45| 'Bir Ömür'

1.6K 49 0
                                    

Buray - Kabahat Bende

•Arhan Oğuz Güneri & Melek Erden - Bölüm 45•

(Düzenledi)

İstanbul' a gelmemizin ardından üç gün geçmişti. Bu esnada kınadan sonra dinlenme fırsatı bulabilmiştik.

Düğünüm içinse her şey hazırdı ve tabi ben de. Saçlarımı yapması için bir kuaför tutmuştuk. Makyajımı ise tabiki ustası Rengin'e yaptırmıştım. Kuaförlere bu konuda hiç mi hiç güvenmiyorum.

Saç ve makyajımın yapılmasının hemen ardından Oğuz'un katletmesine izin vermediğim mükemmel gelinliğimi giyindim. Gelinliğim bedenime tam uyuyordu ve bu harika hissettiriyordu.

Ben gelinliğimle adeta aşk yaşarken annem odaya girmiş  "Melek yeter kızım Aa! Alt tarafı bir gelinlik saatlerdir bakmaya doyamadın yavrucuğum. Geç oldu düğün yerine gitmemiz lazım daha" diyerek beni sürüklercesine odadan çıkardı. Ne kadar da üzgün bir anne.

Salona geçtiğimde babam yanıma gelip şöyle bir etrafımda çevirdi. İstanbul'a geldiğimizden beri Oğuz dayısında kalıyordu. Bizde ailecek onlardaydık.

"Benim prensesim ne ara bu kadar büyüdüde yuvadan uçuyor?" Gözlerim dolmuştu

"Şşt güzelim ağlamak yok. Bugün senin en mutlu günün." Diyerek beni teselli etmeye çalışıyordu. Başımı boynuna yasladım. "Sakın unutma senin arkanda her zaman bir ailen var. Canın sıkılır, üzülürsün baba de ben gelirim ne olursa olsun. Bugüne kadar ne yaptıysam hepsi sizin için güzel kızım." Ve birbirimize sımsıkı sarılmıştık.

"İyi ki varsın babam" annem de gözyaşlarını silerken

"Hadi damat bekliyor kapıda. Ayıp olmasın, çıkalım artıkın" Batuhan babam ve Arya anneme baktığımda onların da gözleri dolu doluydu.

Babamın desteğiyle kapının önüne geldiğimde annem kapıyı açmış, geçmem için önümden çekilirken başımı kaldırdığım tam o anda Arhan Oğuz'u karşımda görmeyi beklemiyordum.

Baştan aşağı beni süzen müstakbel kocam "K-konuşamıyorum lan. Ne diyeceğimi unuttum." Demişti ağzı bir karış açıkta kalarak.

"Hödüksün Arhan" kulağıma az bir mesafe kala yaklaşıp, sadece benim  duyabileceğim sesle

"Ama ben sadece senin hödüğünüm. İyi ki varsın kadınım. Sana söylenecek onca güzel laf varken sana senden daha güzel bir laf kullanamam." Hangi ara cebinden çıkardığını fark etmediğim zarif, kelebek kanatları şekline sahip kolyeyi boynuma taktı. "Sen ömrüme konmuş küçük bir kelebeksin" demiş ve boynuma, kelebeğin olduğu yere ufak bir öpücük kondurmuştu.

"Sana her baktığımda bir daha aşık oluyorum" biz birbirimize kapılmışken kızların öksürmesiyle büyülü an bozuluverdi.

"Ne lan iki saate karım olmayacak mı sizene?" Şebek bu adam ya.

"Eniştecim karın olmayacak demedik ki toplum içinde bu tarz davranışlar hoş kaçmıyor sen de biliyorsun ki" diye cevabını yetiştirmede gecikmedi Ceren. Oğuz da ona göz devirip yine annemlerin duyamayacağı şekilde fısıltıyla

"Devamını akşam getiririz" diyerek çapkınca göz kırpmıştı. Anlaşılan benim bu aşık adamdan çok çekeceğim vardı.

Konvoy halinde düğünümüzün yapılacağı yere geldiğimizde her şeyin tam istediğimiz gibi olması çok mutlu etmişti.

"Oğuz sen harikasın" gıcıkça

"Öyle olduğumu söylerler" demişti.

Gelin masasına oturduğumda "Kimler?" Diye sordum ben de kıskançlıkla karışık öfkeyle.

KALBİN EKSENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin