Bilal Sonses - Gel Hayalim•Arhan Oğuz Güneri - Bölüm 37•
O kara günün ardından koskoca 30 gün geçmişti. Sol yanım en son 30 gün önce atmıştı.
Hani ve Lice de başarılı geçen görevlerimizin ardından sınıra gönderilmiştik. Bu sırada 30 gün içerisinde hiçbir olumlu cevap gelmedi. Uyumayı severdi ama bu kadarı da çok değil miydi?
Hasret kalmıştım gül yüzüne. Kokusu burnumda tütüyor derler ya aynen o anları yaşıyorum. Ceren, Feris İzem ve Kübra arada ziyaret saatlerinde başarabildiklerinde görüntülü arıyorlardı. İlk geldiğimde başladığımız bu uygulama annemlerin öğrenmesiyle iki haftadır son bulmuştu. Aklım onda kalırda başıma bir zeval gelmesin diyeymiş. İki haftadır onu görmemekten daha kötü ne olabilirdi ki?
Bugün başarı ile sınır operasyonlarımızı da bitirdik. Çok şükür hiç şehit de vermemiştik. 30 gündür yaşanan tek güzel olay buydu. Şu an arabamla yoldayım. Gaziantep'e gidiyorum hasretine dayanamadığım yarime. Vardığımda ilk olarak hastaneye gitmeden evvel eve uğrayıp ılık bir duş aldım. Sadece İkizler ve babam evdeydi. Annem ve Feris İzem ise hastanedeydi. Dedem Trabzon'a gitmişti, çok kalamazdı zaten buralarda.
Duşun ardından yeni kıyafetler giyinerek hazırlandım. Vitrinde onun en sevdiği koku vardı. Bir iki defa sıkarak hazır oldum. Dolaptan ayakkabılarımı alacaktım ki onunla olan bu konudaki konuşmamız geldi aklıma. Ben yaralıyken eğilip ayakkabılarımı giyemiyordum. O da bizdeyken dışarı çıkacaktık bir gün. Tam eğilip ayakkabı çıkaracaktım ki "Nerede ben vereyim?" demişti. Yerini tarif edince kolaylıkla bulmuştu. Dolabı açarken ayakkabıların çokluğunu görüp gözlerini kocaman açmıştı. Tehditle "Bak ben baştan söylüyorum evlendiğimizde bu kadar çok ve marka olmayacak! Tüm rızkı bunlara mı vereceğiz?! Doğmamış çocuklarından utan" o sırada da aynen şu anda olduğu gibi sırıtmıştım. Güzel günlerdi.
Kendi arabamla geldiğim için taksi derdi ile uğraşmadan kısa süre içinde hastaneye vardım. Yoğun bakımın olduğu kata çıkarken koridorda kimsenin olmaması tuhaftı. Bu detay dikkatimi iyiden iyiye çekerken yoğun bakım odasından çıkan hemşireye durumunu sorduğumda 1 hafta önce yoğun bakımdan çıkarıldığını ve son durumunu bilmediğini söyleyince hissizleştim adeta. Bir haftadır bana yalan mı söyleniyordu? Ben hasretimden yanıp tutulurken o uyanmış ve bana söylememişlerdi öyle mi?!
Sinirden gözü dönmüş bir halde tekrar giriş katına indiğimde danışmadan hala hastanede mi diye baktırdım. Belki de taburcu olmuştur. Şu dakikadan sonra yapacakları her şeye açığım. Danışman 389 nolu odaya 1 hafta önce geçiş yaptığını söylediğinde ne olduğunu anlayamadım. Durumu iyi diye sevinmeli miyim ya da bir haftadır iyi olduğunu benden gizledikleri için kırılmalı mıyım?
Asansörü beklerken düşünemeye ihtiyacım vardı. Ben ona koşa koşa gelirken onun kötü olduğunu benden gizlemişlerdi. Peki neden? Niye böyle bir şeye gerek duymuşlardı ki Beynimi kemiren sorularla dolup taşmıştım.
Danışmanın söylediği 389 nolu odanın önüne geldiğimde içeride konuşulanlar dışarı vuruyordu. Onun aşık olduğum sesi doluştu ilk kulaklarıma. "1 hafta oldu niye gelmedi?" Bende seni özledim güzelim diyerek tam kapıyı açacakken Kübra'nın sesiyle duraksadım
"Melek Ege'nin işleri var güzelim sonra gelir. Sen uyu dinlen" b-bi dakika Ege mı demişti o ben mi yanlış duymuştum. Az önce 1 haftadır gelmedi diye üzüldüğü kişi o muydu? Şaka olmalı şaka kamera nerede diye etrafıma bakındım delirmiş gibi. Koridorun diğer ucundan gelen Feris beni fark etmişti. "A-abi" iki koca büyük adımda Feris'in önünde dikildiğimde engel olamadığım yüksek sesle "Ne zaman söylemeyi düşünüyordunuz? Neden uyandığını gizlediniz benden! Ne Eg'sinden bahsediyor bu kız Feris!"
Hastanenin terasına çıkartırken sesimi çıkarmadım şimdilik "Abi lütfen sakin ol her şeyi anlatacağım" yanda duran boş oturaklara çöküp ellerimi dizlerime yaslayıp başımı ovuşturdum. Yorulmuştum artık her şeyden. Her şeyin içinde bir dolambacın olmasından, karşıma sürekli engellerin çıkmasından bunalmıştım.
"Abi dinle beni!" başımı kaldırıp onaylamazca "Bu saatten sonra ne kurtarabilir ki? Beni değilde o iti sordu" dudaklarımdan dökülen sözlere ben bile sinir olurken oturakları devirdim. Gözüm dönmüştü. Etrafı göremez olmuştum gözlerimin yanmaya başlamasıyla yanaklarımda ıslaklık hissetmem saniyeler sürmedi "Sevgisi ve aşkı gerçek değilmiş ya da dur Ege onu kaçırmadı da bilerek mi gitti onunla?" ağzımdan çıkanlar istemsizce dökülüyordu.
"Abi pişman olacağın şeyler söylüyorsun!"
"Ne o zaman ne Feris! Onun nişanlısı ben iken neden beni değilde o şerefsizi yanında istiyor?!" Feris daha fazla sessiz kalamayarak benim gibi yüksek sesle "Melek hafıza kaybı yaşıyor! Oldu mu duydun mu işte!" Ne? Ne demişti o?!
"H-hafıza kaybı derken?"
"Ne anladıysan o!" Diyerek çekip gitti. Ben ise yalnızlığımla kaldım. Az önce sevdiğim kadına yakıştırdığım ithamlar peki ne olacak? Beni aldatmakla suçladım onu. Ya o beni affedemezse o zaman yanardım işte.
Bir müddet öylece donuk vaziyette durdum. Ardından yüklenen siniri boşaltmak için etrafımdakileri yakıp yıktım. Tüm cesaretimi toplayınca girebildim ancak odaya. Feris İzem dışındaki odadaki herkes beni görünce şaşırmıştı. Geleceğimi bilmiyorlardı. Sürpriz yapacaktım sözde ama en büyük süprizi onlar yaptı bana hoş. Odadaki kimse konuşmuyordu. Hepsinin yüzünde şaşkınlık vardı. Ve biraz da gelmemi beklemedikleri de belliydi. Derin sessizliği bozacak ve can alıcı söz Melek'ten geldi "Bu kim?" Annemler benim hafıza kaybı geçirdiğini bilmediğimi zannettikleri için sahte bir gülümsemeyle durumu kurtarmak adına "Yeni uyandı ya şaşırdı tabi şaşkın. Niye haber vermedin oğlum geleceğini?" İlk defa görüyormuş gibiydi.
"Geldim işte anne. Sürpriz yapayım dedim"
"Biz sana seni almaya geliriz demedik mi. Yorgun argın bir de araba kullanmışsın" almaya geldiklerinde kim bilir yine ne yalanlar uyduracaklardı. "Anne bu kız ne zaman uyandı?!" kendi annemi es geçmiştim sorumu Berin anneye yöneltmiştim. İlk anneme baktı o bakınca ben de anneme baktığımdan ondan olumlu ya da olumsuz bir yanıt alamadı. "Babanlar gelsin onlardan al cevabını. Benim takatim kalmadı" delirmeme ramak kalmıştı. Her biri topu başkasına atıyordu.
"Onların yalanlarına gerek yok biliyorum her şeyi. Nasıl gizleyebildiniz peki? Ya da nasıl yapabildiniz bunu? Benim dışımda herkes biliyor değil mi salak yerine koyduğunuz bir tek benim. Ne biliyor musun anne keşke senin benden bir şey gizlemen yerine oradaki kurşunla can versem daha iyiydi" kustum tüm kinimi akıttım. "Dışarı çıkar mısınız hepiniz" dememle suçlu olduklarını bildiklerinden çıktılar odadan Melek ise az önce olanların şaşkınlığıyla bön bön bakıyordu suratıma. Yine sinir olacağım iki sözcük çıktı dudaklarının arasından "Sen kimsin de annemi kovuyorsun?" Kızgın bir boğa gibi bakıyordu.
"Arhan Oğuz ben tanımadın mı beni sahiden?" Başını iki yana salladı "Hayır tanımıyorum! Ama sürekli seni anlatıyor Ceren ve arkadaşı. Hatta bizim senle çekilmiş fotoğraf ve videolarımız bile var" beni hatırlamadığı gibi büyük ihtimalle Feris İzem'i de hatırlamıyor. "Peki yaşadığın kazayı hatırlıyor musun?"
"Seni ne ilgilendiriyor?" Aksi Melek geri dönmüştü. Suskunluğumdan halime acımış olmalı ki açıklama yapma gereksiniminde bulundu. "Doktorlar geçici hafıza kaybı geçirdiğimi söylüyor. Hafızamı tetikleyecek bir olayda veya aniden de düzelebileceğini söylüyorlar. Söylesene kimsin sen?"
"Sana sarılabilir miyim?"
"Tanımadığım her insana sarılıyor gibi mi duruyorum ordan bakınca?" onu daha fazla yormamak için odasından çıktım. Benim ardımdan annemler içeri girmişti ama benim yüzüm yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN EKSENİ
ChickLit•2018 wattys son liste adayı Polis #1 Bir hemşire ve bir polisin aşkı ne kadar tuhaf olurdu ki? GERÇEKLERDEN ESİNLENEREK YAZILMIŞTIR!! 18.09.2017