19| 'Yaralı'

3K 98 2
                                    

Bölüm Şarkısı; İlyas Yalçıntaş & Aytaç Kart - Yağmur

Medya; Oğuz ve Melek

•Arhan Oğuz Güneri - Bölüm 19•

Güneş yavaş yavaş yerini ona sevdalı Ay'a bırakırken, yıldızlar bu umutsuz aşka bir tek yıldızlar şahit oluyordu.

Melek'ime, papatyama deliler gibi aşıktım. Onu candan öte seviyordum. Ona karşı beslediğim hisleri daha önce hiç kimseye karşı hissetmemiştim. Ne bileyim işte annem veya kardeşlerim gibi bir his değildi bu his, bambaşkaydı. Uyumadan önce sürekli aklımın bir köşesine takılıp kalırdı. Şu an ne yapıyor veya rahat uyuyabiliyor mu diye endişe ederim.

Uzun süre çalan telefonumla yayıldığım koltuktan kalkıp odadan telefonumu aldım. Arayan Kenan Abiydi. Aramayı yanıtlandırırken acaba ekipten birine bir şey mi olmuştu.

"Oğuz rahatsız etmedim İnşallah?"

"Yok amirim Estağfurullah"

"Hemen komuta merkezine gelmeniz gerek. Yavuz yanındaysa onu da al gel. Telefonda konuşamayacağım şeyler var"

"Emredersiniz amirim!"

Yavuz mutfakta yemek yapıyordu. Ona Kenan abinin merkeze çağırdığını söyleyince hızlıca hazırlanıp evden çıktık. Kısa bir süre sonra merkeze geldiğimizde sadece bizim değil bütün ekibin çağırıldığı gördüm. Hepsiyle selamlaştıktan sonra bize ayrılan yere geçtik. Kenan abi aklımızdaki soru işaretlerini duymuş olacak ki bize açıklık getirdi.

"Evet arkadaşlar tamam olduğumuza göre çoğunuzun neden burda olduğuna dair sorularını cevaplandırayım. Aldığımız bir ihbara göre virane bir binada el yapımı bomba, uyuşturucu ticareti, terör örgütüne yardıma yönelik ve aklınıza gelecek her türlü pislik yapılıyor. Derhal onların tepesine çökmeliyiz." Hemen gerekli mühimmatları hazır edip çıkmıştık. Bu hainlere dur deme vakti gelmiş geçiyordu bile. Vatanımıza sızarak çoluk çocuğu zehirlerken, yüzlerce can alarak katliam yaparken biz öylece durup sessiz kalamazdık. Merkezden bir hayli uzaklaşmıştık. Tenha yerleri tercih ediyorlardı böyle işlerde şerefsizler, bizlerin izlerini bulamayacağını zannederek. Tenhalarda cılız ışıkların kuluçlandırıldığı virane nihayet görünmüştü. Etrafı eskimiş yıkık dökük binalarla çevriliydi. Ve üstelik, sözde silahlı adamlarla korunuyordu.

Binanın etrafına yayılıp bir düzen içerisinde girmiştik binaya. Kapıdakiler bizden sayıca azınlıktaydı. Kurtulma olasılıkları dahi yoktu. Susturucu ile onları etkisiz hale getirdikten sonra temkinli adımlarla içeri sızmıştık. Bu operasyon çok önemliydi. Ola ki elimizden kaçırırsak yerin altında bile devam ettirebilirlerdi planlarını o yüzden hepsini almalıydık. Yavuz ve diğerleri ile işaretleşip mekana iyice yayıldık. Merkezde binanın krokisini ezberlediğimizden işimiz bir tık daha kolaydı. Binaya yayıldıkça bu şerefsizlerin niyeti iyice bozduklarına şahit olduk. Binayı bölümlere ayırmışlardı bir tarafta sözde dövüş sanatları eğitimi verilirken yan tarafında uyuşturucu ve patlayıcı imarı vardı. Yaptıkları uyuşturucuları bölgeye yayıp ilk okul çocuklarına dahi satıyorlardı. Sırf beş kuruş için yapmadıkları hinlik yoktu.

Önümde duran adamın kafasına silahımın kabzasıyla vurup bayılttım. Kenara çekme zahmetine girişmeden ilerlemeye devam ettim. Leşlerini de toplayacak değildim. Karanlıkta bir gölge misali belirsizdim. Bizim baskın yaptığımızı halen anlamamış olacaklar ki rahat davranıyorlardı. Ucunda susturucu olan silahımı ateşleyip ilerlemeye devam ettim. Alınan istihbarata göre çete başlarının yardımcılarından biri de buradaydı. Onu elimize sağ geçirmek zorundaydık. Her şeyin anahtarı O'ydu.

Birkaç kişiyi daha etkisiz hale getirdiğimde hızımı alamamıştım. O adamı alana kadar da devam edeceğini düşünüyorum. Bizimkilerle işaretleşip aynı anda ortada toplantı yapıyormuş gibi oturan adamları bayılttıktan sonra hiç bir zarar vermediğimiz çete başının yardımcısını silahına varamadan tutukladık. Bu operasyonun bu kadar kolay olacağını hiç düşünmemiştim.

Yavuz'a bakınırken omzunu tutmuş o da bana doğru geliyordu üstelik ellerinde kan vardı. Elimdeki silahımı yanımdakine verirken hızla ona doğru ilerledim. Omzunda küçükte olsa bir sıyrık vardı. Beraber eski binadan ayrılırken araçtaki acil yardım çantasından sargı alıp yarasını iyice sarıp sarmaladım. Ekibin geri kalan kısmı da gelince yerlerimize geçip yola koyulduk. Bu gecenin devamını anlaşılan acilde geçirecektik.

"Kardeşim bu yara da ne" dedi bizim ekipten olan Halit

"Hiç sorma be! Karanlıktı göremedim" Olamaz. Ben mi onu vurmuştum yani?

"Hangi tarafta?"

"Kolonların orda varya tam birini vuruyordum ki baktım biri beni vurmuş"

"Sanırım o vuran benim" dedim gülmemi zor tutarken

O da rahat bir soluk verip "Şunu baştan desene ben de o şerefsizler vurdu diye içim gidiyordu. Ha amma sanma ki bu senin yanına cezasız kalacak diye" Başım üstüne diyerek onu onayladıktan sonra zor tuttuğumuz kahkahalarımızı serbest bırakmıştık.

Biz böyleydik ne olursa olsun birbirimize kenetlenirdik. Çünkü biz bir bütündük. Merkezde üzerimizi değiştirdikten sonra hastaneye geçtik. Acil bir durum olmadığında sivil kıyafetlerle geliniyordu. Kimliğimizi açığa çıkarmamak için.

Acildeki hemşirelerden biri pansuman yaptıktan sonra müşahedeye almıştı. Silah yarası olduğu için hastane polisine bildirmişti. Hastane polisleri bizi görünce durumu izah edemeden sağolsunlar bir ihtiyacınız var mı diye de sormuşlardı. Bir ihtiyacımız olmadığını sadece küçük bir sıyrık olduğunu uygun bir dille anlatıp görevlerinin başında olmalarını söyleyip daha fazla tutmamıştım. Yavuz bir yandan bana söylenirken hasta yatağının yanındaki koltuğa yayıldım. Gözlerim yorgunlukla kapanırken Yavuz'un sesi uğultu gibi ulaşıyordu kulaklarıma.

Camdan vuran güneş ışığıyla ellerimi siper ettim gözlerimin önüne. Doğrulup birkaç dakika kendime gelmeye çalıştım. Sessizde olan telefonumu çıkarıp arayan var mı diye baktım. Annemden birkaç arama ve mesaj vardı. Ve tabiki görmeyi hiç alışık olmadığım papatyamdan arama vardı.

Anneme hızlı bir dönüş yaptım. Eminim gece hiç rahat uyuyamamıştır. İlk sesimi duyduğunda ahizenin diğer bir ucundan rahat bir soluk verdiğini işittim. Ona dün geceyi anlatırken geçmiş olsun dileklerini Yavuz'a iletmemi istemişti. Ve tabiki biricik gelini Melek'i en yakın zamanda ağırlamak istediğini net bir şekilde belirtmişti.

Daha sonra Melek'ime geri dönüş yaptım. Sesine, ona has kokusuna hasret kalmıştım. Onu en son göreli 24 saat bile olmamıştı oysa ki. Beni tutsağı etmişti bu kadın.

KALBİN EKSENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin