•Arhan Oğuz Güneri - Bölüm 27•Buraya getirdiğim küçük valizimi topladıktan sonra aynanın karşısına geçip saçlarıma şekil verdim. Buradaki dolabımdan beyaz v yaka tişörtümü ve üzerine kırmızı hırkamı aldım. Altım içinde rastgele siyah bir pantolon aldım
Melek'in odasına baktım ama boştu. Aşağıdan sesleri gelince ben de aşağı indim. Çok hızlı hazırlanmıştı ya da ben geç kalmıştım.
Annem Melek'e onu tekrar beklediğini söyleyince mutlu olmuştum. Çünkü bu annemin onu gerçekten sevdiğini gösteriyor. Babamla toklaşacağım sırada kulağıma "Ne yap ne et gönlünü al gelinimin" dedi.
Bizimkilerde fark etmiş olmalıydı aramızdaki gerginliği. Daha doğrusu aramızda ne olduğunu bilmiyorum. Çünkü dünden beri bana karşı soğuk davranıyordu. Ateş'in yanından kaldırmak istediğimde engel olmuştu. Pek belli etmesem de bozulmuştum ister istemez.
Annemin elini öpüp helallik istedim. Diyarbakır'a her dönüş zamanında bunu yapıyordum. Gidip de dönememek vardı. Kızlara sarıldıktan sonra saçlarına öpücük bıraktım. Kardeş gibisi yoktu.
Annemlerle birlikte evden çıkıp havaalanına geldik. Boş yere yorulmamaları için ısrar etmiştik ama yine de gelmişlerdi. Uçağımızın kalkmasına 1 buçuk saat vardı. Erken gelmek daha iyidir. Havaalanının oturma yerlerine gelince valizlerimizi üst üste koydum. Melek'te bir anormallik vardı bunun farkındaydım. Annemlerin yanında olduğumuz için bir şey de soramıyordum. Sıkışıp kalmıştım.
Anons yapılınca annemlerle tekrar vedalaşıp uçaktaki yerlerimizi aldık emniyet kemerlerimizi bağladık. Melek telefonuyla ilgilendiği için daha takmamıştı. Üzerine eğilip kemerini takıp yerime geçecektim ki nefesini tuttuğunu fark ettim. Bu hareketimden dolayı heyecanlanmıştı demek. Gözlerimi kapatıp kokusunu derince içime çektim. Beni üzerinden kuvvetlice itince buna hazırlıklı olmadığım için sendelemiştim. Neyse ki emniyet kemerim bağlıydı.
"Amacın beni öldürmek mi?"
"Seni değil başkalarını" demişti kısık sesle, susmuştu ardından kulaklıklarını takmıştı uçak bir insin ne demek istediğini elbet öğrenirdim. Ben de kendi telefonumla ilgilenmiş gibi yapıyordum ama göz ucuyla onu izliyordum. Göz kapakları yorgunlukla kapanmak için direniyordu.
Telefonuma bildirim gelince onunla ilgilenirken onun uyuya kaldığını fark ettim. Tam da şu an isminin hakkını veriyordu. Başını omzuma yaslayıp alnına öpücük kondurdum.
Uçak Diyarbakır havalimanına iniş yapınca gözlerimi açtım. İkimiz de uyuya kalmıştık. Valizleri aldıktan sonra taksi beklemeye başladık. Bu fırsatta da uçakta ne demek istediğini sorabilirdim.
"Melek'im, güzelim ne oldu? Neden böyle soğuksun?"
Yüzünün önüne gelen saçlarını itip "Ne olduğunu sormaya yüzün var mı sahiden!"
"Melek bak gerçekten ne yaptığımı bilmiyorum. Hatamı bilmediğim için telafi de edemiyorum lütfen ne olduğunu söyler misin artık"
"Ne olduğunu söyleyeyim mi! Sen bana yalan söyledin! Bana Yağmur ile aranızda hiçbir şeyin geçmediğini söylemiştin ama kız sana ilanı aşk yapmış ve hatta gözlerimin önünde ikincisini de yaptı! Ben sana daha bu ilişki başlamadan her şeyimi anlattım. Ege'yi dahil! Ama sen ne yaptın bana güvenmeyerek sustun!" Her şeyi duymuştu demek ki dün geceden beri tavrı bu yüzdendi "Ne o susuyor musun? Söyleyecek hiçbir şeyin de mi yok!" Dedi tiksinircesine.
Hayır hayır bu biz değildik. Biz her zaman mutlu bir çifttik saçma konulara takılıp üzmezdik birbirimizi.
"Bak Melek'im kırlarda açan papatyam. Yemin ederim öncesini söylemedim çünkü o zaman biz daha küçüktük. Unutmuştum bile! Ama dün geceyi söz veriyorum anlatacaktım"
"Kendini bir benim yerime koysana Ege ile aynı şeyi yaşamış olsak ya da dur beni kaçırmayıp ilanı aşk yapsaydı ne düşünürdün onu da ben söyleyeyim. Seni hiç sevmediğimi seni kullandığımı düşünürdün! Bak ben yoruldum artık bir şeylerin iyi olmasını istemekten, beklemekten..." gözlerinden yaşlar akmaya başlayınca kendimden nefret ettim. Benim yüzümden ağlıyor olduğunu bilmek ve hiçbir şey yapamamak çok koyuyordu.
"Bak lütfen beni dinle açıklamam için izin ver" omuzlarıma vurmaya başlayınca "Senden nefret bile edemiyorum lanet olsun! Niye yaptın böyle söylesene ha?!" Kollarından sıkıca tutup sarıldım. Başını omzuma yaslayıp
"Kurban olduğum vur kır ama kendini yıpratma" güç bela kollarım arasından sıyrılıp "Biliyor musun bence biz bir süre ara-" ne diyeceğini aldığımda sözünü kesip
"Lütfen devamını getirme" diye sertçe uyardım. Ama o bıçak darbesi gibi acıtacak sözleri iki dudağı arasından çıkarmıştı bile.
"A-ara ve-verelim" o dudakları arasından çıkan iki kelime kalbime yiyeceğim bir kazıktan daha beter bir acı hissetmeme neden olmuştu.
"Kararın bu mu?" Diye sordum son bir umut kırıntısıyla.
"Evet bu" dedi ve valizini alıp taksilere doğru ilerledi. Ben ise oturduğum yerde son sözlerini hazmetmeye çalışıyordum.
Ne olmuştu böyle bir anda bize? Hemen ardından koştum daha o taksiye binmeden durdurmam gerekiyordu. Yoksa geri dönüşü olmayan bir yola girebilirdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN EKSENİ
ChickLit•2018 wattys son liste adayı Polis #1 Bir hemşire ve bir polisin aşkı ne kadar tuhaf olurdu ki? GERÇEKLERDEN ESİNLENEREK YAZILMIŞTIR!! 18.09.2017