•Melek Erden - Bölüm 34•Ayna karşısına çıkarıldığımda karşılaştığım manzarayla küçük dilimi yutacaktım neredeyse. Bu ben miydim sahiden? Eseri çok beğenilmiş sanatçı gibi Rengin gerim geriliyordu. Ham madde ben olsamda bunu esere dönüştüren tabi ki Rengindi, övünmekte haklıydı. Hele dün gece ne giyineceğimi sorduğunda aldığı yanıt karşısında ciddi ciddi beni dövmüştü. Daha önce kaç defa istenildim ki ne giyileceğini bileyim!
Şarap kırmızısı hemen dizimin üzerinde biten. Kolarında kalın askıları olan, arkada büyük bir sırt dekoltesi olan bir elbise tercih etmiştim. Tabi ki elbiseyi bugün büyük uğraşlar sonucu almıştık. Rengin hiçbir şeyi beğenmemekte ısrarcıydı neyse ki bunu beraber beğenmiştik. Diğer kızlarında onayını alınca almıştım.
Annem birazdan geleceklerini söyleyip paldır küldür girdiği odadan aynı vaziyette çıkmıştı. Onları bekletmemek adına biz de çıktık. Kapının önünde dikilen Yusuf ve Çağan Ali'nin kısık bakışlarına maruz kalacağımızı tahmin etmemiştim doğrusu. Ayrıca onlar mutfaktan nasıl çıktılar diye de düşünmeden edemiyorum. Annem önlerine bir tencere dolusu sarmayı boca etmişti. Geldiklerinden beri sadece sarmalarla ilgilenmişlerdi.
"Yusuf biz bu ilişkiyi onaylamakla hata mı ettik diye düşünmeden edemiyorum" Çağan Ali çatık kaşlarıyla bu soruyu Yusuf'a bakarak kurmuştu. "Ben o etek boylarının kısalığı konusunda kaldım. Baksana diken şahıs malzemeden çalmış. Berra neden arkalardasın sen? Şöyle öne geç de sevgilin gül cemalini görsün" demişti ama dediğine bin pişman. Berra askılı, dizlerinin bir karış üzerinde biten bebe mavisi tulumunu giyinmişti.
Yusuf, Rengin'e hitaben "Bu gece katil olursam avukatım olur musun?" Daha benim sırt dekoltemi görüp ona tepki vermemişti.
"Senin için kendimi yakmam ama birini ayarlarım" bilindiği üzere Rengin avukatlık 3. sınıf öğrencisi.
Annem telaşla "Kapı çalıyor yavrum duymuyor musunuz? Beyler siz içeri. Kızlar siz de ya mutfağa ya da içeri geçin" annemi onaylayıp beni yalnız bıraktı hainler! Ben kapıyı açarken annem arkamda duruyordu. Hayır yani beni kaçırmayacakları kesin niye böyle yapıyorsunuz anlamıyorum ki arkadaş...
Kapıyı açtığımda gözüm ilk mavilerini bulmuştu. Algıda seçicilik bu olsa gerek o kadar insan arasından onu görmek her yiğidin harcı değil. Mavilerini bir an olsun üzerimden ayırmamıştı.
Annesi ve babasından önce anneannesi ve ardından dedesi gelmişti. Batuhan Bey'in ailesinden bir tek babası gelmişti. Eşi yıllar önce vefat etmiş.
Gece teyzesi, İlke teyzesi ve ailesi de gelmişti. Ateş içeriye girerken göz kırpmasıyla ben de ona gülümsedim. Umarım Oğuz bu hareketimi görmemiştir. Yağmur'a attığım gıcıksın ama zafer benim diyen bakışlarımı da esirgememiştim evelallah.
Annem herkesi içeri buyur ederken geride ben ve Oğuz kalmıştık.
"Görmeyeli nasılız?"
"Hı bence de görmeyeli uzun zaman oldu ya" diyerek annemlerin arkasından gidecektim ki Oğuz'un gitmemi engellemesi ile durakladım.
"Melek'im"
"Oğuz'um"
"Sen beni katil mi edeceksin?"
"Sebep?" Gözüyle sırtımı işaret ettiğinde anladım ona arkamı döndüğümde sırt dekoltemi fark etmiş. Eyvah! Ben bu kısmını düşünmemiştim ki?!
"Oğuz'um" deyip onu etkileyen bir numaralı bakışımı atınca süt dökmüş kedi gibi bakışları yumuşamıştı. "Görmemiş gibi yapacağım ama Ateş lavuğuna dikkat edeceksin" sen yeter ki iste paşam bakışlarım dediklerini onaylar tarzdaydı. "Ha bir de çiçeğin ve çikolatan" deyip elindekileri bana uzattı. Ben bunları nasıl fark edemedim acaba?
"Ay ne yapacaksanız evlendikten sonra yapın. Herkes sizi soruyor" Berra'nın içine ettiği âna alkışlıyorum evet. Ben önde, arkada Oğuz geçtik içeri. Biz kapıdan geçer geçmez genç tayfanın kıkırdaması, Yusuf ve Çağan Ali'nin çatık kaşları Berra'nın doğru söylediğini tasdikliyordu.
Kısa süre içinde büyükler kendi aralarında muhabbete dalmıştı. Yusuf, Berra'nın açık elbisesinden dolayı yanından bir an olsun ayırmıyordu. Yavuz'un Kübra'ya attığı kaçamak bakışlara gülmemek için zor tutuyordum kendimi. Canım müstakbel nişanlımı da süzecektim ki onun beni izlediğini fark etmemle vücudumu bir sıcaklık dalgası sardı.
Bana göz kırptığında Merve'nin kahve zamanı geldiğini söylemesiyle ayaklandım. Berra hariç bütün kızlar mutfağa doluşmuştuk. Tabi Yağmur'u saymıyorum bile.
Herkese normal sütlü kahve yapmıştım. Size daha önce kahvelerimin güzel olduğunu söylemiştim sanırım. Kahveyi yapmayı tamamlayıp fincanlara boşaltmış içeri götürecekken kızlar engel olup içlerinden bir tanesini aldı. Ne yapacaklarını biliyordum ki en çok da bundan korkuyordum ya! Baharatlıktan çıkardıkları tuz ve pul biberle gözlerim kocaman açılmıştı. Bir tatlı kaşığı tuz ve bir çay kaşığı pul biberi bardağa boca etmesinler mi! Gitti güzelim koca daha evvermeden ayırdılar bizi. Neyse ki babam kalp cerrahıydı da tek tesellim o. Fincanı boşaltıp yenisini yapmak konusunda her ne kadar ısrar etsemde hepsi boşa çıkmıştı. Hayır bizim kızları anlarım da kendi kardeşleri nasıl göz yumarlar ona şaşırıyorum.
Düşmanın yenilgisine sevinir gibi bir halleri vardı. Oğuz'un fincanını mecburen kendime en yakın olan yere koydum. Umarım içmezdi. Herkesin kahvesini tek tek dağıtmıştım. Kimse Oğuz'un bardağına el sürmemişti keşke Yavuz içseydi ama arkamdakilerin kaş göz işaretleriyle iki fincandan tuzsuz olanı almıştı. Sıra Oğuz'uma gelince mahçup gülümsememle fincanı almıştı. Benim aksime memnun gibiydi. Tabi birazdan olacaklardan haberi yok garibimin.
Gözümü bir an olsun üzerinden ayırmıyordum mazallah bir iş gelir başına. Batuhan Bey'in babası söze girmişti. "Allah'ın emri peygamberin kavli ile Melek kızımızı, Arhan Oğuz'a istiyoruz" demişti.
Babam belirsiz yüz ifadesiyle "Kızım sen ne diyorsun?" deyince herkesten önce Oğuz'a gözüm kaydı. Pür dikkat bana odaklanmıştı. "Benim gönlümden geçen bellidir babam. Karar sana kalmış" dememle birlikte Oğuz tek dikişte fincanındaki kahveyi bitirmişti. Acaba ben ona tuzlu olanı vermemiş miydim? Çünkü şu an yüzünde tek bir mimik dahi oynamıyor sadece tebessüm ediyor.
Babam boğazını temizleyerek konuya girdi "Biz de üzerimize düşen görevi yapıp Allah'ın emri peygamberin kavli ile Melek kızımı Arhan Oğuz oğluma veriyorum. Rabbim mesut etsin" Oğuz ayaklanıp karşıma dikildi. Cebinden çıkardığı yüzükleri babama uzattı takması için. Babam yüzüklerimizi takarken Oğuz'a beni üzmemesi için nasihatler veriyordu. Kurdelemizde kesilince bundan sonra Oğuz benim gerçekten de nişanlım oldu. İzniniz olursa mutluluktan ağlayabilir miyim?
Büyükler tekrar muhabbete dalmıştı bu kez konuları düğünü nerede yapacakları vesaireydi. Oğuz bileğime yapışıp beni çekeleyince az daha yere kapaklanıyordum. Beni kendiyle beraber sürükleyip mutfağa sokmuştu. Hep mi mutfak ama!
"Şimdi gelelim tuz ve biberin hesabına" yavru kedi bakışlarımla "Aşkım biliyorsun ben sana öyle bir şey yapmam. Hep baldızların ve kardeşlerinin suçu. Ben Yavuz'a verecektim ama o diğerini aldı"
"Hayda! Kızım sen ne diye benim kahvemi o şekilsize vermeye çalışıyorsun?" Sorun ben de mi?
"Oğuz'um az daha demiyor muydun tuzlunun hesabını soracağım diye? E ben de diyorum ki zehirlenme riskine karşı Yavuz içsin"
Avuç içlerimi öpüp ellerini yanaklarıma yasladı "Kadın elinden zehirleneceksem ne mutlu bana. Dua etsin yaptığın kahveyi içmesine izin verdiğime" bu adam hep böyle kıskanç mı olacaktı. Öyleyse daha çok işimiz vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN EKSENİ
ChickLit•2018 wattys son liste adayı Polis #1 Bir hemşire ve bir polisin aşkı ne kadar tuhaf olurdu ki? GERÇEKLERDEN ESİNLENEREK YAZILMIŞTIR!! 18.09.2017