•Melek Güneri - Bölüm 48•
6 ay sonra
Bedenimde bize, ben ve Oğuzuma ait bebeğimizin varlığını öğrenmiştim bugün. Onun varlığını öğrendiğim ilk o an sanki dünyanın en şanslı kadını benmişim gibi hissettim.
Sevdiğim adamdan bir parça, ikimize ait bir can içimde büyüyordu. Bu heyecan bambaşkaydı. Ne kalem ne satır yeterdi mutluluğumu anlatmaya.
Oğuz ısrarla çocuğumuzun olmasını istediğini söylüyordu ama ben erken deyip geçiştiriyordum. Ona bir bebeğimizin olacağını özel bir günde açıklayacaktım. O zamana kadar da bebeğim doktorumuzla aramızda bir sır olarak kalacaktı.
Hastaneden bu sayede erken çıkıp eve gelmiştim.
Koltukta bir süre dinlendikten sonra mutfağa geçtim.
Kalbimin heyecan ve mutluktan atıyor olması beni telaşa veriyordu.
Yeni yeni öğrendiğim daha doğrusu tarife bakarak zar zor hazırladığım köfteleri ateşe verdim.
Yemeklerimin hepsini hazır ettikten sonra kirlenen üstlerimi değiştirmek üzere odamıza çıktığımda kapı sesini duydum. Bana birkaç defa seslenmesinin ardından o da odamıza çıkmıştı.
Tam tişörtümü almış giyinecektim ki kapıyı açtı. Bakışları bir süre oda içinde gezinmesinin ardından beni bulmuştu.
"Imm burda sanırım bir kaçak var" deyip birkaç adımda yanıma geldi. Belime yerleştirdiği elleri ile irkildim. Sanki onun orada olduğunu hissetmiş gibi "Aşkım düşünsene burada ikimize ait bir can oluyor" kolları arasından sıyrılıp "Daha erken dememiş miydik? Neden bu konuları açıyorsun" ses tonumu özellikle kızgınmış gibi tutmaya çalışmıştım.
Beni ikna etmeye çalışırcasına "Böyle minik minik ellerini avucuna alıyorsun. Ah hayali bile çok güzel"
"Sen gerçekten delirmişsin" gülmemek için kendimle çetin bir savaş veriyordum. Biraz daha ısrar etse söyleyecek gibiyim. Zor da olsa tişörtümü giyinip kurtulabildim kolları arasından.
"Yemekler soğuyacak haydi" beni kendine çekerken "Yemeği boşver. Hadi biliyorum sen de çok istiyorsun" bu adam tek kelimeyle çıldırmıştı!
"Aa birazdan Kübra gelecek acele etmemiz lazım" oflamaları eşiliğinde mutfağa inip masayı kurmaya başladım.
Buraya taşınalı tam 9 ay olmuştu. Uzun uzun kavgasını ettiğimiz Yavuz'un tayini çıkmamıştı ama ona inat tayin alan Kübra'nınki ise çıkmıştı. Bu duruma Yavuz epey bir bozulmuştu. Oh olsundu benim arkadaşımı bu sebepten ötürü kırmıştı birazcıkta o kırılsındı.
Atanmasının buraya çıkmasından 1 ay sonra Ankara'da çalışmaya başlamıştı.
Kapı sesini duymamla kapıya deyimi yerinde depar attım.
"Selaaam!" Kübranın neşeli haline epey bir şaşırsamda ben de ona karşılık verdim.
İçeri geçmeden kaş göz işaretiyle ne yaptığımı sormuştu. İki gün önce şüphelerimi ona açtığımda o da hamile olabileceğimi söylemişti. Bu sebeple boş yere heyecanlanmasın diye Oğuz'a söylememiştim. Bugün hastanede kan testi yaptırınca şüphelerimiz doğrulanmıştı ancak Kübraya boş yere telaş yaptığımızı söyledim.
Bebeğimizden ilk haberi olması gereken kişi Oğuz du ondan önce kimseye söylemeyecektim.
"Hadi yemekler soğuyor mutfağa geçelim" Beraber mutfağa geçtiğimizde Oğuz'u çağıracaktım ki
Elindeki ekmek sepetini masaya koyarken "Hoş geldin baldız" demişti.
"Hoşbuldum eniştecik" masanın eksiklerini ben kapıdayken Oğuz koyduğundan hemen masaya oturduk.
"Ee ne var ne yok?"
"Ne olsun Yavuz'un dırdırıyla uğraşıyorum. Her sabah görüntülü arayıp beni kontrol ediyor. Neymiş hastaneye gidince aşırıya kaçmamalıymışım, çok makyaj yapmamalıymışım falan bıktırdı beni" Oğuz neşeli bir kahkaha atıp
"Yavuz efendiye bak sen bir de ben kıskançlık yapınca laf atıyordu. Aramalarını açma baldız kudursun orada" Kübra kahkahalara boğulurken Oğuz hala Yavuz'a laf atıyordu.
"Bugün açmadım zaten. Bir şekilde ameliyathaneden birilerinin numarasını bulmuş ordan aradı manyak" Kübra'nın lisedeki alanı benim gibi hemşirelikti ama mezun olur olmaz sınava girmiş ve üniversite de okuduğumuz bölüm olan anestezi teknikerliğine geçiş yapmıştı.
"Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim" Oğuz şaşkınca
"Yani ben ve Yavuz'u bir mi tutuyorsun? Aşk olsun karıcım"
"Aşk oluyor zaten kocacım da öyle değil mi sende ilk başlarda Ferhat'ı kıskanmıyor muydun?" bu konuyu her açtığımda bir şekilde kapatıyordu. Hala az da olda ondan haz etmediği apaçık ortadaydı.
"Neyse ne canım yemeğimize devam edelim soğumadan" eve geldiğimde hazırladığım köfteleri iştahla mideme indirdim.
Oğuz bana aldırış etmeden Yavuzla alay ediyordu. Ve tabi ona Kübra'da katılıyordu. Yemeklerini bitirince muhabbete dalan ikili içeride devam ettiler. Beni mutfakta bir başıma bırakarak.
Bebişime yapacak bir şey yok bakışımdan sonra yemekleri toparladım.
Kahve için tozunu çıkarıyordum ki derste gördüğümüz hamilelerin kahveyi çok tüketmemesi yazısını hatırladım aniden. Kahve tozunu gerisin geri yerine koyarken çay için demi çıkardım. Çay için su ısınırken homurdana homurdana salona geçtim. Oğuz ve Kübra ters bakışlarıma maruz kalmıştı.
"Bebeğim bir sorun mu var? Kötü görünüyorsun" endişeli ses tonu ve anında ayaklanıp yanıma gelmesi içimi burkmuştu.
"İyiyim hayatım. Sorun yok. Bugün biraz fazla ayakta bulundum ya ondan olabilir" diye bir şeyler gevelerken beni üçlü koltuğa oturtmuş sırtıma yastık desteklemiş ve ayağımıda uzatmıştı.
Sen çok güzel bir baba olacaksın adamım. Her ne kadar şuan ondan haberin olmasa da.
Kübra mutfağa gidip çayı hazırlamıştı. Cidden çok mu kötü görünüyordum?
İlerleyen saatlerde Kübra evine gitmişti. Oğuzla baş başa kalmıştık. Uyumaya hazırlanırken Oğuz "Meleğim, Feris İzem'i çağırdım seninle kalması için" panikle yerimde doğrulurken
"S-sen nereye gidiyorsun ki?" İçimde amansız bir his doğmuştu. Beni göğsüne yatırırken yatıştırıcı sesiyle.
"Güzelim, sınır dışı görevim var. Biliyorum gitmemi istemeyeceksin ama gitmek zorundayım. Güzel yarınlarımız için bunu yapmalıyım"
"Ömrüm, ya sana bir şey olursa? Ya ş-şehit olursan ne olacak?" Sesimin titremesine engel olamamıştım.
"Şşt akıtma o yaşları" ne zaman akıttığımdan haberim olmayan yaşları silerken "Allah'ın izniyle kazasız belasız geri döneceğim. Şehit olursamda vatan sağ olsun demekten başka ne yapabiliriz ki? İlk şehit olan polis de ben olmayacağım son da. Unutma ki bu ülke bu topraklar bize emanet. Biz de bunu hakkıyla korumalıyız"
"Ne zaman gideceksin peki?" Bakışlarını benden kaçırarak "Yarın sabah"
"Bu kadar çabuk mu?" Derin bir iç çekerek "Düşman durmuyor" bir an varlığını bugün öğrendiğim bebeğimiz düştü zihnime. Onu özel bir günde söylemeyi planlamıştım oysa ki.
Bir an söyleyeyim dedim ama bir an onu, bebeğimizi bırakmamak için gitmekten vazgeçebilirdi. Bu riski göze alamazdım. Belki bencildim ama onu da düşünmek zorundaydım. "Ne kadar sürecek?"
"6 ay" geldiğinde bebeğimiz 8 aylık olacaktı. Doğumu görebilirdi.
"Gözün arkada kalmasın. Seni her daim sevdiğimi bil" sımsıkı sarıldık birbirimize. Saçımdan öptü.
"Sen varlığımı anlamlandıran nadide bir parçasın"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN EKSENİ
ChickLit•2018 wattys son liste adayı Polis #1 Bir hemşire ve bir polisin aşkı ne kadar tuhaf olurdu ki? GERÇEKLERDEN ESİNLENEREK YAZILMIŞTIR!! 18.09.2017