26| 'Galata'

2.3K 76 0
                                    

•Melek Erden - Bölüm 26•

Hep hayalimdi sevdiğim, aşık olduğum adamla Galata'ya çıkmak. Bu yüzden her gelişimizde annemlerin ısrarına rağmen yukarı çıkmamıştım. Ve şu an o büyük hayalimi gerçekleştiriyorum. Galata'nın denize bakan tarafında Oğuz ile kol kola oturuyoruz. Ben başımı onun boyun girintisine yaslamış, o da arkadan bir koluyla belimi sarmıştı. Onun kendine has kokusunu derince içime soluyordum. O kokuyla sarhoş oluyordum adeta. Kahvaltı edemeden beni alıp buraya getirdi. Kahvaltımızı yaptıktan sonra boğazın eşsiz manzarasından mahrum kalmamak için balkona çıktık. Telefonunu çıkarıp bir şeyler yapınca çok meraklanmıştım.

Telefonu cebine koyduktan sonra "Daha önce geldin mi buraya?" Diye sordu

"Evet. Hayır."

"Nasıl yani?" Dedi kafa karışıklığıyla

"İstanbul'a tatile gelmiştik. Dolayısıyla buraya da uğradık ama ilk defa yukarı çıktım. Sevdiğim adamla geleceğim diye kendime bir sözüm vardı" diye bitirdim açıklamamı.

Büyülenmiş yüz ifadesiyle bakıyordu bana saçlarımın arasına öpücük kondurmasının ardından "Sen benim başıma gelen en güzel şeysin"

"Kamyon arkası sözler" diyerek dalga geçtim ben de onunla "Gönlünde yer yoksa ayakta da giderim yavrum"

"Iyy yapma şöyle şakalar"

"Tamam. Tamam sondu nereye gitmek istersin?"

"Senin memleketin benden daha iyi bilirsin buraları?" Sanki bunu dememi bekliyormuş gibi gülümsemişti. Elimden tutup peşinde sürüklemeye başladı. "Arhan sana bir şey soracağım"

"Sor birtanem"

"Sen evlilik konusunda ciddi misin?" Beni sürüklemeyi bırakıp durduğunda dengemi sağlayamayıp ben de onun üzerine düşecek gibi olmuştum ama belimi sıkı kavraması sonucu bu kazayıda atlatmış oldum. Gözlerimin en derinlerine bakıp "Her erkek evlenmek ister sevdiği kadınla"

"Sen benim gözümde her erkek değilsin ve evlenmek için yaşımız daha erken. Evlendikten sonra istediğimiz çoğu şeyi yapamayabiliriz. Hem evlendikten sonra çevremizdekilerin bizden çocuk beklentisi olacaktır. Ben tüm bunların sorumluluğunu yüklenmeye hazır hissetmiyorum kendimi. Ha istersen söz takarız ama evlenmek için daha çok erken sevgilim" hiçbir şey söylemeden yürümeye başlayınca öfkeme hakim olamadım. Küçük bir çocuk gibi trip mi atacaktı?! Öyleyse ben de ona atarım!

Onun ters istikametine doğru yürümeye başladım. Sokakların hiçbirini bilmememe rağmen. Ne kadar süredir yürüdüğümü bilmiyorum. Tek bildiğim öfkemin dinmesi için yürümek . Ve artık akmakta ısrarcı olan göz yaşlarım bile özgürlüğüne kavuşmuştu. Telefonum birkaç defa çalmıştı ama yanıtlamayıp uçak moduna aldım. Arkasını dönüp giderken düşünecekti. Birkaç ara sokak daha ilerlemiştim ki bileğime tutunan bir el yüzünden durmak zorunda kalmıştım. "Güzel kızım bir derdin mi var? Ne oldu da böyle ağlaşıp durursun?" Bu soruyu soran çiçek satan teyzeydi.

"Hayır teyzecim iyiyim. Teşekkür ederim" diyerek seri adımlarla uzaklaştım.

Birden bire ne olmuştu bize böyle? Bu kararıma saygı duyması gerekmez miydi?

Dar sokakları aşıp ana yola çıktım. Feris İzem'i arayıp beni almaya gelip gelmeyeceğini sordum. Onun dışında arayacak kimsem yoktu şu anda. Yakınlardaki parkta oturmamı yarım saat içerisinde burada olacağını söyledi. Yarım saat geçmemişti ki biri gelmişti gelen kişi elbette ki Arhan Oğuz'dan başkası değildi. Ben sana bunun hesabını sorarım Feris hanım! Beni kendine doğru çekip sarılmıştı. Ben ise tepkisizce ne yapacağını bekliyordum.

KALBİN EKSENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin