğuz ah! Düğün telaşının böyle olduğunu bilsem asla o teklifi kabul etmezdim.

Kına için ufak bir salon tutmuştuk. Evin temizliği ile uğraşmak en son isteyeceğim şeydi. Oğuz da organizasyoncularla ilgileniyordu.

Kuafördü, dış çekimdi derken akşam olmuş kına saati gelmişti. Ortaya aldıkları sandalyeye beni oturmuşlardı. Yöresel şarkılar eşliğinde etrafımda dönmeye başlamışlardı. Oldum olası bu hareketi anlamlandıramaşımdır. Sabah Oğuz'ların erkek erkeğe takılacağını duymamla beynimde şimşekler çakmış ve bu konuya bir el atmıştım. Oğuz'a güvenmediğinden değildi tabiki.

Evde kalmış kız topluluğu beni ağlatmaya çalışırken bense gülüyordum. Nasıl gülmeyeydim?

Triplerim ve ağlama numaralarımın ardından Oğuz'u yanımda oturtmaya ikna etmiştim. Bu ayrıntı önemli.

Arhan Oğuz'dan (Uzun zaman sonra yazabildim nihayet)

Haftalardır hazırlıklarımı yaptığımız ve Melek'ten gizli yapacağımız bekarlığa veda gecesini son günde öğrenmesi şanssızlığımdan kaynaklanıyordu.

Ondan bunu saklamama inat kına gecesine katılma zorunluluğu ile karşı karşıya kalmıştım. Şu kadınları anlamak bazen çok güç oluyor.

Yanımda gülen suratla durmasına ben dahi şaşırmıştım. Ağlaması için binbir şey söylemişler ama nafile oralı bile olmamıştı.

Buna dayanamayan Rengin "Melek, Oğuz gelinliğini görmüş ve değiştirtmiş" demesiyle Melek gözlerini kocaman açmış ve bana dönmüştü. Çaresizce Rengin'e baktığımda onaylamamı işaret ediyordu. Ve bu benim gelinlik konusunda daha da bir işkillenmeme sebep olmuştu.

Melek başını eğmiş ve ağlamıştı. Ne yani büyük uğraşlar sonucu ağlatmaya çalıştıkları kız bir gelinlik için mi ağlamıştı?!

Kına tepsisi Melek'in önüne konmuş ve altınla beraber avuç içine sürülmüştü. Böyle bir şeyin yapıldığına ilke defa şahit oluyorum veya daha önce hiç kına gecesine katılmadığım için de olabilir.

Melek, Rengin'in ağlatmak için yalan söylediğini anlayınca bir yandan sevinmiş bir yandan da Renginden intikam alma planlarına girişmişti.

Olaysız geçen kına gecesinin ardından Melek'i eve bırakınca kapıda beklememi hemen geleceğini söylemişti. 5-10 dakikanın ardından üstünü çıkarmış. Dışarıda kutlama yapılacakmış gibi giyinmişti. Sadece o değil diğer kızlarda öyleydi. Dikiz aynasından arkamdaki araçta olan Yavuz'a baktığımda o da neler olduğunu bilmiyor gibiydi.

Melek ağır ağır yürüyerek az önce oturduğu yere tekrardan oturmuş, emniyet kemerini takmıştı. "Hadi gitmiyor muyuz?"

Dilim tutuklukla "N-Nereye?"

Şımarık bir kız gibi dalgalı ve açık bıraktığı saçlarını geriye iterken "Ah Oğuz seni bu denli etkilediğimi bilmiyordum" bu kız benimle alay mı ediyordu? "Hadi gidelim partimize"

"Parti?" Diye anlamadığımı belirtircesine sorduğumda şuh bir kahkaha eşliğinde "Bekarlığa veda partisi vermiyor muydun? Hadi hep beraber gidelim" ben de kına gecesi erken bitti diye şaşırmıştım demek bunun içinmiş.

"Bazen senden ve gelecekte başıma geleceklerden korkmuyor değilim hatun" Melek'in haberi olmadan yapacağımız bekarlığa veda gecesini bu saatlerde yapacaktık.

Tuttuğumuz kafeye vardığımızda bizimkiler bizden önce gelmiş görünüyordu. Sanırım bir benim haberim yokmuş.

Şaşkınlığımı üzerimden atamamıştım ki Melekte arabadan inmiş ve yanıma gelmişti.

Ellerini yakalarımın üzerine gezindirip cilveli bir şekilde "Üzülmene kıyamadım aşkım"

"Aşkın sana kurban olsun" demiş ve kimsecikler görmeden dudaklarına anlık bir öpücük bırakmıştım.

Müstakbel karıcığımın ve kankalarının sayesinde eşiyle bekarlığa veda yapan ilk erkek olacağım. Ama her şey onunla güzelleşip anlam kazanıyor.

İçimizdeki bütün stresi, derdi ne varsa atmıştık bu gece. Bu gece bizim gecemizdi.

Ha unutmadan size bir söyleyeyim. Haftasonu yani düğün günümüzde Melek ile karşılaştığım ilk gün yani Melek'imin hayatıma dahil olmasının 1. Yılı ve bu ilk yılda yanımda eşim olarak durması bir hayli güzel.

KALBİN EKSENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin