•Arhan Oğuz Güneri - Bölüm 54•Günler çok çabuk geçmiş. Melek'in ailesi gitmiş. Daha sonrasında benim annem ve babam gelmişti. Torunlarını çok çabuk benimsemişlerdi. Anneme bıraksak Öykü Deran'ı kendiyle İstanbul'a götürecekti. Gittikleri günden beri her iki taraf da her gün mutlaka arayarak onu görmek istiyordu. Onlar yüzünden aşırı radyasyona maruz kalıyordu. Ç
Öykü ise ilgi odağında olmaktan hoşnut görünüyordu. Gün geçtikçe annesi gibi güzelleşmesiyse beni endişelendirmiyor değildi. İçimi tedirginlik sarıyordu.
Gel gelelim Ateş'in isyanlarına dayanamayan annem, İzem'i de götürmüştü. Dondurduğu okuluna da devam etmesini istemişlerdi. Kızımız biraz büyüdüğünde onları denetleme gidecektim tabiki Ateş'e güven olmazdı neticede.
Yavuz Kübra'nın onu affetmesi için binbir türlü taklalar atıyordu ama Kübra yüz vermiyordu. Hak ediyordu süründürülmeyi.
Evin içerisinde Melek ve kızımızla kalmıştık. Annemgiller gittikten sonra eve sükunet çökmüştü. İlgi odağı olmaya alışan kızım bile ağlamıyordu. Sadece geceleri ağlayarak uykumuzdan ediyordu.
"Oğuz ben banyoya giriyorum dikkat et Öykü'ye" onunla gitmeyi teklif edecektim ki hızla gözden kaybolmuştu. Kızımla bir süre bakışmamızın ardından odayı kötü bir koku sardı. Kokunun kaynağını aramaya başladığımda tüm bu kokunun asıl kaynağının kızım olması hayretlere düşürmüştü. Minnacık bir şeydi bu kokuyu nasıl bırakabilmişti?
Kucağıma aldığımda ağır kokudan üzerine kusmamak için zor dayandım. Kendimden uzaklaştırarak odamıza çıkmaya başladım. Melek ne yapmam gerektiğini bilirdi.
"Hayatım Öykü'den kötü kokular geliyor ne yapmalıyım? Ne sıkarsam üzerine bu koku geçer?"
Güçlü bağırmasıyla ürkmüştüm. "Saçmalama! Sakın bir şey sıkma altını yani bezini değiştirmen gerekiyor. Bak orada ıslak mendil var aç altını onunla güzelce sil ardından kenarındaki pudrayı al ve ondan sür. Sonra da yeni bir bez tak. Bezlerde ilk çekmecedeydi. Tüm bunlardan önce altına altlık ser" dediklerine uyaraktan pudra, mendil ve bezi yanıma aldım. Üzerindeki pijamayı çıkarıp altını açmadan evvel burnuma mandal taktım.
"Küçücük bir şeysin kızım bu kokuyu nasıl çıkarabiliyorsun hayret ediyorum" gülücüklerle bana bakarken sahte bir kızgınlıkla
"Bak bak bir de babayla alay mı ediyorsun! Bacaklarını kırarım kız senin!" Etrafa dönmeye çalıştığında bezindeki bütün pisliği etrafa saçacak diye korkmuştum neyse ki korkulan gerçekleşmemişti. Uzun bir uğraşın ardından bezini takmayı başarabilmiştim. Bakmayın öyle elimden her iş gelir evelallah.
"Oğuz!" Sultanımın bana seslenmesiyle pijamasını da giydirip kucağıma aldım. Kollarımı annesi kadar çok seviyordu. Her kucağıma alışımda şu an da olduğu gibi uyuya kalıyordu.
"Efendim karım" üstüne geçirdiği elbiseye bir anlam verememiştim.
"Ne o yolculuk nereye?"
"Düzelt o kaşlarını! Yemeğe gidiyoruz. Cihan ve Eylül çağırdı. Bebeği görmek istiyorlar"
"Aşkım onlar gelsin. Küçücük bebek çıkarmayalım evden şimdi hasta olur" uyuyan kızımızı alıp yatağına yatırdı.
"Saçmalama bu havada nasıl hasta olsun. Biraz güneş yüzü görsün sonra d vitamini eksikliği olur. Haftalardır evdeyim bıkkınlık geldi artık" boynuna başımı yaslayıp ellerimide beline yerleştirdim.
"Boşver hayatım onları biz biraz yaramazlık yapalım ha? Ne dersin?" Hızla kollarımın arasından kayıp gitmişti.
"Çok beklersin! Gelmezsen kızımla tek başıma gideriz biz" bu beni sınama yöntemiydi. Her ne kadar Eylülle nişanlı olsalarda Cihan'ı çok fazla tanımıyorum ki kaldı ki ben Melek'i kendimden dahi kıskanırken tek başına gönderemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN EKSENİ
ChickLit•2018 wattys son liste adayı Polis #1 Bir hemşire ve bir polisin aşkı ne kadar tuhaf olurdu ki? GERÇEKLERDEN ESİNLENEREK YAZILMIŞTIR!! 18.09.2017