•Melek Güneri - Bölüm 52•
"Güzel kızım benim" annemin kapıda belirmesiyle güçlükle kendimi toparlayıp kalktım. Ne çok uyumuştum öyle. "Haydi kuzum gel de bir şeyler ye"
Acıyla istemsizce yüzümü buruştururken "Yiyemeyeceğim midem kötü"
"Yavrum bebeği düşün. Bir şeyler yemelisin ki sütün kesilmesin" ah! doğru ya bebek için yiyeceklerime dikkat etmeliydim.
Uyumadan önce onu Oğuzla aramıza yatırmıştım ama şimdi yoktu. "Bebek nerede?"
"Uyanınca babası seni uyandırmaması için aşağı getirdi" Anneme hemen ineceğimi söyleyip yerimden güçlükle kalktım.
Aynadaki yansımam gözüme çarptığında ufak çaplı bir kriz geçiriyordum. Duba gibiydim. Hamilelikte aldığım kilolarla başım dertteydi anlaşılan. "Ne o yine neye kızgınsın?"
"Aşkım görmüyor musun nasıl şiştiğimi. Ben bu kiloları nasıl vereceğim şimdi?" Arkamdan belime sarılarak
"Bence 1 gram bile verme. Böyle daha güzelsin" kalçalarımı avuçlarken "Ele geliyorsun" kolunun kıskacından kurtularak
"Aaa! sen kudurdun mu?" Mavilikleri kısılırken
"Ulan aylardır ayrıyım senden gelme üstüme" dedi acı çekercesine
"Az daha sabret şunun şurasında 37 günün kaldı" aynadaki yansımasından göz devirdiğini gördüm "37 gün sonra gör bak neler yapacağım sana!"
Ona dönerken "Aşkım her şeyi boşver de kızımıza bir isim koymadık daha" kızıma günlerdir bebek diye sesleniyorduk. Bir isim bulmayı dahi unutmuştuk!
"Ben bir isim düşündüm sen de bir isim koy böylelikle her ikimizin de istediği olsun" merakla onun bulduğu ismi sordum. "Öykü. Ona baktıkça bizim masalımızı hatırlamak istiyorum" bu adam gerçekten fazla romantikti. Kızımızda bile bizi yaşatmak istiyordu.
"Peki ben de Deran koymak istiyorum" anlamı güzel demek. Güzel masal.
"Öykü Deran Güneri" annemlerin ve kızların aşağıda olduğunu hatırlayınca birlikte aşağıya indik.
Kızım babamın ellerinde, etrafa meraklı bakışlar atıyordu. Babam Öykü Deranla ilgilendiğinden Esila'ya bakmıyor olmalı ki. Yeğenine çok kötü bakışlar atıyordu. Esila'nın yan tarafındaki boşluğa oturduğumda küskünce bana bakıp "Abla! Ben bu bebeği istemiyorum! Herkes onunla ilgileniyor! Beni artık sevmiyorsunuz"
"Güzelim. Hiç öyle şey olur mu? Biz seni hala çok seviyoruz. Sadece o aramıza yeni katıldığı için öyle. Sen doğunca da biz seni böyle seviyorduk" göz devirerek "Yine de onu sevmeyin. Onu kapıya bırak abla!"
Oğuz "Kimse benim kızımı kapıya bırakamaz küçük hanım!" Dedi sahte kızgınlıkla. Babam Öykü Deran'ı Oğuz'un kucağına bırakırken "Al kızını da üzme benim minik kızımı damat!"
"Baba büyüyünce bunları kızıma anlatacağım. Deden seni bir kenara atıp teyzeni sevdi diyeceğim" Oğuz sesini incelterek Esila'nın taklidini yapınca hepimiz kahkahalara boğulmuştuk.
Kızlarla koyu bir dedikodunun ortasındaki annem merakla "Kızım şu bebeğe ne zaman isim koyacaksınız? Nasıl hitap edeceğimizi şaşırdık günlerdir"
"Koyduk annem. Öykü Deran. Oğuz yarın gidip kimlik kartını çıkartacak"
"Güzel isimmiş. Pek de yakışır benim güzel torunuma" diyerek aşkla kızıma baktı.
Saatler ilerlerken havada kararmıştı. Annem ve kızlar el birliğiyle yemekler hazırlamış ve tek bir şeye dahi dokunmama izin vermemişlerdi. Bu sırada Oğuz'la bebeğimizi sevmiştik. Tabi yine Esila bizden kötü bakışlarını bir an olsun çekmemişti.
Tekli koltukların birinde oturan Mete'nin Öykü Deran'a çok içten bakışları, sanki bakmak istiyor da kıyamıyormuş gibiydi. "Mete'm ablacım yeğenine bakmak istemez misin"
Gözleri ışıldayarak "Gerçekten bakabilir miyim?!" Kızımı babasının kucağından alarak Mete'yi yanıma çağırdım. Oturunca özenle bebeğimi dayısının kollarına bıraktım. Mete sanki kırılacak bir eşyayı tutarcasına özenle sarmalamıştı Öykü Deran'ı.
"Abla çok güzel!" Mete'nin Öykü Deran'ı bu kadar sevmesi tuhafıma gitmişti. Çünkü Esila ilk doğdu zamanlarda asla kucağına almıyor bebeklere karşı bir nefreti olmuştu. Esila'yı yatağından alıp yere atma teşebbüsüne dahi girişmişti. Tabi o zamanlar küçüktü de pek kızamamıştık.
"Melek'i hastanede ilk elime verdiklerinde nasıl tutacağımı nasıl bakacağımı hiç bilmemiştim. Onca ameliyata girip çıkmıştım. Onca hocalık yapmıştım ama bir bebeğe nasıl bakılır bilememiştim... O an dünyadan soyutlanmış bambaşka bir alemde hissetmiştim kendimi. Tabi hanım halen doğumhanedeydi. Kokusunu bir çektim içime yer ayağımın altından adeta kayıp gitti. Sonra büyüdü okula başladı. Anladım kız babası olmanın zorluklarını" gözleri dolmuştu babamın "Hiç unutmam anaokuluna gidiyordu, bir oğlan vardı peşinden ayrılmıyordu bizim kızın. Oğlana bir şey desem olmuyor Melek'e desem olmuyor. Akşam oturdum dertli dertli hanım geldi hastalarınla mı ilgili bir sorun var diye sordu yok dedim ne bu halin öyleyse dedi. Bizim kız elden gidici oğlanın biri peşinden ayrılmıyor dedim. Dakikalarca güldü annen bana, kızım. Bir şekilde o çocuktan uzaklaştırdım neyse ki seni. Bir şekilde üniversiteye kadar geldin ve bir gün ilk defa benimle birini tanıştırmak istedin ya şu kalbimde bir sızı oluştu. Seni kaybetme korkusuydu bu his... Biliyordum sen birini seçtiysen, benim karşıma getirdiysen ciddiydi bu iş. Sonrası bildiğini gibi. Şimdide canımın canından bir parçaya sahibim Öyle güzel, öyle muazzam bir his ki kelimelere dökülmez" babama sımsıkı sarıldım. Dünyanın en güzel hissidir ailenin olması, onların yanında olması.
"Melek ben şimdiden söylüyorum asla benim kızımı kimse bendem alamaz" dedi Oğuz gözleri dolu dolu.
Babam "Sen benim kızımı alınca iyiydi ama. Kusura bakma yok öyle dünya" kucağıma aldığım kızımı severken.
Kapı çalınınca Mete bakmaya gitti. Biz de Öykü Deran'ı güldürüp, gülüşüyorduk ki Mete "Enişte kapıda birileri var, seni çağırıyorlar" demesiyle Oğuz tedirginlikle kalktığında ardından bende kalktım.
Kapıda bekleyenler polis memuruydu. Ne olmuştu? Oğuz yoksa göreve mi gidecekti?!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN EKSENİ
ChickLit•2018 wattys son liste adayı Polis #1 Bir hemşire ve bir polisin aşkı ne kadar tuhaf olurdu ki? GERÇEKLERDEN ESİNLENEREK YAZILMIŞTIR!! 18.09.2017