Onurcan Özcan- Yaramızda Kalsın
•Melek Erden - Bölüm 29•
Hemen Oğuz'u aradım. Ama yanıt yoktu. Yerimden hızla kalkıp dışarı çıktım ardımdan bizimkilerde geliyordu. Kübra benim hızıma yetişip "Çağan gelecek şimdi bekle arabasıyla daha hızlı gideriz" haklıydı. Haber alamadığım her bir saniyede canımdan can gidiyordu. Çağan Ali gelince kısa yollardan geçip bizi hastaneye ulaştırmıştı. Acil'e geldiğimizde kapının önünde yığılmış polis araçlarıyla karşılaştık. İçeri girmek istediğimizde bize engel oldular. Onlara hemşire kimliğimi gösterdiğimde ancak içeri aldılar. Hızla danışmaya Oğuz'un adını verdiğimde ameliyata alındığını söylendi sadece.
Yavuz'u aramıştım yoldayken ama o da açmamıştı telefonlarını. Lütfen aklımdan geçenler gerçek olmasın.
Ferhat'la bugün nöbetimiz olduğunu hatırlayınca acilde onu aradım. Bir polis memurunun kolunu sarıyordu. Adamın omzuna dokunup bir şeyler söyledikten sonra başka bir hastaya geçecekti ki bizi gördü.
Yanımıza gelince "Olanları duymuş olmalısın?" O da bitik bir haldeydi. Bana yaralı olduğunu haber vermek istemişti büyük ihtimalle ama o sırada da televizyondaki o haberi görmüştüm.
"Doğru mu tüm bunlar? Yaralı mı o?"
Beni sandalyelerden birine oturtup "Geçecek tüm bunlar. İyi olacak" inşallah derken onu alıkoymamak için yaralıların yanına gönderdim. Ona ihtiyaçları vardı.
Tekrar danışmaya gidip bu defa Yavuz'un durumunu sordum. Onun daha iyi olduğunu sadece sıyrıklarının olduğunu söyledi. Birce'ye teşekkür edip Yavuz'un yanına gitmek için oradan ayrıldım. Kübrada benimle geliyordu. Diğerleri kapıdaydı. Odanın kapısını tıklatıp içeri girdiğimizde Yavuz odada tekti. Beni görünce bir an mutlu olmuştu.
"Yavuz. İyi misin?"
"Çok şükür iyiyim yenge" iyi değildi.
"Y-Yavuz Arhan'ım nerede?" Sorumla o da zor tuttuğu göz yaşlarını serbest bıraktı. Ardından avucumu açıp içine bir künye bıraktı. Üzerinde Oğuz'un bilgileri vardı. Bunun neden vermişti ki? "Bunu bana vermişti ilk tanıştığınız gün. Eğer ki ona bir şey olursa bunu sana vermemi istemişti"
Elimin tersiyle akan yaşları silip " Y-Yavuz o çok, çok güçlü sağ salim kalkacak o masadan"
"Ailesine daha haber vermedim" ne demek istediğini anlamıştım. Bu haberi benim vermemi istiyordu. Tek dileğim yayınlanan haberleri görmüş olmamalarıydı. Yavuz'un yanından ayrılıp ameliyathanenin önüne geldim. Daha bu sabah sarılmıştık, daha bu sabah kokusuna sarmıştı beni! Gerçek miydi bu yaşananlar? Oysa ki kötü bir kâbustan beterdi bu acılar!
Ameliyathane kapısı açılmış içeriden bir hemşire çıkmıştı. Ona ne durumda olduğunu sorduğumda kan almaya gideceğini henüz durumunun belirsiz olduğunu söyleyip hızla kan bankasına gitti.
Telefonum çalınınca Feris'in numarasını gördüm ben söyleyemeden duymuşlar demek ki. Açıp kulağıma götürdüğümde ne diyeceğimi hala bilmiyordum.
"Melek?!" Bu Arya Hanım'ın sesiydi. O anda kalbime yük bindi. Altında ezildiğimi hissettim.
"Arya Hanım" kötü çıkan sesime lanet ettim. Ses tonumdan ağladığım bariz anlaşılıyordu. Birden karşı taraftan ağlama sesi geldi. Sonra hışırtı sesleri. Ardından Batuhan Bey'in sesi geldi.
"Kızım haberleri izledik. Arhan'ı aradık ama açmadı... Arhan'a... bir şey olmadı değil mi?" Onunda sesi kötü geliyordu
"Ben... ne diyeceğimi bilmiyorum. Arhan şuan da ameliyatta-" daha fazla konuşamadım. Telefonun diğer ucundan daha güçlü bir ağlama sesi geldi. Bu esnada Elif yanıma gelip nöbet saatimi devr almam gerektiğini söyleyip gitti.
Batuhan Beye doktorun çağırdığını söyleyip telefonu kapattım. Daha fazla konuşmaya kalbim dayanmazdı. Sonra bizim kızları gördüm. Rengin hızla boynuma sarılıp "Güzelim nasılsın?" Dakikalardır tuttuğum göz yaşlarım firar etti.
"Ağla güzelim ağla. İçindekileri at" Berra bir köşede korkuyla bakıyordu.
"Daha bu sabah yanımdaydı Rengin! Onu bir daha göremeyecek miyim?"
"Göreceksin tabiki. Daha seni istemeye gelecek. Senden kurtulması için daha erken" güçlükle gülümsedim. Resmen son bir kaç saattir yaşadığımı hissetmiyorum.
Sonra doktor çıktı ameliyathaneden. Zorlu bir ameliyat olduğunu yaşama şansının ihtimaller üzerine olduğunu yoğun bakımda gözetim altında tutulacağını söyledi. Soyunma odasına geldim sessizce. Formamı giyindim. Rengin yanıma gelip bana engel olmaya çalışıyordu.
Haklıydı. Bu haldeyken hastalarla ilgilenemezdim. Telefonumu alıp Ece Hemşireyi aradı. Servisimizden sorumlu hemşireydi. Onunla kısa bir görüşme yaptıktan sonra telefonu bana verip "Senin yerine bugün birini ayarlayabileceğini söyledi" Rengin'e bir kez daha minnettar kaldım.
Yoğun Bakım odasının önüne geldim. Özel bir istekle onun hemşiresi olabilirdim. Başhemşireye ailesi şayet böyle bir talepte bulunduğu takdirde.
Muhtemelen ilk uçakla buraya geleceklerdir. Şu an onlar ne haldedir diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Annesi onu her arayışında yüreği ağzına geliyordu şimdi kim bilir nasıldır.
Camın önüne yürüdüm sessizce. Bir cam mesafesi kadar uzağımdaydı ama ona dokunamıyordum. Onu hissedemiyordum. Hasta yatağında öylece yatıyordu. Rengi solmuştu, bitkin bir haldeydi. Omzumda hissettiğim elle irkildim. Gelen Yavuz'du.
"Biliyor musun daha önce de yaralanmıştı. Birlikte eğitimdeydik. O zaman tabi canı tatlı" bunu söylerken ufak da olsa gülümsemişti "Ufak bir sıyrıktı yarası ama ortalığı inletmişti. Bir defada ben yanlışlıkla onu vurmuştum. Hatırlarsan geçenlerde beni vurmuştu" o zamanı hatırlamaz olur muyum hiç Ferhat arayıp Oğuz'un hastanede olduğunu söylemişti. O zaman çok korkmuştum "O gün bana intikam aldığını söyledi. Yani dediğim şu Oğuz sana daha yeni kavuşmuşken bırakmaz kolay kolay"
"İnşallah. Peki nasıl oldu bu olay yani bugünki?"
"Evden ayrıldıktan sonra bugünki nöbet yerimiz olan surlara gittik. Yakınlarda bombalı araç şüphesi olduğu söylendi. Oradaki sivilleri engellemek için oraya hareket ediyorduk ki bombaya yakın bir mesafedeyken araç patlatılmış. Aracı Oğuz kullanıyordu ve..."
"Özür dilerim tekrar hatırlattığım için" başını yere eğdi bir süre sonra hıçkırık sesleri geldi. "Arabayı ben sürüyor olsaydım o şimdi yanında olurdu" Ah! Ne yapmıştım ben böyle. Benim yüzümden kendini suçlu hissediyordu.
"Olacakları değiştiremezdik hiçbirimiz. Ona bakarsan ben bugün çalışmaması için ısrar etseydim yaralanmazdı değil mi? Ortada bir suçlu varsa o da bombayı patlatanlarda. Baksana kaç yürek yandı? Kaç şehit verdik? Sen onun yerinde olsan ne fark ederdi ki?"
Saatler ilerlerken ailesi de gelmişti. Kızlar evde kalmıştı sadece Batuhan bey ve Arya hanım gelmişti. Onlarda zaten yıkık haldeydiler. Annesine sakinleştirici ilaç vermiştik odada dinleniyordu. Kızları da yurt kapanmadan gönderebilmiştim. Ara sıra Yusuf ve Çağan Ali de gelmişti. İyi olmadığımı benim de dinlenmem gerektiğini söyleyip duruyorlardı ama sanki gözümü yumsam Oğuz'a bir şey olacaktı.
Doktorların koşarak bu tarafa gelmesiyle ayaklanmıştık. Doktor şok cihazını el çabukluğuyla hazırlatıp şok verirken boğazımda bir düğüm oluştu elerimin titremesi artarken boğazımdaki düğüm baskıyı azaltmıyordu. Nefes almam zorlaşıyordu.
Neydi bu şeyin ismi... Acı... Hayal kırıklığı... Belki de... Kaybetme korkusu?
Karnımdaki yanma artarken, içim kavrulurken, göz yaşlarım özgürlüğünü ilan ediyordu. Ruhum bana yabancılaşırken dokunduğum her yer yıkılırken... Ben sadece... Susuyordum.
Onu bu kadar erken kaybedemezdim buna hazır değildim. Bunun için erkendi! Odadaki doktor son bir kez daha şok verdiğinde sessiz çığlıklarımı duymuş gibi geri dönmüştü. İnanılmaz gibi gelebilir ama son darbede bana geri dönmüştü.
Doktor odadan çıktığında bizi her şeye hazırlıklı olmamız gerektiğini söyleyip gitmişti.
Hazırlıklı olun da ne demek? Beni, bizi bırakıp gidemezdi değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN EKSENİ
ChickLit•2018 wattys son liste adayı Polis #1 Bir hemşire ve bir polisin aşkı ne kadar tuhaf olurdu ki? GERÇEKLERDEN ESİNLENEREK YAZILMIŞTIR!! 18.09.2017