6| 'Görücü'

5.4K 176 5
                                    

•Melek Erden - Bölüm 6•

Size nöbetlerin çok sıkıcı ve bir o kadarda yorucu geçtiğini söylemiş miydim?

O halde söylemeden geçemeyeceğim burası gerçekten çok boğucu. Suratsız ve hasta olmak için direnen hastalarla dolu. Daha ilk senemde hastalardan bıktırdıysalar ileriyi hiç düşünemiyorum, düşünmek dahi istemiyorum.

Gelip rica etseler sanki herhangi bir uzuvları eksilecek. Emir kipi ile konuşan insanlara hiç haz etmem ve sanki inadıma gelip 'Hemşire şu iğneyi yap' veya 'Hemşire gel de serumumu tak' ve daha sayamayacağım bir dolu sinir bozucu şeyler.

Danışma görevlisi beni uykumdan uyandırıp "Hemşire Hanım bir teyze gelmiş sizi soruyor" yine mi ya? Ben kurtulamayacak mıydım bu teyzeden!

Hemşire odasından çıkıp acile döndüğümde günlerdir hasta olduğunu iddia eden ama ne tahlillerinde ne de tansiyonunda hiç bir sorun olmayan teyzeyi gördüm. Ve bu defa ilk kez yalnız değildi yanında benden en az 10 yaş büyük pala bıyıklı, göğüs kılları ta kaç metre uzaktan görünen kaba görünüşlü bir adam vardı yanında.

"Hemşire kızım seni göremeyince korktum" nöbetimin hangi günler olduğunu bilmeyen bu teyze her gün gelip olay çıkarmakla da kalmıyor.

Ellerimi ceplerime koyup "Neden ki teyzecim"

"Seni biri ile tanıştıracağım. Bak bu benim torunum Kemal" adı nedense adamın üzerine tam oturuyordu. Adam bana otuz iki diş sırıtıp elini uzatmıştı. Neyse ki elimde eldiven vardı. Elini tuttuğumda selamlaşmak manasında neredeyse parmaklarım yerinden çıkıyordu o kadar sıkmıştı. Ve söylenmeden geçemeyeceğim elindeki bütün teri eşime geçirmişti.

"Teyzecim tanıştığıma memnun oldum ama senin şikayetin neydi sana bakalım?" Ellerini dua eder gibi açıp sonradan karnında birleştirmişti.

"Allah'a şükür bir şikayetim yok güzel kızım" bıkkınlıkla nefes verip

"Ya niye geldin teyzecim?" Şimdi anlaşıldı neden günlerdir geldiği ve bugünde yanında torununu getirdiği

"Sen ile Kemal'imi tanıştırmak, başgöz etmek için. Bak torunumdur diye demem adam gibi adamdır. Sen gel bir he de" alıcı gözle süzmeyi de ihmal etmemişti.

"Teyzecim benim gönül işlerine ayıracak vaktim yok. Eğer bir şikayetin varsa muayene edeyim?" Yüzünü asıp anlamadığım dilde kelimeler söyleyip torunuyla uzaklaştı. Torunu kapıdan uzaklaşana kadar bana bakmayı kesmemişti.

Bizi uzaktan izleyen Ferhat yanımda biterek "Kızım ne dedin de bu kadar sinirlendirdin?"

Ellerimle kendime hava yaparken "Ya bir şey anlamadım ki, bana torununu yamamaya çalışıyordu. Bende öyle işlerle uğraşacak zamanımın olmadığını söyledim"

Ferhat kahkahalarla gülerken "Torunumuymuş yuh yani oğlu sanmıştım" sinirli sinirli ona baktığımı fark eden Ferhat "Neyse ya! sana kolay gelsin ben odaya döneyim"

Nöbet günlerinde uykusuz kalmamak ve daha iyi çalışabilmek için sırayla hastalara bakıyorduk. İki saat ben baktıktan sonra iki saat Ferhat bakıyordu.

Odaya geri dönüp yarım kalan uykuma devam ettim.

Ferhat beni uyandırdığında son kez odaya bakıp çıktım. İlk önce lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım.

Kahvenin koyu tonu gözlerim yorgunluk ile bakıyordu. Ah! size gözlere olan ilgimden bahsetmemiştim. Oldum olası renkli gözlülere karşı bir sempatim var. Hatta Merve yeşil gözlü olduğu için onunla tanışmak istemiştim. Şimdilerde kendimi tutabiliyorum da her renkli gözlünün üzerine atlamıyorum maazallah.

Ellerimi sabun ile iyice yıkayıp ardında da yüzümü kurulayarak acile döndüm. Acil çağrı cihazından sinyal gelince ekiple beraber acil kapısına çıktım.

25 yaşında aşırı alkolden dolayı kaza yapmış bir kadını getirmişlerdi. Bilinci kapalıydı. Ekiple beraber oldukça hızlı olmaya çalışarak acil ameliyathaneye ulaştırdık. Sonrası zaten doktorlar ve ameliyathane hemşirelerinin işiydi.

Hasta sayısı azalmaya başlayınca Ferhat beni odaya gönderdi. Ben ise odaya girmeyerek aksine çatıya çıktım. Güneş doğmak üzereydi ve bundan daha güzel bir an yoktu.

Göğün o kızıllığı eşsizdi. Ardından ufuktan güneş kendini göstermeye başlıyordu. Güneş ışınlarıyla yer yüzünü aydınlatana dek her şey karanlık. Kalbimiz gibi biri gelir orayı aydınlatır ve gidince tekrardan karanlığa mahkûm eder ne olacağını düşünmeden.

Bencillikti bu... Umut verip yüz üstü bırakmak... Neyseki ben bugüne kadar öyle bir şey yapmamış veya yaşamamıştım.

Yıllarca ailemi, geleceğimi düşünerek çalışmıştım ve neyse ki emeklerimin karşılığını almıştım. Kalabalık bir aile olmasakta iki kız ve bir erkek kardeşe sahibim. Benim bu hayattaki en değerli varlıklarım onlar. Hep anne ve babamın birbirlerine olan aşklarına gıpta ederek büyüdüm.

Annem erken yaşta evlendiği için yaşlı sayılmazdı. Onunla arada arkadaş gibi muhabbet ettiğimiz olurdu. Kardeşlerimle ise daha bir iyi anlaşırım ama en çok büyük olanıyla. Babamla da normal baba kız ilişkimiz var.

Göz kapaklarım yorgunlukla kapanıp yerini günü aydınlatan güneşe bırakmıştı.

KALBİN EKSENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin