51| 'Baba-Kız'

1.4K 46 6
                                    

•Melek Güneri - Bölüm 51•

Nihayet bugün evimize gidiyorduk. İki gündür hastanedeydik ve aşırı derecede sıkılmıştım. Bir şey yapmak istediğimde Oğuz izin vermiyor kendisi hallediyordu.

Kızımızı emzirmek ve kişisel ihtiyaç dışında şu iki günde yerimden kıpırdayamamıştım. İhtiyaçlarımı gidereyim derken dahi yalnız bırakmıyordu. Bir daha asla çocuk getirmemeliyim.

"Kübra, sen tekerlekli sandalye getiremez misin. Melek yürümesin" Kübra getirmek için hareketlenmişti ki engel oldum. "Oğuz yeter artık ben yürümek istiyorum! Porselen bebek gibi bakıyorsun bana aaa!" Sözlerimden gram etkilenmeden

"O halde Kübra sen tecrübelisindir diye umaraktan bebeğimizi sana emanet ediyor ve Melek'i ben yürütüyorum" diyerek bana destek olmuştu "Feris sen de şu eşyaları taşı" Feris göz devirerek abisinin dediklerini yere getirdi.

Otoparka indiğimizde nihayet temiz hava soluyabilmiştim. Ne güzel şeydi mutlu ve huzurlu olmak.

"Feris direksiyon sende" diyerek anahtarları ona atmıştı. Arabaya yerleşirken Kübra öne Oğuz yanıma ve bebeğimiz kucağındaydı.

Yolculuğumuz başlamıştı ki Oğuz burun kıvırarak "Melek bundan kötü kokular geliyor" pencereyi açtı ve "Ay kusucam galiba. Babacım sen ne yedin öyle? Vallahi ben fasulye yediğimde böyle olmuyor" diyerek kızıyordu.

"Bak bir de gülümsüyor. Eve gidelim ben o zaman size yapacağımı bilirim küçük hanım"

"Oğuz daha iki günlük bir bebekle tartıştığının farkında mısın acaba?" Bana yandan bir bakış atıp "Görüyor musun kızım bu annen seni hemen de kıskanmaya başladı" hissediyordum Oğuz çok güzel bir baba olacaktı. Ve kızımız da dünyanın en şanslı insanı.

Eve vardığımızda güçlükle arabadan indim. Kübra ve Feris eşyaları getirirken Oğuz bebeğimizi kucaklamıştı. Kapıyı açmak için anahtar isteyecektim ki kendiliğinden açıldı. Şaşkınlıkla Oğuz'a bakıyordum. Eve eşyaları almak için geldiklerinde açık unutmuş olamaz değil mi?

"Kızım" annemin sesini duymamla tekrar kapıya döndüm. Babam, annem, Ceren, Esila ve Mete hepsi gelmişti. Anneme sarılırken "Annem bu ne güzel bir sürpriz. Hiç aklıma gelmezdi"

"Damadımız daha doğrusu oğlumuz sayesinde" Esila bana sarılırken "Abla beni sevmeyi unutmicaksın değil mi?"

"O niyeymiş? Ben seni nasıl unuturum fıstığım" Oğuz'un kucağındaki bebeğime bakarak "Annem dedi ki o senin kızın. Kızın olduğu için benden daha çok sevme onu olur mu?" Ben seni yerim ama diyerek sarıldım ona. 

Babam "Kızım yeni çıktın hastaneden geç içerde dinlen biraz" oflayarak içeri girdim.

Bir iken iki oldular başıma "Baba lütfen ya Oğuz yetiyor zaten" diye çemkiriyordum ki kimseden ses gelmeyince etrafıma bakındım ve hepsinin ilgi odağının kızım olduğunu gördüm. Birkaç adımda yanlarına ulaştığımda güç beka kızımı kurtardım ellerinden. "Daha küçücük o bu kadar ellemeyin aaa"

"Tatlım biraz sakin olur musun. Bebeğin karnını doyur sonrada sen yat dinlen yorgunluğunu at" anneme hak verirken kızımı alıp odama çıktım. Arkamdan kimsenin gelmemesini kesin bir dille söylemeyi de ihmal etmedim.

Nihayet kızımla baş başa kalırken sessizliğin tadını çıkarayım diyordum ki ağlama sesiyle odayı inletti. "Annecim bu kadar sesi nerenden çıkarıyorsun merak ediyorum" kucağıma alırken göğsüme yaslayıp emzirmeye başladım.

Baş parmağımı yüzünde gezindirirken Oğuz'a ne çok benzediğini daha bir fark ettim. Okyanus mavisi gözlerine baktığımda adeta Oğuz'u görüyordum. Saçları kumraldı. Ve çok güzeldi.

"Benim güzel karım ve kızım burada ne yapıyor acaba?" Oğuz odaya hangi ara girmişti hiç bilmiyorum.

"Gelsene" yatağın diğer tarafına oturduğunda "Tüm bu yaşananların rüya olmaması için dua ediyorum" gözleri gülüyordu adeta "Değil aşkım her şey gerçek"

"Hiçbir şekilde görüntülü konuşmamandan anlamam gerekirdi" dedi gülerek ve ardından devam etti "İlk geldiğimde senin doğumhanede olduğunu söylediklerinde bile idrak edememiştim. En son Kübra söyleyince neyin ne olduğunu anladım. Döndüğümde ben sana sürpriz yapacakken sen bana hayatımın sürprizini yaptın sevgilim. Aklımın kıyısından dahi geçmezdi döndüğümde şöyle oturacağız senle, bebeğimiz yanımızda diye" gözleri dolmuştu benim koca bebeğimin

"Oğuz seni çok seviyorum" bebeğim uyuyunca beşiğine yatırmaya kıyamadım ve geniş yatağıma yatırdım. Ben de usulca yanına kıvrıldım. Gözlerimi kapatmıştım ki alnımda hissettiğim baskı ve ardından "Ben de seni seviyorum ömrüm" o da bebeğimizin diğer tarafına kıvrılmıştı.

Ne de güzel bir aile olmuştuk. İki yıl önce hayatıma ilk girdiği anda, aklıma şöyle olabilceğimiz ihtimali dahi gelmemişken şuan aynı yatakta çocuğumuzla uyuyor olmak... dünyalara bedel. Bu hayatta sahip olduğum ve olabileceğim en değerli iki insanlayım ve bu nasıl anlatılır inanın bilmiyorum.

Yorgunluktan göz kapaklarım beni zorlarken bundan sonra alarm sesiyle değilde bebeğimin ağlama sesiyle uyanacağım gerçeği ise bir tebessüm oluşturuyordu istemsizce yüzümde.

"Şşt kızım uslu dur bakalım. Anne çok yorgun" baş parmağı saçları arasında geziniyordu. Hafifçe eğilip alnını öptü. Sonra kulağına "Annen hediyelerden çok güzel anlayan bir kadın" diye fısıldadı.

"Hey! Siz ikiniz ne yapıyorsunuz orda baba-kız?" Oğuz uyandığımdan bir haber olduğu için irkilmişti. "Kızım hani sessiz olacaktık bak uyandı anne" kıkırdayarak

"Babası acıkmıştır ver doyurayım" Oğuz hayretle bana bakıp "Aşkım bu böyle her saat başı seni mi sömürecek?"

"Aşkım daha küçücük o. Başka yiyecek bir şeyi yok ki" halinden memnunsuzca kucağıma bırakırken

"Ben bile o kadar ellemedim" yanımdaki yastığı fırlatırken "Ne edepsiz adam oldun başıma sen öyle?"

"Aşkım edepsizliğimi boşver de hadi gel bir kardeş yapalım" demiş ve bana sokulmaya çalışmıştı. Oralı olmayıp bebeğimi emzirmeye başladım. "Oğuz sana söylemem gereken kötü bir şey var. Ne yazık ki 40 gün bana dokunamayacaksın"

"O niyeymiş o? Karım değil misin kim ne diyebilir?"

"Canım doğumdan sonraki 40 gün lohusalık oluyor. Yani yakınlaşamayız ve üstelik o zamanlarda kadınlar çok hassas olur"

"Hay ben böyle işin" dedi ve odayı terk etti. Arkasından tek yapabildiğim ise kahkaha atabilmekti.

KALBİN EKSENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin