•Arhan Oğuz Güneri - Bölüm 7•
Günlerdir yüzü göz kapaklarımdan kopmuyordu, unutamıyordum. O kahvenin en güzel tonu olan gözler beni kendine tutsak etmişte çıkamıyordum içinden. O bembeyaz, pürüzsüz ten usta bir ressamın elinden çıkmış eşsiz bir tablo gibi bakana bir daha baktırıyordu.
Kendime tam anlamıyla itiraf edemesem de sanırım o kıza vurulmuştum. Onu gördüğüm an kalbimde filizlenen hisleri ilk defa yaşıyorum. Kabullenmek zor olsa da her gün onu görmek için kendimi üniversite önünde buluyorum. Göremeyince ise stajda olduğunu düşünerek hastaneye gidiyorum.
Anestezi son sınıf öğrencisi olduğunu öğrenebilmiştim. Tanıdık birkaç arkadaştan.
Hastanenin acil kapısının önündeki oturaklarda oturmuş onu düşünüyordum. Korkuyordum. Ya başkasını seviyorsa? Ya da bir sevgilisi vardır diye!
Ah! Doğru ya yurttayken bir çocukla konuşmuştu. Neydi adı? Heh hatırladım Ferhat! Öptüm demişti ona. Sevgilisi olmasaydı öyle bir kelime kullanır mıydı hiç?
İşin gülünç yanıysa adını öğrenememiştim. Küçük kız çocuğunun.
Telefonumun melodisi kulağıma doluşunca baş belamın aradığını gördüm.
"Abi nerdesin ya! Ağaç oldum havalimanında! Zar zor taksi bulup eve geliyorum ev kapı duvar! Bugün izinli olduğunu söylemiştin ve benim geleceğimi de biliyordun!"
Gülerek "İzem nefes al" dememle sinir kat sayısı artmış olacak ki,
"Abi! annemi mi arayayım?" dırdırıyla kafamı ütülerdi.
"Yoldayım, baş belası iki sokak ötede kafe var oraya git sakın bir yere ayrılma geliyorum" isyan eden ses tonu ile
"Tamam gidiyorum kurt gibi açım zaten hesabı sen ödüyorsun ceza olarak" telefonu kapatıp son bir defa acil camından içeri baktım kız çocuğunu görmek umuduyla. Umudum boşa çıkınca arkamı dönüp gidiyordum ki günlerdir zihnimde yankılanan, bir şarkının en güzel melodisi gibi gelen sesini işittim. Olduğum yerde mıhlandım. Ne ona dönebiliyor ne de uzaklaşabiliyordum. Sen ne yaptın bana be böyle kız çoçuğu.
Sonunda tüm cesaretimi toplayıp ondan tarafa dönünce yıkıldım desem yeridir. Kız çocuğunun omzunda bir kol vardı. Ve elin sahibi yanındaki adamdı. Adamın o kolunu kurmak için nelerimi vermezdim!
Kız çocuğu kıkırdayarak "Ferhat yorgunluktan ölüyorum. Bırakta gideyim" Muhtemelen Ferhat dediği çocuk buydu.
Ferhat dediği çocuk omzundaki kolunu sıkıp kendine çekerken "Şimdilik seni azat ediyorum prenses ama yarın kurtuluşun yok"
"Söz veriyorum sana hadi beni yurda bırak prensim" diye onunla cilveleşiyordu. En azından benim gibi uzaktan gören biri öyle algılardı.
"Benim için bir lütuftur" beraber beyaz bir arabaya doğru ilerlediler.
Bir kırılma sesi duydum en derinlerimden ama benden başka duyan olmadı.
Ben de Arhan Oğuz Güneri isem kız çocuğu benim olacaktı. Başka oluru yoktu bu işin!
Evin yakınlarındaki kafeye geldiğimde İzem'i bulmam zor olmadı. Kıtlıktan çıkmış gibi masayı donatmıştı. "Yavaş ye yavaş kilo alacaksın"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN EKSENİ
ChickLit•2018 wattys son liste adayı Polis #1 Bir hemşire ve bir polisin aşkı ne kadar tuhaf olurdu ki? GERÇEKLERDEN ESİNLENEREK YAZILMIŞTIR!! 18.09.2017