Bölüm 73 : Antik Kalıntı

3.9K 412 37
                                    

Ersa'nın içi içine sığmıyordu. O kadar çok heyecanlıydı ki sanki heyecanı kalbinden taşacaktı. Hayatında bir defa olsun bir şeyin iyi gitmesini istiyordu. Antik kalıntının açılışı için beklemesi gereken iki hafta onun için çok yavaş geçecekti. Bu tür duygularla odasına vardığında Bailey ve Ray odada sohbet ediyordu.

Ersa yüzüne yerleşen gülümseme ile odaya girdi. "Nasılsınız çocuklar?"

İkili Ersa'yı görünce geniş bir gülümseme verdi. "Çok geç gelmedin mi?"

"Kız kardeşim akademiye kayıt oldu. Onunla birlikteydim."

İki çocukta şaşırdı. "Senin kız kardeşin mi var?"

"Evet, haberiniz yok muydu?" Bailey ve Ray, Ersa'ya gözlerini devirdi. "Sanki bahsediyorsun. Bu arada antik kalıntıdan haberin var mı? Bailey ve ben şansımızı denemeyi düşünüyoruz."

"Evet bende katılacağım."

"Umarım üçümüz birlikte katılabiliriz."

...

Ersa, antik kalıntıya girebileceği güne kadar her gününü Mely ve Alvina ile birlikte geçirdi. Mely ve Alvina çok iyi anlaşıyorlardı ve Ersa yokken bile birlikte takıldıkları oluyordu.

Mely, Ersa'nın antik kalıntıya katılabileceğini öğrendiğinde çok sevinmişti. Sonuçta onun katılımı garantiydi ve Ersa ile katılmayı deli gibi istiyordu. Hayatında neredeyse her şey mükemmel gidiyordu, ama her şeyin mükemmel olması onu daha tedirgin yapmıştı. Sanki büyük bir şey yaklaşıyordu.

Antik kalıntıya girmeden önceki son gece, girecek kişiler de girmeyecek kişilerde uyuyamıyordu. Yarından sonra olacaklar ve antik kalıntıdan bir şeyler elde edenler tarih yazacaktı. Yeni bir çağın başlangıcına tanık oluyor olabilirlerdi.

Bazıları belki de insanlığın zirvesine ulaşacaktı. Ersa yatağında uzanırken aklında bu tarz şeyler yoktu. Sadece ölmesini önleyecek bir yol bulmayı umuyordu. Çekirdek sorunu çok önemli olsa da, siyah maddenin ölümcül tehlikesiyle karşılaştırılamıyordu. Sevdiklerini terk etmek istemiyordu, ölümün kendisini nasıl bir sona ya da başlangıca götüreceğini de bilmiyordu.

"Ersa." Annesi ona seslendiğinde düşünce dünyasından çıktı. Babası bir gün kala onu ve Alvina'yı akademiden almış, eve getirmişti. İmparatorlukta akademiler dersleri iptal etmişti. Tüm kıta antik kalıntıya odaklanmıştı. Antik kalıntıda kaç gün geçireceği ya da neler yaşayacağı belli değildi. En azından antik kalıntıya girmeden önceki son gününü ailesi ile geçirmeliydi.

"Geliyorum anne." Ela bugün normalden daha mutluydu. Yemek masasında yerini almış yüzünde gülücükler açıyordu. Hayali olan antik kalıntıya oğlunun gireceğini duymak bu hayali kendisi gerçekleştiriyor gibi hissettirmişti.

Ersa'nın antik kalıntıdan hazine elde edebilirse ne kadar güçlenebileceğini düşündü. Bu düşünceler heyecan dolu olmasına neden oluyordu. Ersa'nın katılımıyla tüm aile üyeleri toplanmış oldu.

"Hazır mısın Ersa?"

Karmela'nın sorusunu Ersa kendinden emin bir şekilde yanıtladı.

"Evet baba."

"Çok iyi. Yarın kıtanın dört bir yanından dahiler gelecek. Olağanüstü dahiler etrafını sarmış olacak."

Ersa yarın gelecek hiç kimseyi umursamıyordu. Tek ilgilendiği antik kalıntıydı. "Baba, neden diğer ülkelerinde antik kalıntıya girmesine izin verdiniz? Eğer sadece ülkemizin insanlarının kalıntıya katılmasına izin verseydiniz imparatorluğumuz büyük bir gelişme yaşamaz mıydı?"

Karmela, Ersa'nın sorusu ile gülümsedi. Oğlunun düşünce yapısı mantıklıydı. Karmela bir şey söylemeden Ela sorusunun cevabını verdi. "Çünkü eski zamanlarda antik kalıntı ortaya çıktığında, kıtada savaşlar gerçekleşiyordu. Her ülke antik kalıntıya kendisi girmek istiyor, bu nedenle antik kalıntının ortaya çıktığı zamanlar normal yaşam süren insanlar için kabusa dönüşüyordu."

"Zamanla kıtanın en güçlü insanları toplanarak bir anlaşma yaptılar. Antik kalıntı hangi ülke de ortaya çıkarsa çıksın her imparatorluğun katılma hakkı olacaktı, ama kalıntının ortaya çıktığı imparatorluk daha fazla sayıda kişiyi kalıntıya sokabilme hakkına sahip olacaktı. Ara sıra ülkeler arasında gerilim oluşsa da hiçbir zaman bu anlaşma bozulmadı."

Ersa kalıntı için savaşlar yapılabileceğini ve ortada bir anlaşma olduğunu tahmin etmişti. Annesinin anlattıklarıyla da düşüncelerini onaylamış oldu.

Karmela ciddi bir ifade oluşturdu. "Ersa. Antik kalıntı hakkında bildiklerimi sana anlatacağım. İyi dinle."

Ersa tüm dikkatini babasına verdi. "Eskilerden gelen kitaplarda anlatıldığına göre antik kalıntının başlangıcında her öğrenci farklı bir yere yollanıyor. Dışarıdan o kadar büyük bir yapı gibi görünmese de boyutsal bir yapı olduğundan içerisi çok daha büyük. Kalıntıya giren kişilerin yollandıkları yer neye göre karar veriliyor bilinmiyor. Yollandıkları yer dediğim aslında yabani yola benzer. Belirli bir yörüngeye sahip tehlikeli bir rota. Bu kısımda şanslı olanlar güzel hazineler elde edebiliyor ve şansız olanlar da ölebiliyor. Ölüm antik kalıntıda dikkatsizce hareket edenler için normal. Her şey kişinin ne kadar yetenekli ve dikkatli olduğuna bağlı. Antik kalıntının sizi rastgele bir yerlere yollayacağını düşünmüyorum. Antik kalıntıdayken insanlara ve çevrene karşı dikkatli ol. İçeride ne olacağını bilemeyiz."

"İçeride tehlikeli bir duruma düşersen veya antik kalıntıdan çıkmak istersen ben yetenekli değilim diye bağırıyorsun ve kalıntı seni dışarı gönderiyor."

Ersa babasına şaşkın şaşkın baktı. Karmela, Ersa'nın ifadesi ile kahkaha attı. "Kalıntının sahibinin işi bu. Kalıntıya giren her insan yeteneklerle dolu olduğundan dolayı çoğu kişiye böyle bir cümleyi söylemek çok zor geliyor. Gençler yetenek sahibi olunca kibirli olabiliyorlar."

Ersa, antik kalıntının arka planındaki kişinin çok tuhaf biri olduğunu düşünmeden edemedi.

"Ama kalıntının seni dışarı göndermediği belirli alanlar da olabilir. Bu nedenle her zaman tetikte ve dikkatli olmalısın. Ne olacağı hiçbir zaman belli olmaz."

Ersa babasının sözlerini kalbine yerleştirdi.

"Her insan kendi yolunun sonuna vardığı zaman ortak bir noktaya ulaşacaklar. Eskiler buraya kritik nokta demişlerdir, çünkü bu yerde önemli bir seçim yapmak zorunda bırakılıyorsun. Karşına birkaç yol çıkacak ve her biri sana farklı bir şey vaat edecek. Şöhret, para, güç, şans, hayat gibi.

Burada seçtiğin şeye göre antik kalıntıdaki ve Armedia'daki kaderin şekillenecek. Bundan sonrası hakkında ise net bir bilgi hiçbir kitapta yok. Bir de ateşlere dikkat edilmesi gerektiği hakkında birkaç yerde bir şeyler okumuştum. Tam olarak ne demek istediklerini anlamasam da dediğimi aklında tut."

Ersa tüm anlatılanları dinledikten sonra derin bir nefes aldı. Bu bilgilerin her birinin muazzam bir değeri olduğunu biliyordu. Antik kalıntı hakkında çoğu kişi pek bir şey bilmezdi, çünkü bu bilgileri edinmek için kişi güç ve mevki sahibi olmalıydı.

Kadim İmparatoru ve bahsettiği şeyleri hatırladı. İstemsiz bir umut içinde yükseliyordu. Belki de sonunda bir şeyler hayatında iyi gidebilirdi. Belki de sonunda istediği yolda ilerleyebilirdi.

Bu günler hiç olmadığı kadar umutlandığı günlerdi. Yarını beklerken uyuyabileceğini de sanmıyordu. Böyle önemli bir şeyden önce nasıl uyuyabilirdi ki? Babası bile onunla birlikte gelecekti. Yaşlıların, ölenlerin ve ondan önceki nesillerin hayalleri yatıyordu antik kalıntıda ve o tüm bu nesillerin içinden seçilen nesildeydi.

"Böyle bir şansı boşa harcamayacağım baba. Kesinlikle oradan gurur duyacağınız bir evlat olarak çıkacağım."

Ersa'nın sözleri ile Ela ve Karmela şaşkınlıkla dona kaldı. Ela, Ersa'ya bakarken neredeyse göz yaşlarını tutamayacaktı. "Seninle her zaman gurur duyduk Ersa. Oğlum olduğuna pişman olduğum ya da senden utandığım tek biran bile olmadı. Sen bizim büyük bir gurur duyduğumuz oğlumuzsun ve hiçbir zamanda tersi olmayacak."

Ela gereken cevabı Ersa'ya verince Karmela gülümseyerek sessiz kaldı. Ersa da sessizce durmuş bu sözlerin verdiği sıcaklığın kalbini ısıtmasına izin veriyordu.

Yıldızlar KralıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin